Genel Af ne demek?

(Ar.) (Erkek İsmi) - Yararlı şeyleri ve sebeplerini kudretiyle yaratan Allah’ın kulu. - Nafı kelimesi, Allah’ın isimlerindendir. (bkz.en-Nafı).

İsimler ve Anlamları by NedirSor

abdürrafi

(Ar.) (Erkek İsmi) - Rafı’nin kulu. (bkz.er-Rafi). Allah’ın isimlerinden

İsimler ve Anlamları by NedirSor

adam sarrafı

a good judge of character.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

adem-i muvaffakiyet

(A.) [عدم موفقيت] başarısızlık.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(eski afv) (i. A.). 1. Birinin suçundan geçme, kabahatine bakmama: Kusurumu affetti; af ile muamele etti. Fikir tashihi veya muhalefet gibi bir hareket gösteren sözden evvel söylemek zerafetten sayılır: Affedersiniz, af buyurursunuz bir şey söyliyeceğim; affınıza mağruren şu işi böyle yaptım. 2. Mazur tutmak, mecbur etmemek, müstesna tutup dahil etmemek: Yarın eğlenmeye gidilecekse beni af buyurmanızı rica ederim. 3. Azletmek, istifasını kabul etmek: Kendisini memuriyetinden affettiler. 4. (Hukuk). Bir suçlu hakkındaki hüküm kesinleştikten sonra cezayı ya tamamen ortadan kaldırma veya hafifletme, aff-ı umumî = Mahkûmların hepsinin birden cezadan affolunması: Harpten sonra affı umumî ilân olundu.

Türkçe Sözlük by NedirSor

mercy. pardon. forgiving. forgiveness. excusing. dismissal. act of grace. oblivion. remission. amnesty.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

forgiveness. mercy. pardon. remission. amnesty. exemption. dismissal. discharge.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

clemency. pardon. forgiveness. forgiving. removal from job / office. discharge. amnesty. dispensation. remission. tax forgiveness.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Air Force.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Airways Facilities.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Audio frequency.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Agri-Food One of BBSRC's seven funding committees.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Armed Forces.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Airway Facilities.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Alternative Frequencies List of the frequencies of the broadcast used for swap.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Total of all funding sources. is the acronym for ash free and is used to characterize the ultimate analysis.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

CRS Added phone.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Soil Adherence Factor to skin, mg/cm2.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Architectural Forms. autoframed. Air Force.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Autoframed See Autoframe. the study of society that focuses on the meanings people attach to their social world. appropriated funds.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Africa.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Autofocus.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

AF (Otomatik Odaklama) Aydın

Actual Finish date.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Otomatik Odaklama Aydınlatıcı, zayıf aydınlatma koşullarında fotoğraf makinesinin otomatik odaklama işlemini gerçekleştirebilmesi için yeterli aydınlatma sağlamak için kullanılan, düşük güçte bir kırmızı ışık kaynağıdır.

Teknolojik Terim by NedirSor

(i.) («Afet-i cân» den galat). Pek yaramaz ve tek durmaz (çocuk).

Türkçe Sözlük by NedirSor

naughty. mischievous. rascal. impish. puckish. pickle. urchin. little perisher. little monster. imp. guttersnipe. scamp.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

monkey. urchin. unruly. mischievous. naughty. imp.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

unlicked cub. impish. prankster. rogue. unruly. wicked.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

afacanlık

impishness.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

afacanlık

mischief. prank.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

afafet

(i. A.). 1. Afiflik, temizlik, temiz olma, iffet. 2. Fenalıktan günâh işlemeden kaçınma (bilhassa cinsî ahlâk için kullanılır).

Türkçe Sözlük by NedirSor

afafet

(Ar.) (Kadın İsmi) 1.Afıflik, temizlik, temiz olan. 2.Fenalıktan, günah işlemekten kaçınma. 3.Namuslu olmak.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

afaif

(i. A.), Afîfe’nin cem’i, iffet sahibi, nâmuslu, şerefli, ciddî kadınlar.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afak

(i. A. c.). Ufuklar, (bk.) ufuk.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afak

(A.) [آفاق] ufuklar.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

afakgir

(i.) (A. Afâk, F. girîften). Ufukları tutmuş, Aleme yayılmış, şâyî, çok meşhur.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(i.) (A. Afâk cem’ine yây-ı nisbet katılarak teşkil olunmuş galat tâbirdir). Havaî, lüzumsuz ve ehemmiyetsiz (söz).

Türkçe Sözlük by NedirSor

small. wandering. rambling. objective nesnel.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

objective. not specific talk.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [آفاقی] nesnel. 2.şuradan buradan konuşma.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

afal

AFAL şaşkın şaşkın.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afallamak

to be bewildered. to be stupefied.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

afallamak

boggle. flabbergast. stupefy.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

afallamak, afallaşmak

şaşkınlığa düşmek.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afallatmak

afallatmak, afallaştırmak

daze. flummox. stun. to take to town.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(f). Şaşkınlığa düşürmek.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afar

(z). uzak, uzakta, uzaktan.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afaret

(i. A.). Şeytanî, pek kötü, ifritçe niyet.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afarit

(i. A. c.) (m. ifrit), (bk.) ifrit.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afaroz

(bk.) Afaroz.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afat

(i. A. c.) (m. Afet). Afetler, felâketler, belâlar; Afât-ı semâviyye = Gökten gelen Afetler.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afat

(A.) [آفات] afetler, belalar.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

afatlamak

(f.). 1. Gürültü, patırtı etmek, kıyameti koparmak. 2. Istemiyerek mühim bir sırrı ifşa etmek, ağızdan kaçırmak. 3. Ağzını bozmak, söğüp saymak.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afatlatmak

(f. A. «Afet» ten). Sabrını tüketmek, kararsız etmek.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afazi

(i. Y.). Konuşmaya ve yazışmaya yarayan yazılı veya sözlü çeşitli senbolleri anlama ve kullanma kabiliyetinin kaybı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afazi

Fr. aphasie

tıp söz yitimi

Ses çıkarma yeteneği kaybolmadığı hâlde istenilen sözü bulup söyleyememe hastalığı.

Yabancı Kelime by NedirSor

afazi

apex aphasian.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

aferide

(i. F.) (Aferîden fiilinden imef.). Yaradılmış, mahlûk: Ferd-i Aferîde = Hiç kimse.

Türkçe Sözlük by NedirSor

aferide

(F.) [آفریده] yaratık, yaratılmış, mahluk.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

aferidgar

(F.) [آفریدگار] yaratan, Tanrı.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. F.) (asıl «Aferîden» fiilinden emir olup sıfat terkibi teşkiline girer). Yaradan, hâlık, Tanrı, CihSn-İferîn = Dünyayı yaradan. Aferîn-hSn = Aferin okuyan, takdir eden, öven, beğenen. Aferîn-hân olmak = Takdir etmek, beğenmek.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(e.). Beğenme ve takdir için kullanılır: Aferin sana! Aferin himmetine! Bazen de istihza yoluyla tekdir için kullanılır. Aferin almak = Beğenilmek.

Türkçe Sözlük by NedirSor

good for you.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

bravo. well done. good for you. good mark.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

well-done ! bravo ! splendid. bully for you. good on you.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(F.) [آفرین] bravo, çok yaşa, aferin.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(F.) [آفرین] yaratan.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

aferin-han

(i. F.) «Aferîn» diyen.

Türkçe Sözlük by NedirSor

aferinende

(i. F.). Yaradan, .hâlık.

Türkçe Sözlük by NedirSor

aferinende

(F.) [آفریننده] yaratıcı.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

aferiniş

(i. F.). Yaratma, hilkat.

Türkçe Sözlük by NedirSor

aferiniş

(F.) [آفرینش] yaratılış.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

aferist

Fr. affairiste

dalavereci

Çıkarı için hileye başvuran kimse.

Yabancı Kelime by NedirSor

(i. A.) (c. Afât). Belâ, felâket, musibet. Aşkına iptilâ bir musibet addolunan güzel, dilber: Afet-i cân, Afet-i devrân, Afet-i cihân (bu ikinci mânâya cem’i gelmez).

Türkçe Sözlük by NedirSor

disaster. calamity. bane. cataclysm. catastrophe. blight. knockout. stunner. kayo. a bewitching beauty.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

calamity. cataclysm. scourge. disaster. catastrophe. femme fatale. siren. temptress.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

misfortune. calamity. dangerously beautiful woman. force majeure. disaster. catastrophe. bane. cataclysm. conflagration. cracker. scourge.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [آفت] afet, bela, felaket. 2.güzel sevgili.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(Ar.) (Kadın İsmi) 1.Büyük felaket, bela, musibet. 2.Çok güzel kadın, dilber

İsimler ve Anlamları by NedirSor

afet-i can

(A.) [آفت جان] can belası. 2.güzel.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

afet-i devran

(A.) [آفت دوران] güzel, dilber.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

afet-nümün

(i. F.). Afet, felâket, belâ gösteren.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afet-resan

(i. A.). Afet, felâket, belâ getiren.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afet-zede

(i. F.) (c. Affet-zedegân) (A. Afet, F. zeden = vurulmak). Bir musibete ve bilhassa yangın, zelzele gibi bir felâkete uğramış.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afet-zedegan

(A. F.) (Afetzede’ nin çokluğu. Afete, belâya, felâkete uğramışlar.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afetengiz

(A.-F.) [آفت انگيز] afet getiren.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

afetresan

(A.-F.) [آفت رسان] bela getiren.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

afetzede

victim of a misfortune. sufferer.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

afetzede

(A.-F.) [آفت زده] belaya uğramış, afet görmüş.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

aff

(kıs). affectionate, affirmative.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affability affableness

(i). nezaket, tatlılık, hatırşinaslık.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affable

(s). nazik, tatlı, hatırşinas, sokulgan.affably (z). nezaketle.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affair

(i). iş, maslahat; vaka, olay, hadise; hal; ilişki. an affair of honor namus veya şeref meselesi. Foreign Affairs Dışişleri as affairs stand şimdiki halde. Iove affair aşk macerası.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affaire

(i)., (Fr). gizli ilişki; mesele, hikâye.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affan

(Ar.) (Erkek İsmi) - Kötü şeylerden kaçınan, kötülüklerden uzaklaşan, temiz. Ashab’dan bu ismi kullananlar olmuştur.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

affect

(f). etkilemek, tesir etmek, değiştirmek ; müteessir etmek, dokunmak; taslamak. affect ignorance cahillik taslamak, bilmezlikten gelmek. My arm is affected. Hastalık koluma yayıldı.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affectation

(i). yapmacık, taklit; naz.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affected

(s). taklitçi, sahte tavırlı, poz yapan; etkilenmiş, tesir altında kalmış, müteessir. affectedly (z). yapmacık tavırlarla. affectedness (i). yapmacık, sahte tavır.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affecting

(s). taklitçi, sahte tavırlı; etkileyen, tesir eden, müessir. affectingly (z) müessir şekilde, etkileyici bir tarzda.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affection

(i). sevgi, muhabbet; etkileme , tesir etme, teessür; hastalık. play on one's affections karşısındakinin hislerine hitap etmek. win one's affection bir kimsenin sevgisini kazanmak. affectionate (s). seven; sevgi gösteren.affectionately (z). sevg

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affective

(s). hissi, dokunaklı.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affedersiniz

sorry. excuse me. i'm sorry. i beg your pardon.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

affedersiniz

pardon me! excuse me! sorry.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

affedilmek

to be forgiven. to be pardoned.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

affedilmek

to be granted a pardon. to receive pardon. pardoned to be. receive a pardon.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

afferent

(s), (anat). içeri götüren (sinir v.b.).

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affetme

absolution.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

affetme

forgiveness. remission.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

affetme

pardoning. forgiving. condoning. absolving. forgiveness.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(f. A.). 1. Bir ceza, suç veya kusuru bağışlamak. 2. Özür dilemek: Affedersiniz, sizi rahatsız ettim galiba? 3. işten çıkarmak, uzaklaştırmak: Sizi bu vazifeden affediyorum. «Affedersiniz» veya «affetmişsiniz» şekilleri itiraz makamında kullanılır: «Siz onu affetmişsiniz».

Türkçe Sözlük by NedirSor

forgive. excuse. pardon. condone. absolve. release. dismiss. remit.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

forgive. excuse. pardon. condone. absolve. release. dismiss. remit. overlook.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

to pardon. to forgive. to excuse. to condone. to absolve. to overlook. to relieve / to remove from a job. post. to write off a penalty. to show clemency. to waive a debt. grant pardon. remit.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

affettirmek

beg smb. off.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(i. musiki). Musiki parçasının duygulu bir üslûpla çalınacağını anlatır.

Türkçe Sözlük by NedirSor

With feeling.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Tenderly.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Affectionate With tender emotion.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

With tender expressions.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

affiance

(f), (i). nişanlamak; (i). nişan.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affidavit

(i)., (huk). yemin ederek verilen yazılı ifade, yeminli beyan. draw up an affidavit yeminli beyan yazmak.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affiliate

(f). (i). yakın ilişki kurmak, sıkı münasebette bulunmak; evlât edinmek; (huk). baba tanımak; aslını ve soyunu tayin etmek; (i). bağlı şirket. affiliate wrth iltihak etmek, katılmak; üye olmak. affilia'tion (i). yakın ilişki, sıkı münasebet; ev

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affinity

(i). eğilim, meyil, eğinim; (kim). çekme; alâka, ilgi, cazibe; dünürlük, hısımlık, nikâhtan hâsıl olan akrabalık.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affirm

(f). demek, söylemek, beyan etmek, iddia etmek; (gram)., (man). tasdik etmek, ispat etmek; teyit etmek; (huk). tasvip etmek affirmable (s). iddia olunabilir.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affirmation

(i). tasvip, tasdik; müspet ifade; (huk). yemin yerine geçen söz.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affirmative

(s)., (i). olumlu, müspet, tasdik edilen; (i). müspet iddia; tartışmada olumlu tezi savunanları tutan taraf; olumlu cevap a decided affirmative kuvvetli ve olumlu karar. in the affirmative ispat ve tasdik anlamında, olumlu, müspet. The affirma

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affix

(i). ek, ilâve (kelimenin başına veya sonuna).

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affix

(f). eklemek, ilâve etmek; takmak; koymak, atmak (imza).

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afflatus

(i). ilham; vahiy.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afflict

(f). keder vermek, üzmek, mahzun etmek, müteessir etmek; müptela etmek, belaya düşürmek. affliction (i). dert, keder, elem, belâ afflictive (s). keder veya elem verici.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affluence

(i). bolluk, refah, servet; (-e) doğru akış (kan),affluent (s). bol akan; bol, mebzul; zengin.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affolunma

quittance.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

afford

(f). para dayandırmak; işine gelmek ; hâsıl etmek, meydana getirmek, mahsul vermek. I can-t afford this. Buna bütçem müsait değildir.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afforest

(f). orman haline getirmek, ormanlaştırmak, ağa,clamak. afforesta'tion (i) ormanlaştırma, ağaç dikme.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affranchise

(f). azat etmek, serbest bırakmak, muaf tutmak. affranchisement (i). azatlık, azat etme, af.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affray

(i). kavga, gürültü.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affright

(i). ani korku.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affront

(i)., (f). hakaret; (f). kırmak, gücendirmek , saymamak, hakaret etmek. give affront to kızdırmak, gücendirmek.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

affusion

(i). dökülme, dökme.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i.). Afganistan, Afgan krallığı; Afganistan milleti.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afghan. afghan.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

afghan.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Afghan.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(Ar.) (Erkek İsmi) - Heyecanlı, çabuk öfkelenen. Orta Asya’da yaşayan müslüman bir kavim. Cemalettin Af-gani: Müslüman alimlerden.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

afganistan

afghanistan.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

afganistan

Afghanistan.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Afganistan

Ülke

(Afghanistan) Coğrafi Verileri

Konum: Güney Asya’da, Pakistan’ın kuzey batısında, İran’ın doğusunda yer almaktadır.

Coğrafi konumu: 33 00 Kuzey enlemi, 65 00 Doğu boylamı.

Haritadaki konumu: Asya.

Yüzölçümü: toplam: 647,500 km²; Kara: 647,500 km²; Su: 0 km².

Sınırları: toplam: 529 km.

