(i.). Atın ağzına vurulan demirden Alet ki, başının etrafına dönen kayışlarla ve buna bağlı dizginle kullanılıp hayvanı zapteder ve istenilen tarafa çevirir: Hayvana gem vurmak. Hayvan gem almak = Gem kabûl etmek. Gemi azıya almak = 1. (at) Gemi azı dişleri arasına alıp kontroldan çıkmak, deli gibi koşmak. 2. mec. İnsanın azgınlığı, aşırı isyankârlığı.
Anything of small size, or expressed within brief limits, which is regarded as a gem on account of its beauty or value, as a small picture, a verse of poetry, a witty or wise saying.
To embellish or adorn, as with gems; as, a foliage gemmed with dewdrops. art highly prized for its beauty or perfection a crystalline rock that can be cut and polished for jewelry; 'he had the gem set in a ring for his wife'; 'she had jewels made of all t
a crystalline rock that can be cut and polished for jewelry; 'he had the gem set in a ring for his wife'; 'she had jewels made of all the rarest stones'. art highly prized for its beauty or perfection. a person who is a brilliant and precious as a piece o
Gateway to Educational Materials A consortium of stakeholders interested in providing a set of standards and technical mechanisms for efficient, simple access to education materials on the Internet Also used to denote the GEM Standard and its accompanying
Commonly a mineral or organic substance that is cut and polished and used as an ornament Jade comes within the broad scope of the tern gem The qualities sought in gems are beauty, rarity, and durability The unit of weight used for gems is the metric carat
A crystal that is precious usually due to a combination of its colour, transparency, lustre, hardness and rarity Gems are usually cut in such a way as to maximise the reflection of light within them, and so make them 'sparkle'.
A non-standard grading term used to describe a flawless coin struck from dies used for normal circulation coinage. a generic term used for an excellent coin.
Gender Equality Mainstreaming. attractive minerals used as jewellery A diamond free of flaws, as far as can be determined by a trained observer with the aid of a 10-power magnifying glass, and having a colour and other characteristics that do not deleteri
Windows’un, seçmeli ve aboneliğe özel içerikleri bilgisayar, taşınabilir aygıt veya ağ aygıtlarında yürütmek üzere korumayı ve güvenle dağıtmayı olanaklı kılan esnek bir platform.
(Tür.) (Erkek İsmi) - Hakim, hüküm süren karşılığı olarak kullanılan bu kelime, hem kök, hem de ek olarak yanlıştır. Türkçe’de ne “eğe” kökü, ne de “man-men” şeklinde isim yapım eki vardır.
i. meşguliyet; nişanlanma; randevu; rehin; söz; vaat, taahhüt; çarpışma, dövüşme; belirli bir süre için ücretli iş; mülâkat; çoğ. borçlar. engagement ring nişan yüzüğü, alyans.
(i.). Su üzerinde yüzen ve hareket eden büyük tekne. Ar. sefine, Fars. keşti: Yelken gemisi = Yelkenle ve rüzgâr kuvvetiyle hareket eden asıl gemi. Tüccar gemisi — Eşya, tahıl vesaire nakline mahsus olanı, şilep. Harp gemisi Deniz savaşına mahsus devlet gemisi. Gemi kalkmak = Hareket etmek. Gemi yatağı = Liman, muhafazalı koy. Gemi karaya oturmak = Gemi sığ bir yere saplanıp kalmak.
(i.). 1. Gemi kullanan adam, gemi sahibi. Ar. mellâh, kaptan, reis: Kendisi gemicidir. Pek iyi gemicidir. 2. Bir geminin hizmetinde bulunan adam, tayfa: Gemicilerin kendilerine mahsus kıyafetleri, tabirleri vardır. 3. Harp gemilerin hizmetinde bulunan adam, deniz askeri, bahriyeli: Gemici üniforması, gemici asker, nefer, (denizcilik) Gemici nûru = Fırtınalı havalarda gemi direklerinin ucunda görünen elektrik ışığı.
s., f., biyol. tomurcuklanan, tomurcuklar vasıtası ile yeni filiz veren; f. tomurcukla çoğalmak. gemma'tion i., biyol. tomurcuklanma, tomurcuklarla çoğalma.
İlk gemi, Van gölünde, 16. yüzyılda, Osmanlı ordusunun Doğu seferi sırasında bir yeniçeri askeri tarafından yapılmıştı. Bu sanatkar asker sonralarda adını yaptığı eserlerle duyuracak olan Mimar Sinan’dı.