(ka ile) (i. A. «halk» tan imüb.). Mübalâğa ile halk edici, çok yaratan: HalISk-ı Alem = Tanrı’nın sıfatlarındandır. Hallâk-ul-maânî = MAnâ inceliklerini yaratırcasına bulup kullanan büyük şair.
(i. A. «alâka», «tâlik.den imef.) (mü. muallaka). 1. Asılmış, tâlik olunmuş, asılı: Duvara muallak bir levha.Bir yere dayanmadan havada veya boşta duran: Gök cisimleri muallak duruyor. Henüz karar verilmeyip veya hallolunmayıp öyle duran (iş, mesele). 4. Boşluk, feza: Muallakta durmak mümkün müdür?
(i. A. «kaside-i muallaka» dan kısaltılmış) (c. muallakaat). Câhiliyet devrinde KAbe duvarına asılan kaside: Kays’ın muallaka’sı. Muallakaat-ı Seb’a = Bu şerefi kazanan yedi ünlü kaside.
(i.) («kılık» dan uydurulmuş bir kelime). Kılık kıyafeti yerinde, yalnız kılığı olup başka bir fazileti olmayan, gösterişli: Mukallak adam (şimdi kullanılmıyor).