Sınır komşuları: kuzeydoğuda Çin 76 km, batıda İran 936 km, doğu ve güneyde Pakistan 2,430 km, kuzeyde Tacikistan 1,206 km, kuzeyde Türkmenistan 744 km, kuzeyde Özbekistan 137 km

Sahil şeridi: 0 km (kara ile çevrili)

Sahip olduğu denizler: yok (kara ile çevrili).

İklimi: Sert bir bozkır iklimi hakimdir; kışları soğuk, yazları sıcak geçer.

Arazi yapısı: Kuzeydoğu ve güneyde engebeli dağlık arazilere ve ovalara sahiptir. Kuzey doğusunu Hindu Kuş dağları kaplar. Ayrıca güneyde Süleyman, kuzeyde Bendi Türkistan dağları mevcuttur. Güney bati bölgeleri geniş çöllerle kaplıdır.

Deniz seviyesinden yüksekliği: en alçak noktası: Amu Darya 258 m; en yüksek noktası: Nowshak 7,485 m.

Doğal kaynakları: doğal gaz, petrol, kömür, bakır, krom, kükürt, kurşun, çinko, demir, berilyum, yakut, tuz, kıymetli taşlar.

Arazi kullanımı: tarıma uygun topraklar: %12.3.

Otlaklar: %46.

Ormanlık arazi: %3.

Diğer: %39 (2003 verileri).

Sulanan arazi: 27.200 km² (2003 verileri).

Doğal afetler: Hindu Kuş dağları bölgesinde depremler; su baskınları; kuraklıklar.

Akarsuları: En önemli akarsuyu Hilmend’dir. Amuderya, Kokça, Kunduz ve Kâbil adlı akarsuları bulunmaktadır. Bunların dışında küçüklü büyüklü çok sayıda akarsuyu mevcuttur.

Coğrafi Not: Kara ile çevrili.

Nüfus Bilgileri

Nüfus: 31,056,997 (2006 Temmuz ayı tahmini).

Yaş yapısı: 0-14 yaşlarda: %44.6 (erkek 7,095,117/kadın 6,763,759).

15-64 yaşlarda: %52.9 (erkek 8,436,716/kadın 8,008,463).

65 yaş ve üzerinde: %2.4 (erkek 366,642/kadın 386,300) (2006 tahmini).

Nüfus artış oranı: %2.67 (2006 tahmini).

Not: Bu oran İran mültecilerini de kapsar.

Mülteci sayısı: 23.06 mülteci/1,000 nüfus (2004 tahmini).

Cinsiyet oranı: doğumlarda: 1.05 erkek/kadın.

15 yaş altı: 1.05 erkek/kadın.

15-64 yaşlarında: 1.05 erkek/kadın.

65 yaş ve üzeri: 0.95 erkek/kadın.

Toplam nüfusta: 1.05 erkek/kadın (2006 tahmini).

Bebek ölüm oranı: 160.23 ölüm/1,000 doğan bebek (2006 tahmini).

Ortalama hayat süresi: Toplam nüfus: 43.34 yıl.

Erkeklerde: 43.16 yıl.

Kadınlarda: 43.53 yıl (2006 tahmini).

Ortalama çocuk sayısı: 6.69 çocuk/1 kadın (2006 tahmini).

HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı: %0.01(2001 verileri).

Ulus: Afgan.

Nüfusun etnik dağılımı: Pestunlar %42, Tacikler %27, Hazaralar %9, küçük etnik unsurlar (Aymaklar, Türkmenler, Beluciler ve diğerleri) %13, Özbekler %9.

Dinler: Sünni Müslümanlar %80, Şii Müslümanlar %19, diğerleri %1.

Dil: Resmi dil Pestuca ve Tacikçedir. Nüfusun %35 i Pestuca, %50 si Farisice (Dari), %11 i Özbekce ve Türkmence, %4 ü Belucice ve Pasice) ve diğer azınlıkların dillerinde konuşmaktadır.

Okur yazar oranı: 15 yaş ve üzeri bilgiler.

Toplam nüfus: %36.

Erkeklerin: %51.

Ka

Ülke by NedirSor

afganlı

(i.). Afganistan halkından olan kimse.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afganlı

afghan.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

afghanistan

(i). Afganistan.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i.). Argoda gösteriş, caka, çalım. Afi kesmek; cakalı davranmak.

Türkçe Sözlük by NedirSor

Identifies the format and type of address in use.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Air Force Instruction.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Air Force Installation.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Included in the header of a transmitted packet It identifies the format of the incoming message for the receiver.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Authority and format identifier.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Authority and Format Identifier First byte of the ATM address that determines the address type AFI 39 is DCC, 47 is ICD, and 45 indicates an E 164 format. authority and format Identifier.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Air Force instruction.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Authority and Format Identifier.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

AppleTalk Filing Interface.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

afield

(z). kıra, kırda, evden uzak. far afield sadetten uzak, konu dışında.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afif

(i. A.) (mü. afîfe) («iffet» ten smüş.). 1. Namuslu, ırzlı, ırz ve namus sahibi afîfe bîr kadın. 2. İrtikâp etmez, doğru, namus sahibi: Afif bir memur.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afif

(A.) [عفيف] iffetli.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

afif

(Ar.) (Kadın İsmi) 1.İffetli, namuslu, ırz ve namus sahibi kadın. 2.Doğru, haramdan sakınan, yolsuzluğa sapmaz kişi.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

afifane

(A. F.). Temiz olarak, temizce, tertemiz şekilde.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afife

(Ar.) (Kadın İsmi) . - (bkz.Afif). IV. Mehmed’in hanımı.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

afil

(i. A.) (uföl’den). 1. Ufûl eden, gurûbeden, batan (güneş, yıldız). 2. Görünmez olan, kaybolan.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afil

(A.) [آفل] batan. 2.görünmez olan.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

afil

(Ar.) (Erkek İsmi) 1.Uful eden, gurub eden, batan (güneş, yıldız). 2.Görünmez olan, kaybolan

İsimler ve Anlamları by NedirSor

afili

(i.). Afi ile yapılan.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afire

(s). tutuşmuş, yanmakta, alev alev.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. Fr.). Duvar ilânı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

Fr. affiche

ası

Bir şeyi duyurmak veya tanıtmak için hazırlanan, kalabalığın görebileceği yere asılmış, genellikle resimli duvar ilanı.

Yabancı Kelime by NedirSor

automated flight inspection system.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Automated Fingerprint I D System. Automated Fingerprint Identification System A system originally developed for use by law enforcement agencies, which compares a single fingerprint with a database of fingerprint images Subsequent developments have seen it

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Airborne Flight Info System.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Automated flight information system.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Air Force Intelligence Service.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

poster. bill. placard. show card. banner.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

bill. placard. poster.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

poster. placard. posting-bill. advertisement. display poster. marquee. net circulation. notice. pancarte. bill poster. posting bill. signboard. wall advertisement.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

afişçi

carder.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

afişe

Fr. affiché

ekon. açıklanmış

Açıklama yapılmış olan.

Yabancı Kelime by NedirSor

afitab

(bk.) Aftâb.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afitab

(F.) [آفتاب] güneş.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

afitab

(Fars.) (Kadın İsmi) l. Güneş, gün ışığı. 2.Çok güzel, dilber, parlak yüz.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

afitabcemal

(F.-A.) [آفتاب جمال] güzel yüzlü, parlak yüzlü, yüzü güneş gibi parlayan, sevgili, maşuk.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A.). Hastalıklardan ve illetlerden sâlim ve berî olma.Sıhhatte, afiyette olmak, iâde-i Afiyet etmek = İyileşmek. Afiyet olsun, ola I = Bir şey yiyip içenlere söylenir dua tâbiridir. (Dayak yiyene de bazen istihza yoluyla «Afiyet olsun» denir).

Türkçe Sözlük by NedirSor

appetite. health.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

health esenlik.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

good health. well being.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [عافيت] esenlik. âfiyet bulmak sağlığına kavuşmak.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

afiyetbahş

(A.) [آفيت بخش] afiyet verici.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

aflame

(s). alevler içinde, alevlenmiş, tutuşmuş.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afloat

(s)., (z). yüzmekte; su dolmuş; su basmış; havada. Rumors are afloat. Ortalıkta şayialar dolaşıyor. The firm is afloat. şirket masrafım çIkarıyor.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

aflutter

(s)., (z). titreme halinde; (z). titreyerek.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

AFM

Ses Frekansı Modülasyonu (Audio Frequency Modulation – AFM), ses dalgalarını HiFi kalitesinde kaydetmek için kullanılan bir sistemdir (>16 kHz); Video8/Hi8 biçimi için standarttır.

Teknolojik Terim by NedirSor

afoni

(i. Y.). Ses kaybı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afoni

Fr. aphonie

tıp ses yitimi

Ses kirişlerinin çeşitli sebeplerle işleyememesi yüzünden sesin kısılıp yok olması.

Yabancı Kelime by NedirSor

afoot

(z). ayakta; yataktan kalkmış; hareket halinde, ilerlemekte.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afore

(z)., edat önce, evvel.aforemen tioned (s). evvelce zikredilen, mezkur. as aforesaid evvelce denildiği gibi.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

aforizm

Fr. aphorisme

özdeyiş

Bir düşünceyi, bir duyguyu, bir ilkeyi kısa ve kesin bir biçimde anlatan, genellikle kim tarafından söylendiği bilinen özlü söz.

Yabancı Kelime by NedirSor

aforizma

Fr. aphorisme

özdeyiş

Bir düşünceyi, bir duyguyu, bir ilkeyi kısa ve kesin bir biçimde anlatan, genellikle kim tarafından söylendiği bilinen özlü söz.

Yabancı Kelime by NedirSor

(i. R.). Papa tarafından bir Hristiyan’ın kiliseden çıkarılması, dinden hariç addolunması. Aforoz etmek, aforoz okumak, aforoz olmak.

Türkçe Sözlük by NedirSor

Rum.

toplum dışılama

1. Hristiyanlıkta kilise tarafından verilen cemaatten kovma cezası. 2. Darılıp biriyle konuşmama, ilgiyi kesip kendinden uzaklaştırma.

Yabancı Kelime by NedirSor

excommunication. anathema. banishment.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

excommunication.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

anathema. excommunication.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

aforozlamak

(f.). Aforoz etmek, kiliseye kabul etmemek.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afortiori

(Lat). daha kuvvetli bir sebeple, daha ziyade; (fels). afortiori.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afoul

(s). bir şeye takılmış, dolaşmış.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afqhan

(i). Afganlı; Afganca, Peştu dili; Afgan cins köpeği; (k.h). bir çeşit yün atkı veya battaniye.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afra

(Ar.) (Kadın İsmi) 1.Ayın onüçüncü gecesi. 2.Beyaz toprak. Afra binti Ubeyde: Sahabe hanımlardan.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

afraid

(s). korkan, korkmuş. be afraid korkmak. be afraid of (-den) korkmak.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afresh

(z). yeniden, tekrar.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

africa

(i) Afrika. African (i)., (s). Afrikalı; (s). Afrika'ya ait.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

africa.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Africa.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Africa.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [افریقا] Afrika kıtası.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

afrika menekşesi

african violet.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

afrikaans

(i). Güney Afrika'da konuşulan Hollanda lehçesi.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afrikalı

african.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

afrikalı

African. inhabitant of Africa.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

afrikander

(i). Güney Afrika'da doğan Avrupalı.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afrit

(i). ifrit.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afro

(i) uzun ve kıvırcık saç modası.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afşar

(i.). Afşar (Avşar) boyunu meydana getiren Türkmenlerin adı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afşar

(Tür.) (Erkek İsmi) 1.Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri. Türkiye, Iran, Azerbaycan ve Afganistan’da dağınık olarak yaşamaktadırlar. 2.Çabuk iş gören, çevik, atılgan

İsimler ve Anlamları by NedirSor

afşin

(Tür.) (Erkek İsmi) - Zırh, silah. Afşin bey: Selçuklu komutanı. ( XI. yy.). Gümüştigin’le birlikte Anadolu savaşlarına çıktı. Malatya’da Bizans ordularını yendi. Marmara kıyılarına kadar ilerledi (1079).

İsimler ve Anlamları by NedirSor

afsun

(i. F.). Büyü, (bk.) efsûn.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afsun

(F.) [افسون] büyü, efsun.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

aphtha. canker.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Near or towards the stern of a vessel; astern; abaft. at or near or toward the stern of a ship or tail of an airplane; 'stow the luggage aft'; 'ships with square sails sail fairly efficiently with the wind abaft'; 'the captain looked astern to see what th

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

thrush.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

at or near or toward the stern of a ship or tail of an airplane; 'stow the luggage aft'; 'ships with square sails sail fairly efficiently with the wind abaft'; 'the captain looked astern to see what the fuss was about'. situated at or toward the stern or

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Toward the rear of the ship.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Toward the stern of the boat.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

In, near, or toward the stern of the vessel.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

At, near or towards the stern or rear of a vessel or an aircraft.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Toward the stern. toward the stern of a vessel.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Towards the rear or stern of the vessel.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Towards the stern or rear of the vessel.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Toward the rear of the yacht.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Toward the back of the boat.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Toward the stern of the vessel. at or towards the stern or after part of a ship, the opposite of bow.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Towards the stern.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Toward the stern of the boat.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

The entire area toward the stern of a vessel from amidships.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

At, near, or toward stern.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Located in or toward the rear.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

At, in, toward, or close to the stern of a vessel or the rear of an aircraft or a spacecraft.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Near, toward, or rear of the vessel.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Toward or at the rear or stern of the boat.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

To the rear, behind, or toward the tail of the aircraft.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Near, towards or in the rear section of the ship.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Toward the stern or back area of a vessel.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(s)., (z) (den). kıçta, kıça doğru fore and aft baştan kıça kadar.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

aftab

(i. F.). Güneş, mec. pek güzel şahıs, pek parlak çehre.

Türkçe Sözlük by NedirSor

aftab

(F.) [آفتاب] güneş.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

aftab-gir

(i. F.). 1. Şemsiye. 2. Güneşli yer.

Türkçe Sözlük by NedirSor

aftab-perest

(I, F.). 1. Güneşe tapan. 2. Nilüfer çiçeği. 3. Ayçiçeği. 4. Kaya keleri.

Türkçe Sözlük by NedirSor

aftab-rü

(i. F.). 1. Güneş yüzlü, yüzü güneş gibi parlak (güzel). 2. Sevimli, dilber. 3. Güneşe karşı olan (yer).

Türkçe Sözlük by NedirSor

aftab-ruh

(i. F.). Güneş yanaklı (güzel).

Türkçe Sözlük by NedirSor

aftabe

(i. F.). 1. Su kabı. (bk.) Sftâve. 2. Güneş biçiminde yapılan mücevher.

Türkçe Sözlük by NedirSor

aftabe

(F.) [آفتابه] ıbrık, su kabı.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

aftabe

(Fars.) (Kadın İsmi) - 1.Su kabı. 2.Güneş biçiminde yapılan mücevh(Erkek İsmi)

İsimler ve Anlamları by NedirSor

aftabgir

(F.) [آفتابگير] güneş alan, güneş gören.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

aftabi

(F.) [آفتابی] güneşlik.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

aftabrû

(F.) [آفتاب رو] parlak yüzlü.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

after

(z), edat bağlaç sonra; ardına, ardında; (-dan) sonra; ardı sıra; için; tarzında, üslubunda. a painting after Reubens Rubens'in üslubunda bir resim. at a quarter after four dördü çeyrek geçe. a person after my own heart kalbimi fetheden bir ki

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

after-dinner

(s). yemekten sonra gelen,

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

after-hours

(z). mesai saatlerinden sonraki saatlerde.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afterbirth

(i). (tıb). plasenta, son, meşime.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afterburner

(i)., (hav). art yakıcı.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afterclap

(i). beklenmedik olay.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afterdamp

(i). grizu patlamasından kalan zehirli gaz karması.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afterdeck

(i). (den). geminin kıç tarafındaki güverte.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

aftereffect

(i). asıl tesirden sonra görülen tali tesir, tali reaksiyon.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afterglow

(i). güneş battıktan sonraki parlaklık.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afterguard

(i). (den). geminin kıçında hizmet eden tayfa.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afterlife

(i). ahret, öbür dünya.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

aftermath

(i). kötü sonuç; yan tesir; çayır biçildikten sonra biten otlar.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

aftermost

(s). en geri, en son.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afternoon

(i). öğleden sonra.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afterpains

(i)., (tıb). doğumdan sonraki ağrılar.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afterpart

(i)., (den). kıç taraf.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afterpiece

(i). asıl piyesten sonraki oyun.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

aftersails

(i). kıç direk yelkenleri.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

aftertaste

(i). ağızda kalan lezzet .

