(i.) (ses taklidi). 1. Bir sıvının kaynamasını tasvir ve taklit ederek mükerrer kullanılır: Su fıkır fıkır kaynıyordu. 2. Göz alacak surette parıl parıl parlayan ve ışık saçan bir şeyi tasvir eder: Birtakım cam parçaları kumun içinde güneşten fıkır fıkır parlıyordu. 3. Her biri bir taraftan oynayıp kımıldanan kalabalığı ve hareketi tasvir eder: Böcekler mutfakta fıkır fıkır kaynaşıyorlardı.
(FİKR) (i. A.) (c. efkâr). 1. Düşünme, tefekkür, mülâhaza, endişe: Fikre daldı. Derin birtakım fikirler zihnini meşgul ediyordu. 2. Rey, bir adamın kendi fikrince kararlaştırdığı yol: Bu mevzuda sizin fikriniz nedir? Ben fikrimi söyledim, siz de kendi fikrinizi söyleyiniz. 3. Akıl, zihin, zekâ: Bu adamda hiç fikir yok. Fikir sahibi adamdır. Fikri doğru adam. 4. Hâfıza kuvveti, hatır: Fikrimde kalmadı. Şimdi fikrime geliyor. Büsbütün fikrimden çıkmıştı. Bunu fikrinizde tutun. 5. Her vakit düşünülen şey-. Onun aklı fikri hep oyunda. 6. Niyet, maksat, tasavvur: Ne fikriniz vardır? Efkârınız nedir? Fikretmek = Akıl etmek, vaktinde düşünmek, gaflet etmemek: Bunu iyi fikrettiniz. Oyle icap ederdi ama fikredemedim. Efkâr (Türkçe’de teklik gibi) = Zihin, akıl: Bu adamda efkâr vardır. 7. Gaile, hüzün, keder, düşünce: Onun bir efkârı vardı. Bir efkâra dalmıştı. Siz bu işi çok efkâr ettiniz.
(i.). 1. Fıkır fıkır ederek sesle kaynamak: Su fıkırdadı. 2. Süratle ve her taraftan oynamak: Deniz şiddetle fıkırdamaya başladı. Karıncalar her taraftan fıkırdıyor. 3. Göz alacak surette parıldamak: Camekânın renkli camları güneşten fıkırdamaya başladı. 4. Hoppalığı sebebiyle yerinde duramamak.