Türkçe Sözlük
(f.). 1. Dönmek, devir, cevelan etmek: Sabahtan beri sokaklarda dolaşıyorum; kırlarda dolaşıp durduk. 2. Gezmek, seyahat etmek. Fars, geşt-ü güzâr, Ar. teferrüc: Bir dolaş da gel; bir iki sene Anadolu’da dolaştım; o adam Akdeniz’de çok dolaştı; gelin biraz dolaşalım. 3. Yayılmak, intişar etmek, ortalarda olmak: Öyle bir söz dolaşıyor. 4. Birbirine geçmek, karışmak, girift olmak: Saçları dolaşmış: Bu iplikler dolaşırsa çözülmesi pek zor olur. 5. Doğrudan gitmeyip dolaşıklı olmak, öteye beriye sapmakla uzamak: Bu yol çok dolaşıyor. 6. Dönüp diğer bir taraftan varmak: Arkadan dolaş; art kapıdan dolaştık. 7. Boşuna gezmek, Ötede beride gezip durmak: İşsiz dolaşıp duruyor; buralarda ne dolaşıyorsunuz? Dışarıda çok dolaşma işimiz vardır. 8. Çevrilip öbür tarafa geçmek: Bozburun dolaşıldığı gibi limana girilir. 9. Gezerek aramak ve teftiş etmek: Bütün kırları dolaştık, vuracak bir kuş bile bulamadık. 10. Dönmek, devretmek: Kaptan Cook yelkenli gemisiyle dünyayı üç kere dolaştı; Stanley bütün Güney Afrika’yı dolaştı. 11. Gezip dolanmak veya teftiş etmek: Maarif müdürleri mektepleri dolaşmakla vazifelidir; idare memurları, idarelerindeki yerleri dolaşmakla mükelleftir. Ayak dolaşmak = Doğru yürüyemeyip ayaklan birbirine karışmakla sarhoş gibi yürümek. Ayağa dolaşmak = 1. Mâni ve engel olmak. Osm. musallat ve bâr olmak: Ayağıma dolaştı durdu. 2. İyiliğe karşılık bir fena hareketin cezasını çekmek: Nimetin kadrini bilmedi, ayağına dolaştı. Bir şeyin ardında, arkasında dolaşmak = Peşine düşmek. Dört dolaşmak = Sıkıntıda bulunmak, oraya buraya başvurmak. Dil dolaşmak = Açık ve rahat söyleyememek, sarhoş gibi söylemek, sözün gelişini idare edememek: Sanığın dili dolaştı, itiraf etti. Zihin dolaşmak = Zihin karışmak, şaşırmak.
Türkçe Sözlük
by NedirSor