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afterthought

(i). sonradan akla gelen fikir.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

aftertime

(i). gelecek, istikbal.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

afterward

(z). sonra,sonradan .

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

aftos

(i. Y.). Oynaş.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afurtafur

(i.). Çalım, afi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afuv

(i. A.). Affeden, daima suçdan geçip af ile muamele eden, merhametli, acıyan.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afuv

(Ar.) (Erkek İsmi) - Daima affeden, merhametli. Esmaü’l-Hüsna’dandır. “Abd” takısı alarak kullanılır.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

afv

(A.) [عفو] bağışlama, af.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. L. opium). Haşhaş sütünün birikmesinden ibaret bir madde; afyon tiryakisi = Afyon yutmayı tiryakilik etmiş adam. Afyon ruhu = lavdanum tabir olunan afyonlu ecza.

Türkçe Sözlük by NedirSor

opium.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

opium. poppy.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

opium.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

afyon ruhu

tincture of opium. morphine. laudanum.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

afyonkeş

(i. F.). Keyif elmak makmadıyle afyon yutan kimse.

Türkçe Sözlük by NedirSor

afyonlu

ağaç kesenleri affetmeyen padişah kimdi?

opiated. containing opium. opiate.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Kanuni Sultan Süleyman’ın büyük bir ağaç sevgisi vardı. Avrupa’ya yaptığı seferlerden birinde bir yeniçerinin bir armut ağacının dalını kırdığını görünce yeniçerinin kendi yayının kirişi ile bu ağaca asılmasını emretmişti.

Genel Bilgi by NedirSor

agorafobi

(i. Y. tıp). Meydan korkusu.

Türkçe Sözlük by NedirSor

agorafobi

Fr. agoraphobie

tıp alan korkusu

Bazı kişilerin alan, park, sokak vb. açık alanlarda duydukları ürkeklik hastalığı.

Yabancı Kelime by NedirSor

agorafobi

agoraphobia. agoraphobia alan korkusu.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

agraf

Fr. agrafe

kopça

Bir giysinin iki yanını bitiştirmeye yarayan ve metal bir halka ile bir çengelden oluşan araç.

Yabancı Kelime by NedirSor

agraf

hook. staple.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

agraf

clips. hook. paper fastener.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

agrafi

(i. Y.). Yazma kabiliyetinin kaybı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

agrafi

Yun.

ruh b. yazma yitimi

Ellerinde, parmaklarında hiçbir sakatlık olmamasına karşın ruhsal sebeplerle yazma melekesini yitirme.

Yabancı Kelime by NedirSor

ahkaf

(Ar.) (Erkek İsmi) 1.Kum fırtınası 2.Kur’an-ı Kerim’in 6.suresi. Araplar bu ismi, Arabistan’ın güneyinde, kimsenin bilmediği ve giremediği çöle vermişlerdir.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

ahlaf

(i. A. c.) (m. halef), (bk.) Halef.

Türkçe Sözlük by NedirSor

ahlaf

(A.) [اخلاف] halefler.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

akselerograf

Fr. accélérographe

fiz. ivmeyazar

Bir hareketin ivmesini çizerek belirleyen araç.

Yabancı Kelime by NedirSor

alaf

(i. A. c.) (m. elf.) elfler, binler. ok. Elf.

Türkçe Sözlük by NedirSor

alaf

(A.) [آلاف] binler.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

alafranga

(i. i.). Avrupalı tarzında olan. Alafranga giyim, alafranga şarkı gibi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

alafranga

İt. alla franca

Batılıca

Frenklerin töre, âdet ve hayatına uygun, Frenklerle ilgili.

Yabancı Kelime by NedirSor

alafranga

European style.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

alafrangalık

imitation of European ways.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

ale-t-tafsil

(A.). Tafsilatlı olarak, uzun uzadıya.

Türkçe Sözlük by NedirSor

alettafsil

alkolün ne kadarı trafikte zararlıdır?

(A.) [علی التفصيل] ayrıntılı olarak.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

alkolün ne kadarı trafikte zararlıdır?

Trafik denetlemelerinde yapılan alkol testinden ağza atılacak bir şekerle veya sakızla kurtulmak mümkün değildir. Alkol aldığımızda veya sarımsak, soğan benzeri keskin kokulu yiyecekleri yediğimizde nefesimiz kokar. İstediğimiz kadar ağzımızı yıkayalım, dişlerimizi fırçalayalım, şeker yiyelim veya sakız çiğneyelim, fark etmez bu kokuyu tam olarak giderenleyiz.

Bu kokuların nedenleri ağza veya boğaza bulaşan alkol, ağızda dişlerin arasında kalan yiyecekler değildir. Onlar ağzın yıkanması ile giderilebilir. Bu kokular mideden de gelmez, çünkü yiyecek gitmediği zamanlarda yemek borusunun ucu hep kapalıdır. Tüm bu alkol ve kokulu yiyeceklerin molekülleri midedeki hazım sırasında mide duvarından geçerek kana karışır. Böylece akciğerlere ulaşarak nefesle beraber çevreye yayılırlar.

Trafik denetlemelerinde yapılan alkol testlerinde, nefesteki dolayısıyla kandaki alkol miktarı ölçülür. Cihaza üflemeyle dışarı verilen havanın 2.000 santimetreküpü kanda bulunan alkol miktarını gösterir. Bu oran, alınan alkol miktarının kişinin ağırlığına bölünmesi ve erkeklerde 0.7, kadınlarda ise 0.6 katsayısının çarpılması ile hesaplanabilir.

Bu katsayılar arasındaki farkın nedeni, aynı vücut ölçüleri ve yağ oranlarına sahip bir kadın ve erkek üzerinde yapılan deneylerde, her ne kadar alkolün yüzde 20’si midede, yüzde 80’i ince bağırsaklarda kana karışsa da, kadınlarda alkolün midede daha az parçalanarak kana karışım oranının yüzde 30 daha fazla olması, kadınların daha çabuk sarhoş olmaları ve sarhoşluğun daha uzun sürmesinin gözlemlenmesidir.

Bir kadeh sek rakı veya iki bardak şarap kanda 40 gram alkol bulunması anlamına gelir. Böyle bir doz 75 kilo ağırlığındaki erkekte 40((75XO,7)=0.76 gr/litre sonucunu verir ki, trafikteki yasal limiti aşar.

Bu miktarda alkolü 60 kilo ağırlığındaki bir kadın aldığında suçlu olur, çünkü hesaba göre kanında 40( (60x0,6)= 1.1 gr/litre alkol çıkar.

İnsanlarda bir litre kandaki alkol oranı 0,5 gramı geçtikten sonra refleksler yavaşlar, sürücü bilincine hakim olamaz. Bu da ciddi kazalara yol açar.

Genel Bilgi by NedirSor

Trafik denetlemelerinde yapılan alkol testinden ağza atılacak bir şekerle veya sakızla kurtulmak mümkün değildir. Alkol aldığımızda veya sarımsak, soğan benzeri keskin kokulu yiyecekleri yediğimizde nefesimiz kokar. İstediğimiz kadar ağzımızı yıkayalım, dişlerimizi fırçalayalım, şeker yiyelim veya sakız çiğneyelim fark etmez, bu kokuyu tam olarak gideremeyiz.

Bu kokuların nedenleri ağza veya boğaza bulaşan alkol, ağızda dişlerin arasında kalan yiyecekler değildir. Onlar ağzın yıkanması ile gideribilir. Bu kokular mideden de gelmez, çünkü yiyecek gitmediği zamanlarda yemek borusunun ucu hep kapalıdır. Tüm bu alkol ve kokulu yiyeceklerin molekülleri midedeki hazım sırasında mide duvarından geçerek kana karışır. Böylece akciğerlere ulaşarak nefesle beraber çevreye yayılırlar.

Trafik denetlemelerinde yapılan alkol testlerinde, nefesteki dolayısıyla kandaki alkol miktarı ölçülür. Cihaza üflemeyle dışarı verilen havanın 2.000 santimetreküpü kanda bulunan alkol miktarını gösterir. Bu oran, alınan alkol miktarının kişinin ağırlığına bölünmesi ve erkeklerde 0.7, kadınlarda ise 0.6 katsayısının çarpılamsı ile hesaplanabilir.

Bu katsayılar arasındaki farkın nedeni, aynı vücut ölçüleri ve yağ oaranlarına sahip bir kadın ve erkek üzerinde yapılan deneylerde, her ne kadar alkolün yüzde 20’si midede, yüzde 80’i ince bağırsaklarda kana karışsa da, kadınlarda alkolün midede daha az parçalanarak kana karışım oranının yüzde 30 daha fazla olması, kadınların daha çabuk sarhoş olmaları ve sarhoşluğun daha uzun sürmesinin gözlemlenmesidir.

Bir kadeh sek rakı veya iki bardak şarap kanda 40 gram alkol bulunması anlamına gelir. Böyle bir doz 75 kilo ağırlığındaki erkekte 40(75*0,7)=0,76 gr/litre sonucunu verir ki, trafikteki yasal limiti aşar.

Bu miktarda alkolü 60 kilo ağırlığındaki bir kadın aldığında suçlu olur, çünkü hesaba göre kanında 40(60*0,6)=1,1 gr/litre alkol çıkar.

İnsanlarda bir litre kandaki alkol oranı 0,5 gramı geçtikten sonra refleksler yavaşlar, sürücü bilincine hakim olamaz. Bu da ciddi kazalara yol açar.

Genel Bilgi by NedirSor

alt tarafı

the lower part. the underside. remainder. the rest. the outcome. all that is involved (is only.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

anafilaksi

Fr. anaphylaxie

fiz. aşırı duyarlık

Organizmaya giren yabancı bir madde yüzünden canlı varlıklarda oluşan aşırı tepki.

Yabancı Kelime by NedirSor

(i. Rumca: Yukarıya rücû). Denizde akıntının yanında veya altında, onun aksine olarak akan su. Akıntı mukabili.

Türkçe Sözlük by NedirSor

undertow.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

eddy. rip. countercurrent. counterflow. illicit profit. rake-off. loot. boodle.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

countercurrent. eddy. extra profit. illicit gain. windfall. boodle. swirl. undertow. whirlpool.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

anaforcu

(i.). Zahmetsiz ve usulsüz kazanç arkasında koşan.

Türkçe Sözlük by NedirSor

anaforculuk

freeloading. cheating.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

anaforlamak

(f.). Zahmetsiz ve usulsüz.olarak elde etmek.

Türkçe Sözlük by NedirSor

anaforlamak

to steal. to obtain by cheating.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

anaforlu

having a countercurrent.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

anjiyografi

Fr. angiographie

tıp damar görüntüleme

Damar içine X ışınlarını geçirmeyen bir madde verildikten sonra damarların filminin alınması.

Yabancı Kelime by NedirSor

antiaircraft

(s). uçaksavar. antiaircraft gun uçaksavar topu.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A.) (asıl «arf-aref» in cemidir). Cennet’le Cehennem arasında bir set ve yer.

Türkçe Sözlük by NedirSor

purgatory.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

purgatory.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(Ar.) (Erkek İsmi) 1.Cennet ile cehennem arasındaki y(Erkek İsmi) 2.Sert, tepe. 3.Adetler, usull(Erkek İsmi) Arafat: Mekke’nin yakınında bulunup hacıların arefe günü durdukları yerdir. Bu duruş haccın rükünlerindendir.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

arafat

(hi. coğrafya). Mekke-i Mükerreme yakınında olup, hacıların arafe günü durdukları yerdir ki, bu duruş haccın icaplarındandır.

Türkçe Sözlük by NedirSor

arafat

Arama Modu (Tarih, Fotoğraf,

Palestinian statesman who is chairman of the Palestine Liberation Organization.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

DHR-1000, kaset hafızası olmadığında bile AUX ve alt kod verileri kullanan üç arama moduna sahiptir (Tarih Araması, Fotoğraf Araması ve Dizin Araması). Arama Modlarında, VTR işaretli noktaları sırasıyla bulur.

Teknolojik Terim by NedirSor

Arka Işık Telafisi

Geleneksel video kameralarda, arkadan güçlü bir ışık geldiğinde nesneler silüetler şeklinde görünebilir. Tüm Handycam modellerinde, bunu engelleyen ve nesnelerin net görünmesini sağlayan Backlight Compensation (Arka Işık Telafisi) sistemi bulunmaktadır.

Teknolojik Terim by NedirSor

arka taraf

backside.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

arraf

(i. A.). 1. Falcı, kâhin. 2. Müneccim. 3. Hekim. 4. Göçebe Arap aşiretlerinin örfe bağlı umumî bilgileri (mü. arrâfe).

Türkçe Sözlük by NedirSor

arraf

(Ar.) (Erkek İsmi) l Falcı, kahin. Müneccim. 2.Hekim. 3.Göçebe Arap aşiretlerinin örfe vakıf umumi bilgileri.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

arrafe

(Ar.) (Kadın İsmi) - (bkz.Arraf).

İsimler ve Anlamları by NedirSor

asaf

(i. A.) (Hazret-i Süleyman’ın vezirinin isminden gelir). Vezir. Benzetme suretiyle bazı terkiplere de girer: Vezîr-i Asaf-tedbîr gibi ki, bu takdirde isim mânâsını muhafaza eder.

Türkçe Sözlük by NedirSor

asaf

(A.) [آصف] vezir. Hz. Süleyman’ın veziri.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

asaf

(Ar.) (Erkek İsmi) 1.Vezir. 2.Erdem, ileri görüşlülük, yönetimde başarı. Hz.Süleyman’ın ünlü veziri. Süleyman (a.s.)’ın en çok güvendiği kişiydi. Neml suresinde anlatılanlar Asaf üzerine yorumlandı. Daha sonra padişahın vezirlerine Asaf unvanı verildi.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

asafane

(i. F.). Vezire mensup ve müteallik veya lâyık olan: Huzûr-ı Alî-i Asafânelerine = Osmanlı devrinde vezirler için kullanılan tâbirlerdendir.

Türkçe Sözlük by NedirSor

asafetida

(i). şeytantersi, çadıruşağı otu, kötü kokulu bir sinir ilâcı.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

asafı

(i. A.) (mü. asafîye). Vezire ait. Emr-i Asâfî = Vezir emri.

Türkçe Sözlük by NedirSor

asafir

(i. A. c.) (m. usfur). Usfurlar. (bk.) usfur.

Türkçe Sözlük by NedirSor

asdaf

(i. A.) (m. sedef, sedefler), (bk.) Sedef.

Türkçe Sözlük by NedirSor

ataf

(i. A. c.) (m. atıf). Atıflar, (bk.) Atıf.

Türkçe Sözlük by NedirSor

ATI X1600 Grafik Kartı

atomik soğurma spektrografis

iMac’ın yeni grafik kartı.

Teknolojik Terim by NedirSor

Bir sıvı karışımındaki metal miktarlarını saptayan analiz yöntemi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

autodafe

(i). engizisyon devrinde ateşe atma cezası.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

autograft

(i)., (tıb). aynı vücuttan alınıp vücudun başka bir yerine yapıştırılan ekleme parça.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

aynısafa

(i.). Bileşikgillerden, çiçekleri güzel sarı renkli bir bitki (Calendula arvensis).

Türkçe Sözlük by NedirSor

azlaf

(i. A. c.) (m. zılf) (pabontoloji). Bazı hayvanlardaki çatal tırnaklar.

Türkçe Sözlük by NedirSor

azraf

(Ar.) (Erkek İsmi) 1.Zarif. 2.Pek ince, pek nazik. 3.Çok zeki.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

azyaf

(i. A. c.) (m. zayf). (bk.) zayıf.

Türkçe Sözlük by NedirSor

az’af

(i. A. «zaîf» den itaf.). Daha zayıf, en kuvvetsiz, pek Aciz: Az’af-ı ibâd.

Türkçe Sözlük by NedirSor

a’laf

(A.) [آلاف] otlar.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

baba cafer kimdir?

Eskiden borçları olanlar Baba Cafer Zindanı’na atılırlardı. Hapsedilen borçlular zindanın tek penceresinden yardım isterler, borçlarını ödemeleri için halka yalvarırlardı. Baba Cafer’den bir borçlu kurtarmak büyük sevap sayılırdı.

