(i. A. «huzûr» dan). 1. Huzur yeri, bir büyük zâtın yanı. 2. Hazır olma, huzur, görünme, gösteriş. Nik-mahzar = Huzuru ve görünüşü güzel, güzel gösterişli. 3. Birçok adam tarafından ortaklaşa imza olunarak yüksek bir makama sunulan dilekçe («arz-ı mahzar» da denilir). Birini mahzar etmek = Biri aleyhinde şikâyet bulunan bir dilekçe sunmak.
(i. A. «hazen» den im.) (c. mehâzin). 1. Mal ve eşya koymaya mahsus kapalı yer, kiler, anbar. 2. Türkçe. Yeraltı, bodrum: İçilecek şeyler soğuk durmak için mahzene konmalıdır (Fr. magasin, bu kelimeden gelir).
(i. A. «hazer» den imef.) (mü. mahzûre). Yakınlaşması yasak, yanına varılması doğru olmayan, harâm (yukarıdaki «mahzur» kelimesi ile karıştırılmamalıdır).
(i. A. «huzûr» dan İmef.) (mü. müstahzara). 1. Huzûra getirilmiş, celbedilmiş, getirilip hazır ve mevcut olan. Hazırlanmış. 3. Zihinde saklı, hatırlanan. 4. Ambalajlı, hazır ilâ;.
(I. A. c.) (m. müstahzara) (bu suretle isim gibi pek kullanılmaz). 1. Hatırda tutulup İcabında kullanılan bilgi, tarih ve edebiyata ait fıkra, şiir vesaire. 2. Hazır ilâçlar.