Genel Bilgi by NedirSor

baba tarafı

paternal line. paternal side.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

babafingo

(i.), (bk.) Papa fingo.

Türkçe Sözlük by NedirSor

babafingo

baffin island, baffin land

top gallant.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Baffin arazisi.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

baffle

(f)., (i). şaşırtmak; engel olmak; boşa çıkarmak, aciz bırakmak; beyhude yere mücadele etmek, bocalamak (gemi v.b.) ; (i). su, hava veya ses hareketlerini kontrol eden bir levha; hoparlör ekranı. be baffled şaşırmak.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

baffling

(s). şaşırtıcı, aldatıcı, durmadan değişen. baffling winds den. kararsız rüzgarlar. bafflingly (z). şaşırtıcı durumda .

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

baffy

(i). golf topunu havaya atmaya mahsus kısa değnek.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

barograf

(i. Y.). Hava basıncını ölçen Alet. Bu Alet vasıtasıyle bir yerin yüksekliği ölçülür. Hazneli, kadranlı ve sifonlu, aneroid gibi çeşitleri vardır.

Türkçe Sözlük by NedirSor

başka tarafa çevirmek

divert.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

batiskaf

(i. Y.) Denizlerin dibinde inceleme yapmak için kullanılan araç.

Türkçe Sözlük by NedirSor

batiskaf

bathysphere.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

beccafico

(i). italyada eti çok sevilen birkaç cins küçük kuştan biri; bir çeşit ötleğen.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. F.) (Farsça ber = istilâ edatı, Arapça = taraf). Ortadan çıkmış, zâil olmuş. Bertaraf etmek: Ortadan kaldırmak, defetmek.

Türkçe Sözlük by NedirSor

aside. out of the way.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

out of the way. aside.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(F.-A.) [برطرف] bir yana. 2.giderilmiş. bertaraf etmek gidermek. bertaraf olmak giderilmek.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

bi-t-tafsıl

(i. A.). Tafsilâtıyle, etrâfiyle, uzun uzadıya.

Türkçe Sözlük by NedirSor

bi-taraf

(i. F.). Hiç bir tarafı tutmayan, tarafsız. Bîtaraflık = Devletler hukukunda iki veya daha fazla devlet arasında açılan savaşa katılmayan devletin siyasî vaziyeti, tarafsızlık.

Türkçe Sözlük by NedirSor

bi-tarafuk

(i.). Kimseyi tutmama hali, tarafsızlık.

Türkçe Sözlük by NedirSor

bibliyograf

(i. Y.). Kitaplar üzerinde geniş bilgisi olan kimse.

Türkçe Sözlük by NedirSor

bibliyografi

Fr. bibliographie

kaynakça

Belli bir konu, yer ve dönemle ilgili yayınları kapsayan veya en iyilerini seçen eser.

Yabancı Kelime by NedirSor

bibliyografi

bibliography. bibliography kaynakça.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

bibliyografi

bibliography.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(i. Y.). Kitap bilgisi: 1. Kitaplar hakkında bilgi. 2. Belirli bir konu üzerindeki yayınların tamamı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

Yun.

kaynakça

Belli bir konu, yer ve dönemle ilgili yayınları kapsayan veya en iyilerini seçen eser.

Yabancı Kelime by NedirSor

bibliography kaynakça.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

bibliography.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

biinsaf

(F.-A.) [بی انصاف] insafsız.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

bilafasıla

bir hafta niçin 7 gündür?

(A.) [بلافاصله] aralıksız, kesintisiz.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

bir hafta niçin 7 gündür?

Bir gün Güneş’in doğduğu zamandan ertesi gün doğacağı zamana kadar geçen süredir. Bir ay ise Ay’ın aynı evresinin gökyüzünde tekrar göründüğü zamana kadar geçen süredir. Çok eskilerde bu zaman birimleri insanların hayatlarını organize edebilmeleri için yeterliydi.

Zamanla bir günden uzun, bir aydan da kısa bir zaman birimine ihtiyaç duyuldu. Babilliler 7 günlük haftayı zaman birimi olarak kullanmaya başladılar. Sonraları Yunanlılar, Çinliler ve Mısırlılar 10 günlük, Romalılar ise 8 günlük haftayı kullanmaya çalıştılar.

Bir hafta olarak kabul edilen yedi günlük sürenin kaynağı tam olarak bilinmiyor. En kuvvetli tez bu sürenin Ay’ın evrelerinden kaynaklandığına dayanır. Ay’ın dört evresinin (yeni ay, ilk dördün, dolunay, son dördün) sürelerine en yakın olan tam gün sayısı yedidir.

Ancak bu doğal ve astronomik temelin yanı sıra astrolojik bir inanışın da, ta Babilliler zamanından itibaren, yedi günün bir hafta olarak seçilmesinde rol oynadığı ileri sürülüyor. İlk çağlarda bilinen beş gezegen ile Güneş ve Ay’ın toplam sayısının yedi oluşu bu sayıya gizemli ve uğurlu bir sayı olarak bakılmasına neden olmuştur.

Daha sonraları dinlerde göklerin yedi kat oluşuna inanış, müzikteki ana nota ve tabiattaki ana renk sayılarının da yedi oluşu bu sayının gizemini iyice arttırmıştır. Takvimde yedi günlük haftanın resmiyet kazanması ise milattan sonra 327 yılında Roma İmparatoru I. Constantinus’un çıkardığı bir emirle olmuştur.

Tevrat’ın yaratılış (tekvin) anlayışına göre Tanrı evreni 6 günde yaratmış, yedinci günde de (cumartesi) dinlenmiştir. Hıristiyanlar haftayı Tevrat’taki şekliyle kabul ettiler, yalnız Hz. İsa’nın diriliş hatırasına yedinci günü değil de birinci günü, yani pazarı ‘Tanrı Günü’ olarak kabul ettiler.

İslam dininin doğuşundan sonra da yine yedi günlük hafta süresi benimsendi. Ancak Hz. Muhammed’in müminleri mescitte toplayıp, namaz kıldığı, hutbede devlet ve günlük işleriyle ilgili açıklamalar yaptığı altıncı gün (cuma) dinlenme günü olarak kabul edildi. Türkiye Cumhuriyeti’nde 27 Mayıs 1935 tarihinde yayımlanan bir kanunla tatil günü cumadan pazara alındı.

1792 yılında Fransa takvim yapısını değiştirerek 10 günü bir hafta kabul etti ama yürütemedi. Rusya 1929’da 5 günlük hafta uygulamasına geçti, sonra bir haftayı 6 güne çıkardı ve sonunda pes ederek 1940’da 7 günlük haftaya geri döndü.

Genel Bilgi by NedirSor

Bir gün Güneş’in doğduğu zamandan ertesi gün doğacağı zamana kadar geçen süredir. Bir ay ise Ay’ın aynı evresinin gökyüzünde tekrar göründüğü zamana kadar geçen süredir. Çok eskilerde bu zaman birimleri insanların hayatlarını organize edebilmeleri için yeterliydi.

Zamanla bir günden uzun, bir aydan da kısa bir zaman birimine ihtiyaç duyuldu. Babilliler 7 günlük haftayı zaman birimi olarak kullanmaya başladılar. Sonraları Yunanlılar, Çinliler ve Mısırlılar 10 günlük, Romalılar ise 8 günlük haftayı kullanmaya çalıştılar.

Bir hafta olarak kabul edilen yedi günlük sürenin kaynağı tam olarak bilinmiyor. En kuvvetli tez bu sürenin Ay’ın evrelerinden kaynaklandığına dayanır. Ay’ın dört evresinin (yeni ay, ilk dördün, dolunay, son dördün) sürelerine en yakın olan tam gün sayısı yedidir.

Ancak bu doğal ve astronomik temelin yanı sıra astrolojik bir inanışın da, ta Babilliler zamanından itibaren, yedi günün bir hafta olarak seçilmesinde rol oynadığı ileri sürülüyor. İlk çağlarda bilinen beş gezegen ile Güneş ve Ay’ın toplam sayısının yedi oluşu bu sayıya gizemli ve uğurlu bir sayı olarak bakılmasına neden olmuştur.

Daha sonraları dinlerde göklerin yedi kat oluşuna inanış, müzikteki ana nota ve tabiattaki ana renk sayılarının da yedi oluşu bu sayının gizemini iyice arttırmıştır. Takvimde yedi günlük haftanın resmiyet kazanması ise milattan sonra 327 yılında Roma İmparatoru I. Constantinus’un çıkardığı bir emirle olmuştur.

Tevrat’ın yaratılış (tekvin) anlayışına göre Tanrı evreni 6 günde yaratmış, yedinci günde de (cumartesi) dinlenmiştir. Hıristiyanlar haftayı Tevrat’taki şekliyle kabul ettiler, yalnız Hz. İsa’nın diriliş hatırasına yedinci günü değil de birinci günü, yani pazarı ‘Tanrı Günü’ olarak kabul ettiler.

İslam dininin doğuşundan sonra da yine yedi günlük hafta süresi benimsendi. Ancak Hz. Muhamnıed’in müminleri mescitte toplayıp, namaz kıldığı, hutbede devlet ve günlük işleriyle ilgili açıklamalar yaptığı altıncı gün (cuma) dinlenme günü olarak kabul edildi. Türkiye Cumhuriyeti’nde 27 Mayıs 1935 tarihinde yayımlanan bir kanunla tatil günü cumadan pazara alındı.

1792 yılında Fransa takvim yapısını değiştirerek 10 günü bir hafta kabul etti ama yürütemedi. Rusya 1929’da 5 günlük hafta uygulamasına geçti, sonra bir haftayı 6 güne çıkardı ve sonunda pes ederek 1940’da 7 günlük haftaya geri döndü.

Genel Bilgi by NedirSor

bitaraf

impartial. neutral. unprejudiced. without prejudice. equitable.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

bitaraf

(F.-A.) [بی طرف] tarafsız.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

bitarafane

(F.-A.) [بی طرفانه] tarafsızca, yan tutmadan.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

bitaraflık

impartiality. neutrality.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

bittafsil

(A.) [بالتفصيل] ayrıntılı olarak, uzun uzadıya.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

biyocoğ rafya

(i. Y.). Bitki ve hayvanların yeryüzündeki dağılışını ve bunun sebeplerini İnceleyen ilim, hayatî coğrafya, biyojeografi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

Fr. biographie

öz geçmiş

Bir kimsenin doğumundan yaşadığı güne kadar geçirdiği belli başlı evreleri içeren yazı.

Yabancı Kelime by NedirSor

life history.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

biography.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

biography. autobiography. life. life history. memo. memoir. personal record.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

bi’l-müşafehe

(i. A.). Konuşmak süreliyle, konuşarak.

Türkçe Sözlük by NedirSor

bonafide

Lat. hilesiz, hakiki, iyi niyet ile.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

boş kafalı

absentminded.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

boş kafalı

empty- headed.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

boş laf

balderdash.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

boş laf

BTM (En İyi Ayarlama Hafızas

empty talk. babble. chatter. clatter. crap. froth. fudge. gab. gammon. gas. gossip. hooey. hot air. prate. rattle. shallow talk. smoke. twaddle. verbalism. wind. windbaggery.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

En güçlü sinyallere sahip kanalları seçer ve frekans sırasına göre hafıza düğmelerine atar. RDS’li setlerde AF devreye sokulduğunda bu işlev, en güçlü sinyalleri, Program Tanımlama kodlarına göre artan sırada düzenler.

Teknolojik Terim by NedirSor

bushcraft

i. ormanda rahat yaşayabilme hüneri.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

cafcaf

(i.). Ağız kalabalığı, şatafatlı söz.

Türkçe Sözlük by NedirSor

cafcaflı

(i.). Şatafatlı, gösterişli, tantanalı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

cafcaflı

gimcrack.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

cafcaflı

showy. pompous. flowery. garish. grandiloquent. meretricious. turgid.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

cafe

(i). Iokanta, kahvehane, pastane, bar; kahve. cafe curtain pencerenin alt yarısını kapatan perde. cafe society bar ve kulüpleri dolaşan sosyete grubu.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

cafer

(Ar.) (Erkek İsmi) - Küçük akarsı. Çay. Cafer b. Muhammed: Lakabı es-Sadık olup 12 imamın 6.’ncısıdır. Muhammed b. el-Bakır’ın yerine imamete geçmiştir. Cafer-i Tayyar: Hz.Alinin kardeşi olup, Mute savaşında bayrak tutarken iki elini de kaybederek şehid olmuştur. Bugün Mute civarında kabri bulunmaktadır.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

caferi

(i. A. «câfer» den). İmâm CAfer-i Sadık bin Zeyn-ül-Abldîn bin Hüseyin bin Ali Ebî TAlib mezhebine intisap davasında bulunanlar, onların mezhebieri: Câferî mezhebi ki, İran’ın resmî mezhebidir.

Türkçe Sözlük by NedirSor

cafeteria

(i). kafeterya.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

caffeine

(i). kafein, kahve ve çayda bulunan uyarıcı madde.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

caftan, kaftan

(i). kaftan.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

campcraft

(i). açık havada kampçılık.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

camshaft

(i). dirsekli makara mili.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

can-şikaf

(i. F.). Can yırtıcı, yaralayıcı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

carafe

(i). cam sürahi.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. F. «çâder-i şeb» den olduğu sanılır). 1. Yatağa serilen ve yorgana kaplanan bezden örtü: Yatak çarşafı, yorgan çarşafı. 2. Kadınların örtündükleri dış giyecek: İpek çarşaf.

Türkçe Sözlük by NedirSor

sheet.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

sheet. bedclothes.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

bed sheet. garment covering a woman from head to foot.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

catafalque

(i). katafalk.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

cefcaf

(F.) [جفجاف] hoppa kadın. 2.orospu.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

cem’-i gafir

(i. A.). Büyük kalabalık.

Türkçe Sözlük by NedirSor

cevaplı telgraf

telegram with notice of delivery. reply paid.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

cevşen-şikaf

(i. F.). Zırh paralayıcı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

chafe

(f)., (i). ovarak ısıtmak; ovarak aşındırmak, yıpratmak; taciz etmek, rahatsız etmek, tedirgin etmek; ısıtmak; ovmak; ovularak aşınmak; taciz olmak, rahatsız olmak; (i). tedirginlik, rahatsızlık; ovma neticesinde meydana gelen ısı; aşınma veya zedelenme

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

chafer

(i). birkaç çeşit sert kanatlı böcek.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

chaff

(i). hububat kabuğu; saman, çöp; yem olarak kullanılan ufalanmış saman; önemsiz mesele; saçma ve anlamsız söz. chaffy (s). kabuklu.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

chaff

(f)., (i). şakalaşmak, takılmak; (i). şaka, takılma. chaffer (i). şakacı kimse.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

chaffer

(i)., (f). pazarlık, çekişme; (f). pazarlık etmek, çekişmek; alışverişte bulunmak, trampa etmek.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

chaffinch

(i). ispinoz, (zool). Fringille coelebs.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

chafing dish

sofrada yemeği ısıtmaya veya sıcak tutmaya mahsus alttan ısınan madeni cihaz.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

charge d'affaires

maslahatguzar, işgüder, sefir vekili.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

cihan-aferin

(i. F.) (cihan = dünya, Aferîden = yaratmak). Alemi yaratan (Tanrı).

Türkçe Sözlük by NedirSor

cihanaferin

(F.) [جهان آفرین] dünyayı yaratan, Tanrı.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

çingenelik

(i.). 1. Çingene cinsiyeti: Onun çingeneliği yüzünden bellidir. 2. mec. Arsızlık, hayasızlık. 3. Pek fazla hasislik: Ne çingene adaml

Türkçe Sözlük by NedirSor

çinkografi

(i. İ. Y). Basılacak resim veya yazıların kalıbını çinko üzerine çıkarmak sanatı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

cloverleaf

(i). (çoğ. -leafs) yonca yaprağı kavşağı, altlı üstlü geçiş sağlayan kavşak.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

cockchafer

(i). mayısböceği, (zool). Melolontha vulgaris.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A. Y.) (mü. coğrâfiye). Coğrafya ilmine mensup, coğrafya ile alâkalı. Encümen-i coğrafî; tahkikaat-ı coğrâfiye. (c.) CoğrâfiyyUn: Coğrafya ilmiyle uğraşan, bu ilmin mütehassısı, coğrafya bilgin ve muharrirlerinden olan: Coğrâfî-i İdrîsî = Ünlü coğrafyacı Idrisî. Meşâhir-i coğrâfîyyûr.dan Istahri = Unlü coğrafyacılardan Istahrî.

Türkçe Sözlük by NedirSor

geographic. geographical.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

geographical.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

geographical.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

coğrafya

yahut COĞRAFİYE (i. A.) Dünyanın tabiî, beşerî, iktisadî durumundan bahseden ilim ki şu dallara ayrılır: Tabiî coğrafya, riyâzî coğrafya, siyasî coğrafya, beşerî coğrafya, iktisadî coğrafya, tarihî coğrafya, nüfus coğrafyası, jeopolitik vs.

Türkçe Sözlük by NedirSor

coğrafya

geography.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

coğrafya

geography.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

coğrafyacı

(i.). Coğrafya bilen, yazan veya öğreten kimse: Kâtib Çelebî, ünlü Türk coğrafyacılarındandır.

Türkçe Sözlük by NedirSor

coğrafyacı

geographer.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

coğrafyacı

geographer.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

countershaft

(i)., (mak). ana şaft ile makinaları işleten şaft arasında vasıta vazifesi gören şaft grup mili.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

craft

(i). zanaat, el sanatı; esnaf; hüner, meleke, marifet, meslek; desise, hile, şeytanlık; (den). tekne, gemi gemiler. craft union bir iş dalında çalışanların kurdukları sendika.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

craftsman

(i)., (çoğ -men). esnaf zanaatçı. craftsmanship (i). hünerli iş, ince iş; hüner.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

crafty

(s). hilekâr, şeytan, kurnaz. craftily (z). şeytanca, kurnazca. craftiness (i). kurnazlık.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

crankshaft

(i)., (mak). krank mili.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

cüzaf

(i. A.). Götürü pazar.

Türkçe Sözlük by NedirSor

dad-aferin

(i. F.). Tanrı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

daffodil

(i). zerrin, fulya, nergis, (bot). Narcissus pseudo-narcissus.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

daffy

(s)., (k).dili kaçık, deli, çatlak.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

dafi

(i. A. «def’» den) (mü. dâfia). 1. Def eden, iten, itici, itip öteye süren, savan, câlib ve câzip zıddı. 2. Geçiren, savuşturan: Dâfî-i hummâ = Sıtmayı savuşturan, sıtmaya karşı koruyan (Yunanca «anti» edatının karşılığıdır). 3. Öteye iten, itici, câzip zıddı. Kuvve-i difia = İtici kuvvet.

Türkçe Sözlük by NedirSor

dafi

(A.) [دافع] uzaklaştıran, defeden.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

dafi

(Ar.) (Erkek İsmi) l. Defeden, gideren. 2.Savan, savuşturan, iten.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

daft

(s). kaçık, deli.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

daktilograf

typist.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

daktilografi

(i. Y.). Yazı makinesiyle yazma işi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

dar kafalı

narrow-minded. narrow- minded. petty minded. small minded.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

dar kafalılık

bigotry. parochialism.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

dar-ül-hilafe

(i. A.). Halifelik merkezi, İstanbul.

Türkçe Sözlük by NedirSor

dar-üş-şafaka

(i. A.). İstanbul’da, yetim ve öksüzler için kurulmuş yatılı okul.

Türkçe Sözlük by NedirSor

darkafalı

(i.). Anlayışı zayıf, kavrayışı az.

Türkçe Sözlük by NedirSor

darülhilafe

(A.) [دارالخلافه] İstanbul. 2.halifelik merkezi.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

deaf

(s(. sağır; kulak asmayan. deaf-and -dumb alphabet sağır ve dilsizlere mahsus işaret alfabesi. deaf-mute (i). sağır ve dilsiz kimse. turn a deaf ear to dinlememek, kulak asmamak, aldırmamak.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

deafen

(f). kulağını sağır etmek; kulağını tıkamak.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

decaffeinate

(f). içinden kafeini çıkarmak.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

demograf

Fr. démographe

nüfus bilimci

Nüfus bilimiyle uğraşan kimse.

Yabancı Kelime by NedirSor

demograf

demographer.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(i. Y. sosyoloji). İnsan topluluklarının durum ve gelişimini konu olarak alan istatistik. Nüfus coğrafyası.

Türkçe Sözlük by NedirSor

İnsan topluluklarının istatistik karakteriyle ilgilenen sosyoloji ve antropoloji dalıdır. Özellikle toplam nüfus, yoğunluk, doğum ve ölüm oranları, göçler, evlilikler vb olayları inceleyen bilim dalıdır.

Türkçe Sözlük by NedirSor

Fr. démographie

nüfus bilimi

İnsan nüfusunu yapı, gelişme ve dağılım açısından inceleyen bilim.

Yabancı Kelime by NedirSor

demography.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

demography. vital statistics.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

demografik

Fr. démographique

nüfus bilimsel

Nüfus bilimiyle ilgili.

Yabancı Kelime by NedirSor

demografik

demographic.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

demografik

demographic.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

dik kafalı

obstinate. pigheaded. bul headed. headstrong.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

dikkafalı

opinionated. recalcitrant.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

dikkafalılık

grim determination.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

diktafon

(i. Fr. Yunanca’dan). Ses kaydeden makine. Şimdi daha çok İngilizce tape (teyp) denmektedir.

Türkçe Sözlük by NedirSor

dil-şikaf

(i. F. dil = yürek, şikâften = delmek). Yürekleri delen.

Türkçe Sözlük by NedirSor

dilsafa

(Fars.) (Erkek İsmi) - Gönlü şen, rahat, dertsiz.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

dırafş

(i. F.). Bayrak, sancak. Ar. alem. Dırafş-ı GAyvânî = İran mitolojisinde meşhur GAve’nin deriden olan önlüğünden ibaret ve mücevherlerle bezenmiş bayrak ki, eski iranlılarca resmî ve mukaddes bir alâmet idi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

dış taraf

outside. surface.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

disaffect

(f). sevgisini azaltmak, soğutmak.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

disaffected

(s). sevgisi azalmış, soğumuş.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

disaffirm

(f). inkar etmek, kabullenmemek; (huk). reddetmek, cerhetmek, nakzetmek; (i). inkar, ret, iptal.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

disafforest

(f)., (ing). (huk). orman kanununun kapsamı dışında bırakmak, ormanları tahrip etmek, ormansız bırakmak.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

distaff

(i). öreke; kadın işi, kadın veya kadınlar. distaff side ailenin kadın kısmı.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i.). 1. (anatomi) Memelilerde karın boşluğu ile göğüs boşluğu arasındaki geniş ve yassı kas. 2. (optik ve fotoğrafçılık) Bir ışık huzmesinin çerçevesini sınırlandırmak maksadıyle saydam olmayan bir levhada meydana getirilen açıklık. 3. Telefonun kulaklık ve mikrofonundaki, gramofonda, iğnenin üstündeki ince levha.

Türkçe Sözlük by NedirSor

diaphragm.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

diaphragm. midriff.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Diyafram Açıklığı Önceliği

diaphragm. mid riff. pessary.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Diyafram Açıklığı Önceliği, kullanıcının istediğini diyafram açıklığını seçmesine olanak sağlayan bir çalıştırma modudur. Enstantaneyi fotoğraf makinesi otomatik olarak belirler. Bu durum, kullanıcının resim derinliği üzerinde tam kontrole sahip olmasını sağlar.

Teknolojik Terim by NedirSor

doğal afet

act of God. natural disaster. natural disaster. act of god.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

eclaf

(i. A. c.) (m. celf, dilimizde kullanılmaz). Aşağılık, baldırı çıplak gürûhu (Arapça’da kaba ve ahmak adamlar demektir).

Türkçe Sözlük by NedirSor

ecvaf

(i. A. c.) (m. cevf). Cevfier, oyuklar, boşluklar, kovuklar.

Türkçe Sözlük by NedirSor

ehaf

(i. A. hafîf’ten itaf.). Daha veya en hafif, ehven: Ehaf ceza.

Türkçe Sözlük by NedirSor

ehdaf

(A.) [اهداف] hedefler.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

eknaf

(i. A. c.) (m. kenf.). Kenfler, taraflar, (bk.) Kenf.

Türkçe Sözlük by NedirSor

eknaf

(A.) [اکناف] yerler, yöreler, taraflar.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

ektaf

(A.) [ اکتاف] omuzlar. 2.kürek kemikleri.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

eli hafif

light fingered.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

eltaf

(i. A. c.) (m. lutf). Lutuflar. (bk.) Lutuf.

Türkçe Sözlük by NedirSor

eltaf

(i. A. latîf’ten itaf.). Daha veya pek latif ve hoş.

Türkçe Sözlük by NedirSor

eltaf

(A.) [الطاف] iyilikler, lütuflar.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A. c.) (m. lif). Lifler, bk. Lif.

Türkçe Sözlük by NedirSor

fiber. fibre. fibrilla. staple.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

fibre. fibres.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

fiber. fibre.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [الياف] lifler.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

enafis

(i. A. c.) (m. enfes). En nefis olan şeyler.

Türkçe Sözlük by NedirSor

engraft , ingraft

f. asılamak; dikmek.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

enstantane fotoğraf

Enstantane/Diyafram Açıklığı

snap. snapshot.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Shutter Priority (Enstantane) modunda, enstantane ayarlanır; diyafram açıklığı buna göre fotoğraf makinesi tarafından belirlenir. Aperture Priority (Diyafram açıklığı) modunda, kullanıcı diyafram açıklığını seçer ve fotoğraf makinesi enstantaneyi buna göre ayarlar.

Teknolojik Terim by NedirSor

epigrafi

Fr. epigraphie

yazıt bilimi

Konusu, yazıtları incelemek olan tarihe yardımcı bilim.

Yabancı Kelime by NedirSor

esafil

(i. A. c.) (m. esfel). Esfeller, en alçaklar, (bk.) Esfel.

Türkçe Sözlük by NedirSor

esafil-i nas

(i. F. A.). Halkın en aşağı, en bayağı tabakası.

Türkçe Sözlük by NedirSor

esafil-i şark

(i. F. A.). Hindistan’ da paryalar.

Türkçe Sözlük by NedirSor

eski kafalı

fuddy-duddy. fusty. square. stodgy. straight. stuffy.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

eski kafalı

hidebound. old hat.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

eslaf

(i. A. c.) (m. selef). Selefler, öncekiler, (bk.) Selef.

Türkçe Sözlük by NedirSor

eslaf

(A.) [اسلاف] selefler, geçmişler.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(ESNAF) (i. A. c.) (m. sınıf). Sınıflar, (bk.) Sınıf (Türkçe’de hem teklik hem çokluk gibi kullanılır). Vaktiyle muntazam sınıflara ayrılmış sanatkâr ve dükkâncılar: Yorgancı, bakkal, bakırcı esnafı. Esnaf kethüdası = Her esnafın hükümetçe işlerini gören ve kendilerinin kefalet vesair işlerine bakan ve vergilerini toplayan adam ki, içlerinden seçilip hükümet tarafından tasdik olunurdu. Esnaf loncası (daha doğrusu locası) = Her esnafın ticaret odası, sendikası. Sanatla veya dükkâncılıkla meşgul olan ve geçinen kimse: Esnaf adam = mec. Kaşarlanmış adam: O işin esnafı olmuştur, (argo) Fuhşu meslek edinmiş kadın veya erkek.

Türkçe Sözlük by NedirSor

tradesman. tradespeople. artisan. artificer.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

artisan. tradesman. trades. guilds. tradesmen. artisans.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

artisan. trades. guilds. tradesman. small-scale retailer. street hawker. craft. craftsman. packman. trade.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [ اصناف] sınıflar. 2.esnaf.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

esnaf loncası

trade guilt. trade guild.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

esnafça

(i.). 1. Esnafa yakışır bir surette: Esnafça bir ömür sürüyor, esnafça söyliyelim. 2. Esnaf sıra ve tertibiyle, esnaf heyetiyle, esnaf arasında: Esnafa gittik, esnafça defter açıp iane topladılar, mec. Tasarruf ve iktisada riayet ederek.

Türkçe Sözlük by NedirSor

esnaflık

(i.). Dükkânda veya gündelikle evlerde çalışan veya dükkânda ufak tefek şeyler satan sanatkârların hal, sıfat ve işi: Esnaflık vaktiyle iyi işti, şimdi esnaflığa tenezzül eden yoktur.

Türkçe Sözlük by NedirSor

esnaflık

the work of a tradesman.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(i. A. c.) (m. şerif). Şerifler, peygamberlerden inenler, (bk.) Şerif.

Türkçe Sözlük by NedirSor

notables. rich people.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

notables of a town or village.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [اشراف] seçkinler, ileri gelenler, sosyete.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(Ar.) (Erkek İsmi) 1.Şerefli, saygın kimsel(Erkek İsmi) 2.Bir yerin zenginleri, sözü geçenl(Erkek İsmi)

İsimler ve Anlamları by NedirSor

esyaf

(A.) [اسياف] kılıçlar.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

et kafalı

fathead.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

etkafalı

(i.). Kalın kafalı, anlayışsız, dangalak.

Türkçe Sözlük by NedirSor

etnograf

Fr. ethnographe

budun betimci

Etnografya uzmanı.

Yabancı Kelime by NedirSor

(i. Y.). Kavimlerin gelişmesini ve kültürlerini inceleyen ilim kolu. Osm. kavmiyyât.

Türkçe Sözlük by NedirSor

Yun.

budun betimi

Kavimleri karşılaştırarak inceleyen, kültür oluşumlarını araştıran bilim.

Yabancı Kelime by NedirSor

ethnography budunbetim.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

ethnography.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

etnografya (ethnography)

Toplumların kültürlerini inceleyen bilim dalı. Çoğunlukla ilkel toplulukları ve halk kültürünü ele alır.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(ETRAF) (i. A. c.) (m. taraf). Taraflar, yönler, (bk.) Taraf.

Türkçe Sözlük by NedirSor

enviroment. surroundings. adjacencies. vicinity. circle. purlieus. ambit. environs. vicinage.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

surroundings. environment. sides. all sides.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

surroundings. sides. area around or near. ambit. environment. environs. purlieu. region. surrounding area.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [اطراف] yöre, çevre.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

etrafına

around. round.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

etrafına

around.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

etrafında

around. about. around. round.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

etrafında

round.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

etrafında

around. circum -.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

etraflı

(i.). 1. Arkalı, arkası kuvvetli. 2. Tafsilâtlı, geniş: Etraflı malûmat verdi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

etraflı

comprehensive. exhaustive. detailed. in depth.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

etraflı

detailed.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

etraflıca

(i.). Oldukça tafsilâtlı, geniş bir şekilde. Tafsilâtla, mufassal olaher tarafını inceleyerek: Etraflıca yazın.

Türkçe Sözlük by NedirSor

etraflıca

fully. with all details. at large. in extenso.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

etraflıca

in detail. thoroughly.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

evkaf

(ka uzundur) (i. A. c.) (m. vakf). Vakıflar, (bk.) Vakıf. Evkaf-ı hümâyûn = Osmanoğulları’nın vakıfları. Evkaf-ı hümâyûn nezâreti ve sadece evkaf nezâreti = Tanzimat’tan sonra evkaf işlerine bakan bakanlık: Evkaf-ı hümâyûn nâzırı, meclisi, müfettişi, muhasebecisi, hazinesi vesaire. Evkaf-ı mazbûta = idaresi evkaf nezaretine ait vakıflar.

Türkçe Sözlük by NedirSor

evkaf

pious foundations. estates in mortmain. the government department in control of estates in mortmain.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

evkaf

(A.) [اوقاف] vakıflar.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A. c.) (m. vasf). Vasıflar, sıfatlar, (bk.) Vasıf.

Türkçe Sözlük by NedirSor

qualities nitelikler. vasıflar.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

qualities. characteristics.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [اوصاف] vasıflar, özellikler.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

ez’af

(i. A. zaîf’ten). Daha veya en zayıf.

Türkçe Sözlük by NedirSor

ez’af

(i. A.) (c. zı’f). Bir şeyi iki misli yapan fazlalıklar, katlar.

Türkçe Sözlük by NedirSor

fas af ıso

(i. argo). Değersiz, ehemmiyetsiz söz veya şey.

Türkçe Sözlük by NedirSor

feşafeş

(i. F.). Atılan okun havada çıkardığı ses, fış sesi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

fiannafail

irlandada aşırı milliyetçi parti.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

fitocoğrafya

İng. phytogeography

coğ. bitki coğrafyası

Yeryüzünün bitki örtüsünü ve bu örtünün çevreyle ilgisini inceleyen coğrafya bilimi.

Yabancı Kelime by NedirSor

fiziki coğrafya

Flash Memory / Flash Hafıza

physical geography.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Bir güç kaynağına ihtiyaç duymadan bilgi depolayan, silinip tekrar yazılabilen bir hafıza cinsi. Özellikle hafıza kartlarında ve USB flash disklerde kullanılır, fps : Saniye başına çekilen kare sayısı.

Teknolojik Terim by NedirSor

flyleaf

(i). bir kitabın baş veya sonunda boş bırakılan yaprak.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

fonograf

(i. Yunanca’dan Fr.). Gramofonun ilkeli.

Türkçe Sözlük by NedirSor

fonograf

phonograph. gramophone. talking machine.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

fonograf

phonograph.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

fonografi

(i. Y. Fr.). İstendiği zaman tekrarlatmak üzere ses titreşimlerini iz halinde tesbit etme işi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. Yunanca’dan). Işık vasıtasiyle resim çekme işini bilen ve yapan şahıs. Asıl mânâsı budur. Fakat bugün Türkçe’de yanlış olarak Fr. Photographie = Fotoğraf resmi yerine kullanılmaktadır.

Türkçe Sözlük by NedirSor

photo. photograph. shot.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

photo. photograph. picture. snap. photography.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

photograph. photo. picture. shot.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Fotoğraf Haritası

Fotoğraf Haritası teknolojisi, fotoğrafların tam olarak nerede çekildiğini gösterir. Fotoğraf Haritası için iki şeye ihtiyaç vardır: Etkin İnternet bağlantısı olan bir BRAVIA ve enlem-boylam gibi dahili Küresel Konumlandırma Sistemi (GPS) bilgileri olan bir dijital fotoğraf. Ayrıca, fotoğrafın GPS konumu Google™ Earth veya Picasa™ gibi bir yazılım kullanılarak ‘etiketlenebilir’. Her fotoğrafın çekildiği tarih ve saatle birlikte bu verileri BRAVIA TV’nize yüklediğinizde, Cyber-shot fotoğraf makinenizle veya Sony Ericsson cep telefonunuzla o anda tam olarak nerelere gittiğinizi görebilirsiniz.

Teknolojik Terim by NedirSor

Fotoğraf Haritası

Photo Map, tüm fotoğraflarınızı BRAVIA TV’nizde tam renkli olarak izlemeye hazır olarak sanal bir haritada bir araya getiren en son Sony yeniliğidir. Photo Map teknolojisi, Sony’nin her 15 saniyede bir bulunduğunuz konumu kaydeden GPS aygıtını kullanarak her karenin tam olarak nerede çekildiğini gösterir. Ayrıca, fotoğrafın GPS konumu Google Earth™ ve Picasa™ gibi bir yazılım kullanılarak ‘etiketlenebilir’. Her fotoğrafın çekildiği tarih ve saatle birlikte bu verileri TV’nize yüklediğinizde, Cyber-shot fotoğraf makinenizle veya Sony Ericsson cep telefonunuzla o anda tam olarak nerelere gittiğinizi görebilirsiniz.

Teknolojik Terim by NedirSor

fotoğraf makinesi

camera.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

fotoğraf makinesi

camera. photographic apparatus.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(i.). Fotoğraf çeken (fotoğraf sözü yerine yanlış olarak kullanılmaktadır).

Türkçe Sözlük by NedirSor

photographer.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

photographer. cameraman. photographer. photographer's shop.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

photographer.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

fotoğrafçılık

photography.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

fotoğrafçılık

photography. the work of a photographer.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

fotoğrafhane

(i.). Fotoğraf yeri, fotoğraf çekilen dükkân, atelye, ticaret evi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

fotoğrafhane

fotoğraflarda gözler niçin kırmızı çıkıyor?

photographer's studio.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

fotoğraflarda gözler niçin kırmızı çıkıyor?

Geceleri flaşla çekilen fotoğraflarda genellikle gözler kırmızı çıkar. Peki fotoğraftaki güzelliği bozan bu olay nasıl olur? Niçin her zaman olmaz? Niçin gündüzleri flaşla çekilen fotoğraflarda olmaz?

Gözümüz iç içe geçmiş üç tabakadan oluşur. En dışarıdaki gözümüzü koruyan ve göz akı da denilen sert tabakadır. İkincisi, kan damarlarından meydana gelmiş ve ortasında göz bebeğinin bulunduğu damar tabakadır. Bu damarlar sayesinde fazla ışıkta göz bebeğimiz küçülür, karanlıkta ise daha çok ışık alabilmek için büyür ama bu hareketi oldukça yavaş yapar. Üçüncü tabaka da retina adı verilen, ışığa duyarlı kılcal damar ağlarından oluşan ağ tabakasıdır.

Köpek, kedi, geyik, karaca gibi hayvanların gözlerinin arkasında, yani retinalarında ayna gibi, yansıtıcı özel bir tabaka vardır. Eğer karanlıkta gözlerine el lambası veya araba farı gibi bir ışık tutarsanız, bu ışık gözlerinin içinden yansır ve gözleri karanlıkta pırıl pırıl parlar. İnsanların gözlerinin retinasında ise böyle bir yansıtıcı tabaka yoktur.

Fotoğraf makinesinin flaşı çok kısa bir zamanda çok kuvvetli bir ışık verir. Gözbebeğimiz ise bu kadar kısa zamanda küçülmeye fırsat bulamaz. Işık doğrudan retinaya ulaşır ve oradan da doğrudan kılcal damarların görüntüsü yansır. İşte flaşla çekilen fotoğraflarda görülen bu kırmızılık retina tabakasındaki kılcal damarların görüntüsüdür.

Günümüzde, birçok fotoğraf makinesinde, gözün bu kırmızı görüntüsünü azaltacak önlemler alınmıştır. Bu makinelerde flaş iki kere çakar. Birinci çakış resim çekilmeden az önce olur ve gözbebeğinin küçülerek gözdeki yansımayı azaltmasına zaman tanır. İkincisi de tam fotoğraf çekilirken olur ki, gözbebeği olması gereken durumu almıştır zaten. Başka bir önlem de odadaki bütün ışıkları açarak gözbebeğinin önceden küçülmesini sağlamaktır.

Geceleri flaşlı fotoğraflarda, gözlerin kırmızı çıkmasının önlenmesinin bir yolu da flaşı objektiften olabildiğince uzak tutmaktır. Günümüzde fotoğraf makineleri o kadar küçülmüştür ki, flaş makinenin bünyesinde ve objektife birkaç santim mesafededir. Flaşın ışığı göze gelip yansıyarak geri döndüğünde doğrudan objektife gelir. Gündüzleri ise gözümüze dışarıdan, her yönden ışık geldiği için, flaşın ışığı bunların arasında daha az oranda gözümüze girer ve kırmızı göz olayı yaratmaz.

Genel Bilgi by NedirSor

Geceleri flaşla çekilen fotoğroflarda genellikle gözler kırmızı çıkar. Peki fotoğraftaki güzelliği bozan bu olay nasıl olur? Niçin her zaman olmaz? Niçin gündüzleri flaşla çekilen fotoğraflarda olmaz?

Gözümüz iç içe geçmiş üç tabakadan oluşur. En dışarıdaki gözümüzü koruyan ve göz akı da denilen sert tabakadır. İkincisi, kan damarlarından meydana gelmiş ve ortasında göz bebeğinin bulunduğu damar tabakadır. Bu damarlar sayesinde fazla ışıkta göz bebeğimiz küçülür, karanlıkta ise daha çok ışık alabilmek için büyür ama bu hareketi oldukça yavaş yapar. Üçüncü tabakada retina adı verilen, ışığa duyarlı kılcal damar ağlarından oluşan ağ tabakasıdır.

Köpek, kedi, geyik, karaca gibi hayvanların gözlerinin arkasında, yani retinalarında ayna gibi, yansıtıcı özel bir tabaka vardır. Eğer karanlıkta gözlerine el lambası veya araba farı gibi bir ışık tutarsanz, bu ışık gözlerinin içinden yansır ve gözleri karanlıkta pırıl pırıl parlar. İnsanların gözlerinin retinasında ise böyle bir yansıtıcı tabaka yoktur.

Fotoğraf makinesinin flaşı çok kısa bir zamanda çok kuvvetli bir ışık verir. Gözbebeğimiz ise bu kadar kısa zamanda küçülmeye fırsat bulamaz. Işık doğrudan retinaya ulaşır ve oradan da doğrudan kılcal damarların görüntüsü yansır. İşte flaşla çekilen fotoğraflarda görülen bu kırmızılık retina tabakasındaki kılcal damarların görüntüsüdür.

Günümüzde, birçok fotoğraf makinesinde, gözün bu kırmızı görüntüsünü azaltacak önlemler alınmıştır. Bu makinelerde flaş iki kere çakar. Birinci çakış resim çekilmeden az önce olur ve gözbebeğinin küçülerek gözdeki yansımayı azaltmasına zaman tanır. İkincisi de tam fotoğraf çekilirken olur ki, gözbebeği olması gereken durumu almıştır zaten. Başka bir önlem de odadaki bütün ışıkları açarak gözbebeğinin önceden küçülmesini sağlamaktır.

Geceleri flaşlı fotoğraflarda, gözlerin kırmızı çıkmasının önlenmesinin bir yolu da flaşı objektiften olabildiğince uzak tutmaktır. Günümüzde fotoğraf makineleri o kadar küçülmüştür ki, flaş makinesinin bünyesinde ve objektife birkaç santim mesafededir. Flaşın ışığı göze gelip yansıyarak geri döndüğünde doğrudan objektife gelir. Gündüzleri ise gözümüze dışarıdan, her yönden ışık geldiği için, flaşın ışığı bunların arasında daha az oranda gözümüze girer ve kırmızı göz olayı yaratmaz.

Genel Bilgi by NedirSor

fotoğraflı k

(i.). Fotoğraf işi ve mesleği (şimdi fotoğrafçılık kelimesi kullanılmaktadır).

Türkçe Sözlük by NedirSor

fotografya

(i. Y.). Fotoğraf işi ve mesleği (şimdi fotoğrafçılık kelimesi kullanılmaktadır).

Türkçe Sözlük by NedirSor

franga, alafranga

(i. İ.). Avrupa tarzında: Alafranga yaşamak, giyinmek. Alafranga saat = Zevâlî saat, bugün kullandığımız saat.

Türkçe Sözlük by NedirSor

fren mesafesi

breaking distance. length of brake path. stopping distance.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(i. Fr.). Beceriksizce ve yersiz söz yahut davranış.

Türkçe Sözlük by NedirSor

gaffe. blunder. slip of the tongue. faux pas. howler. atrocity. bloomer. boner. break. bull. clanger. contretemps. flub. gaff. goof. slip. slip-up.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

bloomer. blunder. boob. clanger. faux pas. goof. gaffe. booboo.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

blunder. gaffe. fauxpas. boob. clanger.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Global Assessment of Functioning Scale, DSM IV - The reporting of overall function on Axis V is performed using the Global Assessment of Functioning Scale The GAF scale may be particularly useful in tracking the clinical progress of individuals in global

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

INTE GAF reference.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Gesellschaft Fur Anwendung Von Fernerkundung.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

gafere

(i. A. gufrân’dan gelir ve yalnız şu Arapça tâbirlerde geçer): Gaferallah lehü = Tanrı ona af ve merhamet etsin! Gaferaliah zunûbihi = Tanrı günahlarını affetsin!

Türkçe Sözlük by NedirSor

gaff

i, f balıkçı zıpkını; den randa yelke ninin üst sereni, giz; dövüş horozunun ayagma geçirilen madeni mahmuz; argo gürültülü ve sinir bozucu konuşma; f zlpkmla vurup tutmak (ballk) stand the gaff ABD, kdili slkmtlya veya yorgun luğa dayanmak

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

gaffar

(i. A. gufrân’dan imüb.) (Esmây-ı Hüsnâ’dan yani Tanrı’nın 99 adından biri). Çok af ve merhamet eden, fazlasıyle yari ıgayıcı: Cenâb-ı Hak gaffâr ve rahimdir.

Türkçe Sözlük by NedirSor

gaffar

(A.) [غفار] bağışlayıcı Tanrı.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

gaffar

(Ar.) (Erkek İsmi) 1.Kullarının günahlarını affeden, Allah. 2.Çok merhamet eden. Allah’ın isimlerinden. -(bkz.Abdülgaffar).

İsimler ve Anlamları by NedirSor

gaffe

i, Fr, kdili gaf yapma, pot klrma, gaf

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

gaffer

i, saka, asag yaşll adam, ihtiyar, dede

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

(a uzun) (i. A. gaflet’den if.) (mü. gafile). Yapacağını önceden düşünmeyen, başına geleceği önceden düşünmeyip ihmal eden, gaflette bulunan, gafletli, ihtiyatsız, dikkatsiz, habersiz: Gafil bulundum, beni gafil avladı, gafil davranmak.

Türkçe Sözlük by NedirSor

unaware. inattentive. unwary.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

unaware (of. remiss. unguarded.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [غافل] habersiz.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

gafilane

(a uzun) (i. F.). Gafletle olunan, gaflette bulunan adama yakışır surette, dikkatsizlikle, habersizce gafilâne hareket ediyor.

Türkçe Sözlük by NedirSor

gafır

(a uzun) (i. A. gufran’dan if). Bağışlayıcı, af ve merhamet eden: Cenâb-ı Allah gafir-üz-zunûb’dur = Tanrı, günahları bağışlayıcıdır (gaffâr daha çok kullanılır).

Türkçe Sözlük by NedirSor

gafır

(i. A. gafr’dan smüş.). Çokyaygın, kaplayan, umumî: Cemm-i gafîr = Büyük topluluk, büyük kalabalık: Bir cemm-i gafîr toplandı, bir cemm-i gafîr ile gitti (yalnız bu tâbirde geçer).

Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A.) (Arapça terkiplerde gafle şeklinde bulunur). Gafil olma hali, gafillik, habersizlik, dalgınlık, boş bulunma: Gaflet etmek, gaflette bulunmak. Hâb-ı gaflete dalmak = Gaflet uykusuna dalmak. Alel-gafle = Gaflet üzere, kendinde olmayarak, dalgın olduğu halde, habersiz, ansızın.

Türkçe Sözlük by NedirSor

carelessness. headlessness. heedlessness. inattention.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

carelessness. heedlessness. negligence.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [غفلت] habersizlik, dikkatsizlik, dalgınlık.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

gafleten

(i. A.). Gafletle, dalgınlıkla, kendinde olmayarak, ansızın, habersiz.

Türkçe Sözlük by NedirSor

gafleten

(A.) [غفلة] dalgınlıkla.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

gafur

(i. A.) (gufrân’dan imüb.). Fazla mağfiret, af ve merhamet eden, pek bağışlayıcı: Allah gafur ve rahîmdir (Esmây-ı Hüsnâ’dan yani Tanrı’nın 99 adından biridir ve başkası hakkında kullanılmaz).

Türkçe Sözlük by NedirSor

gafûr

(A.) [غفور] bağışlayıcı.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

gafur

(Ar.) (Erkek İsmi) - Mağfiret eden, yarlığayan, affeden, bağışlayan, merhamet eden Allah. Allah’ın isimlerinden. - (bkz.Gaffar).

İsimler ve Anlamları by NedirSor

gece kıyafeti

night attire.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

gecesafası

(eskiden: GECESAFA) (i. botanik). İkiçeneklilerden, süs bitkisi olarak yetiştirilen bir bitki (mirabilis ialapa).

Türkçe Sözlük by NedirSor

(i.) (uyd. k.). Umumî.

Türkçe Sözlük by NedirSor

general. public. broad. common. collective. across-the-board. blanket. catholic. exoteric. generic. grand. liberal. overhead. plenary. prevailing. prevalent. running. sweeping. widespread.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

abstract. broad. common. current. general. generic. grand. popular. prevalent. public. rife. running. sweeping. universal.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

general. global. public. broad / adj ,. catholic. common. overall. pandemic. sweeping. universal.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genel af

amnesty.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genel af

amnesty. general pardon.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genel bütçe

genel finans ortaklıkları

government budget. master budget. general budget. overall budget.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Finansal Terim

(General Finance Corporations)

(Corresponding Special Purpose Vehicles in Securitization) Alacakların temellükü ve bu alacaklar karşılık gösterilerek düzenlenen varlığa dayalı menkul kıymetlerin ihracı ve halka arzı amacıyla kurulan anonim ortaklıklardır.

Finansal Terim by NedirSor

genel gider

general overhead. overhead cost. overhead s rate. total outlay.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genel görünüm

general outlook. overall picture / survey / view. overall picture. panorama.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genel kurul

general assembly. general shareholders'assembly. general meeting. plenary meeting. General Assembly. General Meeting. plenary committee. house floor. full assembly. plenary assembly. plenary session. full session.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genel müdür

general manager.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genel müdür

general manager. general director / manager. chief executive. chief general manager. director general. head manager.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genel müdürlük

head office. chief management. general management.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genel sekreter

secretary general. general secretary.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genelev

whorehouse. brothel. bordello. bordel. bagnio. bawdyhouse. call house. disorderly house. house of ill fame. house of ill repute. stew.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genelev

brothel. bawdy house. bordello. disorderly house.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genelev

brothel. whorehouse. bawdy house. case house. house of ill fame. massage parlour. parlo u r house. sporting house.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genelge

(i) (uyd. k.). Tamim.

Türkçe Sözlük by NedirSor

genelge

circular. notice.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genelge

circular.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genelkurmay

general staff.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genelkurmay

general staff. horse guards.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genelleme

(i. felsefe) (uyd. k.). Tamim etme, umumîleştirme.

Türkçe Sözlük by NedirSor

genelleme

generalization.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genelleme

generalization.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genellemek

to generalize. to make general.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genelleşmek

to become general.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genelleştirme

generalization.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genelleştirmek

generalize. to generalize.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genelleştirmek

to make sth general. to generalize.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

genellik

(i.) (uyd. k.). Umumiyet, umumî olma hali.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(i.) (uyd. k.) Umumiyetle.

Türkçe Sözlük by NedirSor

generally. usually. normally. in general. on the whole. largely. at large. as a general rule. as a rule. by and large. exoterically. for the most part. ordinarily.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

commonly. generally. ordinarily. usually. in general. mostly. as a rule. more often than not umumiyetle.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

usually. in general. persuasive advertising. by and large. authorized capital. generally. generally speaking. mostly. normally. ordinarily. for the most part. passenger service agent. principally. quick fix. widely.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

geri kafalı

back number. behind the times. reactionary. conservative.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

geri kafalılık

gıdaları muhafaza etmek için niçin donduruyoruz?

wiggery.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Bugün artık hemen hemen her evde buzdolabı var. Günlük gıdalarımızı bozulmasınlar diye buzdolabında saklarken, uzun süre saklayacaklarımızı da buzluk veya derin dondurucu dediğimiz kısmına koyuyoruz. Gıdaların normal hava şartlarında bozulmalarının nedeni, bu ortamda gıdada bulunan bakterilerin, mikropların kısacası mikro organizmaların gelişerek faaliyetlerini sürdürmeleridir.

Gıdaları soğukta veya dondurarak muhafaza en çok başvurulan ve püf noktaları olan yöntemlerdir. Bu arada gıda muhafazasında tam tersi yollar da vardır. Isıtarak muhafaza ve kurutma gibi. Hatta turşu kurmak bile bir muhafaza yöntemidir. Dondurarak muhafazaya geçmeden önce pastörizasyon, sterilizasyon gibi sık sık ismini duyduğumuz veya etiketlerin üzerlerinde gördüğümüz terimlerin anlamlarına bir bakalım.

Gıdaları daha dayanıklı kılmak amacıyla uygulanan yöntemlerden pastörizasyon ve sterilizasyon ısıl uygulama ile muhafaza anlamına gelmektedirler. Sterilizasyonda gıda 100 derecenin üzerinde ısıtılır. 100 derecenin altındaki ısıl uygulamalar ise pastörizasyon adını alır. Her iki yöntemde de amaç daha işin başında bakteri ve mikropları öldürmektir.

Hangi yöntemin uygulanacağını gıdanın asit durumu belirler. Asit oranı fazla gıdalarda bakteri ve mikropların ısıya dirençleri azalır. Bunun için düşük asitli gıdalar sterilize edilirlerken yüksek asitli gıdalar pastörize edilirler. Ancak sütte durum farklıdır. Süte pastörizasyon işleminin uygulanmasının asıl amacı dayanıklı bir ürün elde etmekten ziyade verem mikrobunu öldürmektir.

Kurutarak saklamada, su ortamdan uzaklaştırılır. Böylece bakteri ve mikropların gelişmesi önlenir, biyokimyasal reaksiyonlar en aza indirilir. Ancak yine de bazı kimyasal reaksiyonlar oluşur ve bunlar da renk koyulaşmasına ve gıdanın acılaşmasına yol açarlar.

Soğukta muhafazada, gıdanın hücre suyu, en fazla donma noktasına kadar soğutulur. Meyve ve sebzelerde bu sıcaklık +4 ile -2 derece arasındadır. Bu yöntemin en yaygın kullanma yeri buzdolabıdır ve dondurarak muhafaza ile karıştırılmaması gerekir.

Günümüzde gıdaların dondurularak saklanması çok yaygın bir şekilde uygulanan en iyi muhafaza yöntemidir. Bu yöntemde hücre suyunun donması ve hücrelerin ölmesinin sağlanmasına kadar sıcaklık düşürülür. Gıdalar genellikle -40 derecede dondurulur, -18 veya -20 derecede muhafaza edilir.

Gıdadaki su miktarının azalması bakteri ve mikropların yaşamalarına uygun olmayan bir ortam yaratır. Ancak dokulardaki suyun donarak buza dönüşmesi sırasında hacim büyüdüğünden hücrelerdeki doku yapıları da bozulabilir. Bunu önlemek için donma olayının hızı çok iyi kontrol edilmelidir.

Gıdaları yavaş yavaş dondurursak oluşan buz kristalleri hücre dokularını parçalayacağından, yapısı bozulmuş olan bu gıda çözünme sırasında dışarıdan gelecek bakterilerin hücumuna karşı direnç gösteremez ve çabucak bozulur, donma sırasında oluşan buz kristallerinin boyutları, donma hızına bağlıdır. O halde donma, buz kristallerinin büyümelerine fırsat bırakmayacak şekilde mümkün olduğunca hızlı olmalıdır (şok donma).

Bu şekilde dondurulmuş gıdalar tüketiciye ulaşana kadar dondurulmuş durumda olmalı ve depolarda -18 derecenin üstüne çıkılmamalıdır. Çünkü bir kere dondurulduktan sonra çözülen gıda artık steril değildir, hatta bu durumda bozulma daha hızlı oluşur, tekrar dondurmak da çare değildir.

Genel Bilgi by NedirSor

gılaf

(A.) [غلاف] kın, kılıf.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

giraffe

i. zürafa, zool. Giraffa camelopardalis.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

göğüs kafesi

ribcage.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Gösterim Mesafesi

Bu, projektör lensleriyle projektörün üzerine yansıttığı ekranın merkezi arasındaki mesafedir.

Teknolojik Terim by NedirSor

graf

(i.), (Alm.) Avrupa'da bir asalet ünvanı .

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

graffito

(i.), (ark.) abidelerde sonradan kazılmış resim veya yazı; duvara karalanan yazı .

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

Fr. graphique

çizge

Bir olayın çeşitli durumlarını göstermeye veya birkaç şey arasında karşılaştırma yapmaya yarayan çizgilerden oluşmuş biçim.

Yabancı Kelime by NedirSor

chart. graph. tableau.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

chart. graph. graphic. diagram. graphics.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

diagram. graph. graphic. chart. profile.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

diagram , graphic.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Grafik Ekolayzer

Grafik ekolayzer, önceden tanımlanmış farklı frekans aralıklarının özelliklerini etkiler. Bu değerler ayrı ayrı ya da farklı stiller için önceden belirlenmiş değerler seçilerek ayarlanabilir.

Teknolojik Terim by NedirSor

black lead.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

lead. graphite. black lead. plumbago.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

graphite. black lead. blacklead.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

plumbago.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

grafoloji

Fr. graphologie

1. yazı bilgisi, 2. yazı bilimi

1. El yazısından, yazanın karakter ve duygularını anlamayı amaç edinen inceleme yöntemi. 2. El yazısından hareketle o kişinin karakterini ve kimliğini çıkarmayı amaç edinen bilim dalı.

Yabancı Kelime by NedirSor

grafoloji

graphology.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

graft

(i.), (f.), (bahç.) aşı; (tıb.) yaralı yere parça ekleme; (f.) aşılamak; aşılanmak .

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

graft

(i.), (f.), A.B.D. rüşvet; para yeme; yolsuzluk, suistimal; (f.) rüşvet almak, nüfuzunu kişisel yararına kullanmak. grafter (i.) menfaatçi kimse, rüşvet ile geçinen kimse .

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

gülafet

(Fars.) (Kadın İsmi) - Nefes kesen güzellikle. - Gül ve âfet kelimesinden oluşmuş birleşik bir isimdir.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

gündüzsafa, gündüzsafası

(i.). Kahkaha çiçeğinin başka bir adı (convolvulus).

Türkçe Sözlük by NedirSor

Güney Afrika

Ülke

Coğrafi verileri

Konum: Güney Afrika’da, Afrika kıtasının güney kısmında yer alır.

Coğrafi konumu: 29 00 Güney enlemi, 24 00 Doğu boylamı.

Haritadaki konumu: Afrika.

Yüzölçümü: 1,219,912 km².

Sınırları: toplam: 4,862 km.

sınır komşuları: Botsvana 1,840 km, Lesotho 909 km, Mozambik 491 km, Namibya 967 km, Svaziland 430 km, Zimbabve 225 km.

Sahil şeridi: 2,798 km.

İklimi: Çoğunlukla yarı çöl iklimi, doğu kıyısında subtropikal iklim görülür.

Arazi yapısı: İç kısımdaki geniş platolar engebeli tepeler ve dar kıyı ovaları ile arazi yapısını oluşturur.

Deniz seviyesinden yüksekliği: en alçak noktası: Atlas Okyanusu 0 m; en yüksek noktası: Njesuthi 3,408 m.

Doğal kaynakları: Altın, krom, antimon, kömür, demir, manganez, nikel, fosfat, kalay, uranyum, değerli taşlar, platin, bakır, vanadyum, tuz, doğal gaz.

Arazi kullanımı: tarıma uygun topraklar: %12.1.

daimi ekinler: %0.79.

Diğer: %87.11 (2005 verileri).

Sulanan arazi: 14,980 km² (2003 verileri).

Doğal afetler: Uzun süreli kuraklıklar.

Nüfus Bilgileri

Nüfus: 44,187,637 (Temmuz 2006 verileri).

Nüfus artış oranı: %-0.4 (2006 verileri).

Mülteci oranı: -0.16 mülteci/1,000 nüfus (2006 tahmini).

Bebek ölüm oranı: 60.66 ölüm/1,000 doğan bebek (2006 tahmini).

Ortalama hayat süresi: Toplam nüfus: 42.73 yıl.

Erkeklerde: 43.25 yıl.

Kadınlarda: 42.19 yıl (2006 verileri).

Ortalama çocuk sayısı: 2.2 çocuk/1 kadın (2006 tahmini).

HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı: %21.5 (2003 verileri).

HIV/AIDS - hastalığı olan insan sayısı: 5.3 milyon (2003 verileri).

HIV/AIDS - hastalıklarından ölenlerin sayısı: 370,000 (2003 verileri).

Ulus: Güney Afrikalı.

Nüfusun etnik dağılımı: zenci %75.2, beyaz %13.6, Hintli %2.6, diğer.

Din: Hıristiyan %68, Müslüman %2, Hindu %1.5, yerel inançlar ve animizm %28.5.

Diller: 11 resmi dil: Afrikanca, İngilizce, Ndebele, Pedi, Sotho, Swazi, Tsonga, Tswana, Venda, Xhosa, Zulu.

Okur yazar oranı: 15 yaş ve üzeri için veriler.

Toplam nüfusta: %86.4.

erkekler: %87.

kadınlar: %85.7 (2003 verileri).

Yönetimi

Ülke adı: Resmi tam adı: Güney Afrika Cumhuriyeti.

kısa şekli : Güney Afrika.

Eski adı: Güney Afrika Birliği.

kısaltma: RSA.

ingilizce: South Africa.

Yönetim biçimi: Başkanlık Tipi Cumhuriyet.

Başkent: Pretoria.

İdari bölümler: 9 bölge; Doğu Cape, Serbest Bölge, Gauteng, KwaZulu-Natal, Mpumalanga, Kuzey Batı, Kuzey Cape, Kuzey Eyaleti, Batı Cape.

Bağımsızlık günü: 31 Mayıs 1910 (İngiltere’den).

Milli bayram: Özgürlük Günü, 27 Nisan (1994).

Anayasa: 10 Aralık 1996.

Üye olduğu uluslararası örgüt ve kuruluşlar: ACP (Afrika - Karayip - Pasifik Ülkeleri), AfDB (Afrika Kalkınma Bankası), BIS (Uluslararası İmar Bankası), C, CCC (Gümrük İşbirliği Konseyi), ECA (Birleşmiş Milletler Afrika Ekonomik Komisyonu), FAO (Tarım ve Gıda Örgütü), G-77, IAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı), IBRD (Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası), ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü), ICC (Milletlerarası Ticaret Odası), ICFTU (Ulusla

Ülke by NedirSor

güzaf

(i. F.). Boş lakırdı, beyhude söz, Fars. lâf-ı güzâf.

Türkçe Sözlük by NedirSor

güzaf

(F.) [گزاف] saçma sapan, ipe sapa gelmez, boş, beyhude.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hafa

(i. A.). 1. Gizlilik, bir şeyin gizli, sır ve mahrem olması. 2. Gizli şey, sır.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafa

(A.) [خفا] gizlilik.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hafafiş

(A.) [خفافيش] yarasalar.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hafagah

(A.-F.) [خفاگاه] gizlenilecek yer.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hafair

(A.) [ حفائر] çukurlar. 2.oyuklar.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hafakan

(i. A. tıp). Yürek oynaması, çarpıntı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafakan

(A.) [خفقان] yürek çarpıntısı.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hafaya

(i. A. c.) (m. hafiyye). Gizliler. (bk.) Hafiye.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafaya

(A.) [خفایا] gizli şeyler.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hafaza

(f. A.) («hıfz» dan müfred mâzi ve 3. şahıs müzekker olup bazı dua tabirlerinde birleşik zamirler ve Allah kelimesi ile beraber kullanılır). Hafazan-Allah = Allah bizi saklasın. Hafaze-k-Allah = Allah seni saklasın.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafaza

(i. A. c.) (m. hafız). Hâfızlar. İnsanın iyi ve kötü işlerini yazmakla görevli melekler: Hafaza-i kirâm. (bk.) HAfız.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafaza

(Ar.) (Kadın İsmi) 1.İnsanın yaptığı işleri yazmakla görevli melekl(Erkek İsmi) 2.Bekçil(Erkek İsmi)

İsimler ve Anlamları by NedirSor

hafazanallah

(i. A.). Allah bizi korusun (kötü bir ihtimalden bahsedilirken söylenir).

Türkçe Sözlük by NedirSor

haffaf

(i. A.), (halk dilinde: kavaf). Ayakkabı çeşitleri satan adam (son zamanlarda eski tarzda ve kaba ayakkabıları veyahut terlik ve emsali gibi şeylerin hazırlarını satanlar için söylenmiş; kunduracıdan ayrılmıştır). Haffaf işi = Ucuz satılmak üzere pek aşağı malzeme ile yapılmış Adî ayakkabı; Adi iş.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A.). 1. Çok ikrâm eden, insanı güler yüzle karşılayan. 2. Yalınayak yürüyen veya koşan.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(İ. A. hafâ’dan smüş.) (mü. hafiyye). Gizli, saklı. Celî mukabili: Hafi ve celî = Açık ve kapalı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(A.) [حافی] yalınayak koşan.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(A.) [خفی] gizli

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(Ar.) (Erkek İsmi) 1.Çok ikram eden, insanı güler yüzle karşılayan. 2.Yalınayak yürüyen, koşan adam.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

hafi celse

a huis clos.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafid

(i. A.) (c. ahfâd). Evlât oğlu, erkek torun.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafid

(A.) [حفيد] torun.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hafid

(Ar.) (Erkek İsmi) - Erkek torun.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

hafide

(i. A.). Kız torun.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafide

(A.) [حفيده] kız torun.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hafide

(Ar.) (Kadın İsmi) - Kız torun. (bkz.Nebire).

İsimler ve Anlamları by NedirSor

(i. A.). Türk musikisinde 32 zamanlı bir büyük usul.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(HAFİF) (i. A. hifef’ten smüş.) (mü. hafife). 1. Ağır olmayan, Fars. sebük: Pamuk en hafif katı cisimlerdendir. 2. Ciddî ve mühim olmayan, ağırlığı olmayan: Hafif adam, hafif mizaçlı, hafif meşrepli. (istihkâm) Hafif İstihkâm = Savaş zamanında alelacele yapılan geçici istihkâmlar.

Türkçe Sözlük by NedirSor

light. airy. lightweight. slight. lightly. weak. cushy. distant. dulcet. feeble. feint. frail. frivolous. lenient. loose. mild. piano. small. soft. subdued. tenuous. unsubstantial. light. digestible. easy of digestion.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

bland. casual. distant. feathery. gentle. soft. subdued. tenuous. thin. light yeğni. easy kolay. weak. dilute. slight. mild. mild. dull. unimportant. insignificant. flighty hoppa. light in weight. flight. amoral.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

easy. light (in weight. frivolous. slight. unimportant. insignificant. lightly. slightly. crepe. demi saison. dinky. gentle. mild. rare. serous. small. thin. washy. weak. weightless.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [خفيف] hafif.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hafif hapis cezası

imprisonment in a minimum-security prison.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafif sanayi

light industry.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafif uyku

unsound sleep.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafif yemek

light meal.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafif yemek

collation. lunch. luncheon.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafif-i türki

(bk.) Darb-ı Türkt.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafifçe

faintly.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafifçe

lightly. mildly. slightly. gently.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafifçe vurmak

dab. rap. tap. tip.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafifleme

alleviation. cooling off.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafiflemek

(f.). Rahatlamak, hafif bir hal almak, ağırlığı azalmak, hızı azalmak.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafiflemek

to get lighter. to diminish. to subside. to be relieved.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafifleşmek

(f.). 1. Hafiflemek. 2. mec. Ağırbaşlılığını kaybetmek.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafifleşmek

to get light (in weight.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafifleştirmek

to lighten. to diminish. to abate.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafifletici

assuasive.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafifletici

extenuating. giving relief. attenuating. deadening. palliative.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafifletme

alleviate. relaxation. lightening. diminishing. relieving.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafifletme

attenuation. mitigation. lightening. weakening. lowering. dimming. checking. deadening. relief. unburdening. ramefaction. relieving. extenuation. palliation. remission.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafifletmek

ease. lighten. mitigate. moderate. muffle. relax. relieve. temper. to lighten. to lessen. to diminish. to abate. to relieve. to ease. to alleviate. to allay.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafifletmek

to lighten. to reduce the weight of. to diminish. to abate. to relieve. to weaken. to lower. to unlade. to modify. to dim. to rarefy. to check. to deaden. to unburden. to attemper. assuage. alleviate. attenuate. de escalate. dilute. extenuate. mitigate. m

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(i.). Hafif olma hali. Sıkıntının azalması, mec. Ağır başlı hareket etmeyiş.

Türkçe Sözlük by NedirSor

lightness. slightness. slowness. thinness. airiness. frailness. giddiness. looseness.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

lightness. relief. flightiness. mildness. slightness. ease of mind. frivolity.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

lightness. slightness. mildness. relief. ease of mind. levity. weightlessness.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafiflik etmek

to do sth improper.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafifmeşrep

(f.). Serbest davranışlı, iffeti şüphe uyandıran kadın.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafifmeşrep

of doubtful morality. flighty. loose.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafifmeşreplik

frivolity.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafifsemek

(f.). Hafife almak, istihfaf etmek.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafiften

lightly. gently.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafık

(i. A. «hafakan» dan if.). Müfredi, dilimizde kullanılmaz. Türkçe: Hafıkan. HSfıkayn = Doğu ve batı c. Havâfık: Cihât-ı erbaa = Dört cihet: Doğu, batı, kuzey, güney; ufuklar.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(bk.) Hafr.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A.). At gibi hayvanların tırnak kaplı ayağı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A.). Kazan, çukur açan.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(A.) [حافر] kazan, kazıcı.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(A.) [ حفير] çukur. 2.mezar.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hafire

(i. A.) (c. hafâir). Kazılmış yer, çukur.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafit

(bk.) Hafîd.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafiye

(HAFİYYE) (i. A.) («umûr-ı hafiyye» den kısaltılmıştır). Gizli işler için kullanılan polis memuru, detektif.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafiye

detective. investigator. gumshoe. nightingale. noser. smeller.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafiyelik

sleuthing.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafiyelik

the work of a detective.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafiyyat

(i. A. c.). Gizli işler, sırlar: Hafiyyât-ı umOr.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafiyyat

(A.) [خفيات] gizli şeyler.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hafiyye

(A.) [خفيه] gizli polis.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hafiyyen

(i. A.). Gizil olarak, gizliden: Hafiyyen söyledi, hafiyyen geldi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafiyyen

(A.) [خفيا] gizlice.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hafiyyeten

(i. A.). Gizli, saklı olarak, gizlice.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A. «hıfz» dan if.) (mü. hâfıza) (c. hâfızîn, huffâz). 1. Saklayan, koruyan, muhafaza ve sıyânet eden: Hâfız-ı Mutlak, Cenâb-ı Hayrülhâfızîn = Allah. 2. Kur’an-ı Kerîm’i hıfzedip ezberden okuyabilen: Hâfız-ı Kur’an, hâfız-ı kelâm. Hâfız-ı kütüb = Bir kütüphanede kitapları muhafaza edip, okumak isteyenlere veren adam, kütüphane müdürü, Fr. conservateur. Kuvve-i hafıza — İnsandaki hatırlama kuvveti.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafiz

(i. A.). Saklayan, muhafaza eden, hâfız: Hafîz-Allahl = Allah saklasın (saklayıcıdır) (yalnız bu tâbirde geçer).

Türkçe Sözlük by NedirSor

grind. swot.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

one who has memorized the Koran. grind.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [ حافظ] koruyan. 2.ezberleyen. 3.Kur’ân hafızı.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hafiz

(i.) hafiz.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

hafiz

(Ar.) (Erkek İsmi) 1.Allah’ın adlarındandır. Muhafaza eden, saklayan, esirgeyen, koruyan. 2.Kur’an’ı ezbere bilen ve usulüne uygun okuyan kimse.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

hafiz-allah

(i. A.). Allah saklasın, Allah korusun!

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafız-ı kütüb

(A.) [حافظ کتب] kütüphaneci.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hafız-ı mesnevi

(i. A. F.). Mevlânâ’nın Mesnevî’sini tamamen ezberleyen şahıs.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A. «hıfz» dan if. mü.). İnsandaki hatırlama hassası, kuvve-i hâfıza: O adamın hâfızası pek kuvvetlidir.

Türkçe Sözlük by NedirSor

mnemonic. memory. recollection. store. mind. retention.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

memory. mind. memory bellek.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

memory.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [حافظه] bellek.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hafıza kaybı

amnesia.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafıza kaybı

loss of memory. amnesia.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafize

(Ar.) (Kadın İsmi) - (bkz.Hafız).

İsimler ve Anlamları by NedirSor

hafızıkütüp

(HAFIZ-I KÜTÜB) (i. A.). Eskiden kütüphanelerdeki kitapların bakım ve korunmasını sağlayan kimse, kütüphane memuru.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafızlamak

to cram. to study hard. grind.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafizüddin

(Ar.) (Erkek İsmi) - Dinin koruyucusu. - Daha çok unvan olarak verilir.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

hafniyum

(i.). Senbolü Hf, atom ağırlığı 178,3 olan bir eleman.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafr

(i. A.). Toprağı kazma, kazma ile yeri açma, eşme: Kuyu hafretmek; temellerin hafri.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafr

(A.) [حفر] kazma.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hafriyat

excavation. earthwork. cutting. excavations.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafriyat

excavation.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafriyat

excavations. digging. dig. excavation.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafriyyat

(i. A. c.). Kazmaya ait işler, toprak işleri, eski eserleri toprak altından çıkarmak için yapılan kazılar: Arkeologlar hafriyyât yapıyor.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafriyyat

(A.) [حفریات] kazı.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hafsa

(Ar.) (Kadın İsmi) - Hz.Ömer’in kızı. Hz.Peygamberin zevcelerinden, Ümmü’1-Mü’minin.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

haft

(i.), (f.) bıçak sapı, kılıç kabzası; (f.) bıçağa sap takmak .

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

hafta

(i. F.). Zamanın bölünüşünde yedi günlük müddet, yediden ibaret olan günlerin bir devri, Ar. esbuğ: Bu hafta; geçen hafta; gelecek hafta; her hafta; haftada bir; haftalarca.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafta

week.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafta

week.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafta arası

weekday.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafta başı

Monday.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafta içi

weekday.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafta sonu

weekend.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hafta sonu

weekend.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(i.). 1. Her hafta ve haftada bir vâki olan: Haftalık gazete = Haftada bir çıkan. 2. Hafta itibariyle verilen ücret veya aylığa karşılık her hafta verilen para: Bu mürettibin haftalığı ne kadardır? Bugün, haftalık dağıtma günüdür. Mağaza haftalığı kesti.

Türkçe Sözlük by NedirSor

weekly. hebdomadal. sennight. wage. wages.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

weekly. weekly wages. a weekly. once a week. lasting. weeks.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

weekly. occurring once a week. weekly wage. lasting weeks.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

haftalıkçı

worker paid by the week.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

haftalıklı

(i.). Haftalık ücretle çalışan: Haftalıklı rençber.

Türkçe Sözlük by NedirSor

haftan

(A.) [خفتان] kaftan.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

haftaym

(i. İng.). Bir futbol oyununun kırk beşer dakikalık iki kısmından her biri.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hafz

(e. A.). Arapça gramerde çekim tabiri için kullanılır («cer» daha çok kullanılır), (bk.) Cer.

Türkçe Sözlük by NedirSor

handicraft

(i.) el sanatı .

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

Hareketli Silme Kafası

Geleneksel video kaydedicilerde, silme kafası, kaydetme/oynatma kafasından biraz uzakta yer aldığında video düzenlemesi mümkün değildir. Döner silme kafası, video kafası diski üzerinde bulunur ve kaseti tam kayıt konumunda siler. Hareketli silme kafaları Video8, Video Hi8 ve yüksek kaliteli VHS kaydedicilerde standarttır. Sonuçta bu özelliğe sahip kaydediciler, video düzenlemesi için idealdir ve mükemmel ekleme-kesme işlemleri yapabilir.

Teknolojik Terim by NedirSor

harkafe

(i. A. anatomi). Kalça kemiği.

Türkçe Sözlük by NedirSor

harkafi

(i. A. tıp) (mü. harkafiyye). Kalça kemiğine alt.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hasafet

(i. A.). Sağlam rey, doğru mütalaa, doğru fikir.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hasafet

(Ar.) (Erkek İsmi) 1.Hükümde sağlamlık, kuvvet ve olgunluk. 2.Görüş sağlamlığı.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

hasılat-ı gayr-i safiye

(A.) [حاصلات غير صافيه] brüt gelir.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hasılat-ı safiye

(A.) [حاصلات صافيه] net gelir.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

havafir

(i. A. c.) (m. hâfir). Hâfirler, kazıcılar, (bk.) HAfir.

Türkçe Sözlük by NedirSor

helvafurûş

(A.-F.) [حلوا فروش] helvacı.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hereafter

(z). ileride, bundan sonra. the hereafter öbür dünya, ahret.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

hereinafter

(z). gelecekte, istikbalde; aşağıda (resml yazıda).

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

hidrografi

(i. Y. Fr.). 1. Bir bölgedeki yeraltı ve yerüstü sularının tamamı ve bunları inceleyen ilim.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hidrografi

hydrography.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hilaf

(aslı: HİLAF) (i. A.). 1. Karşı, zıt, aksi: Adet hilâfına = Gerçeğe aykırı, yalan. 2. Uyuşmazlık, Ar. mugayeret, muhalefet, ihtilâf, zıddiyet: Bu iki şey arasında hilâf vardır. Bu sözde hilâf yoktur. Aralarına hilâf düştü. 3. Yalan: Hilâf söylemem, hilâfım yoktur. Hilâfına = Tersine, aksine, karşı olarak. Hilâf-ı Ade = Usul ve kaideye karşı, Adet haricinde olarak. Hilâf-gir = Aksini, zıddını iddia eden, muhalif, zıddı: Taraf-gîr.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hilaf

contrary. opposite. lie.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hilaf

(A.) [خلاف] aykırı, zıt.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hilafen

(i. A.). Aksine, tersine.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hilafet

(aslı: HİLAFET) (I. A.). 1. Halifelik, Sünnî Müslümanlar’ın ruhanî liderliği, Hz. Muhammed’in mânevî halefi olma: Hilâfet-i İslâmiyye, hilâfet-i kübrâ. 2. Halifelik ülkesi: Abbâsî hilâfetinin geniş sınırları vardı. 3. Stajyer ve yardımcılık, Osmanlı devrinde, devlet dairelerinde küçük kâtiplik (kalfa kelimesi buradan gelir). Arapça terkiplerde «hilâfe» suretinde kullanılır: Dâr-ül-hilâfe = Hilâfet merkezi, halifelik başkenti.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hilafet

caliphate halifelik.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hilafet

the Caliphate. caliphate.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

hilafet-penah

(i. F., Ar. hilâfet = halifelik, Fars. penâh = dayanacak yer). Hilâfetin dayanak yeri, halîfe: Hilâfet-penâh Efendimiz.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hilafet-penahi

(i. F.). Halîfeye ait: Zât-ı Hazret-i Hilâfetpenâhî, Atebe-i Seniyye-i Cenâb-ı Hilâfet-penâhîlerine.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hilafına

aykırı olarak.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hilafında

aykırı olarak.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hilafsız

surely. undoubtedly. for sure.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Hint safranı

turmeric.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Hologram AF

Hologram AF (Otomatik Odaklama), zayıf aydınlatma koşullarında odaklamanın yapılması için lazer hologramı kullanır ve odaklamanın daha doğru yapılmasını sağlar. Sistem Lazer Sınıf 1 şartnamesinin gereklerini yerine getirdiğinden, insan gözü için yüksek düzeyde güvenlik sağlar.

Teknolojik Terim by NedirSor

(i. F„ Fars. hoş = iyi, Ab = su). Bol su ve şekerle pişmiş kuru yemiş ki, soğuk olarak yemek sonunda buna mahsus geniş kaşıkla içilir: Erik, vişne hoşafı, hoşaf kaşığı, kâsesi. Hoşafın yağı kesilmek = Bozulmak, bir cevap bulamamak, mahcûb olmak.

Türkçe Sözlük by NedirSor

compote. stewed fruit.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

stewed fruit.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(F.) [خوشاب] hoşaf, komposto.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hovercraft

, Hovercraft i. tazyikli hava üzerinde karada ve denizde gidebilen pervaneli bir taşıt.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

hurafat

(i. A. c.) (m. hurâfe). Bâtıl inanışlar.

Türkçe Sözlük by NedirSor

hurafat

(A.) [خرافات] hurafeler, batıl inançlar.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A.) (c. hurâfât). Bâtıl İnanış.

Türkçe Sözlük by NedirSor

superstition.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

superstition. legend. myth. silly tale.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

superstition. old wive's tale.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [خرافه] batıl inanç.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hurafeperver

(A.-F.) [خرافه پرور] hurafelere inanan.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

hurafeperverlik

(A.-F.-T.) hurafelere inanış.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

Hyper MIG Video Kafası

Yeni Hyper MIG (metal-in-gap) video kafaları, aydınlık sinyalini %30, renkseme sinyalini de %10 oranında güçlendirerek paraziti önemli ölçüde azaltmakta ve daha yüksek video performansı sağlamaktadır.

Teknolojik Terim by NedirSor

iade-i afiyet etmek

sağlığına kavuşmak.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

ıhafe

(i. A. «havf» den masdar). Korkutma, korku verme, tehdit: ihâfe etmek.

Türkçe Sözlük by NedirSor

ihfaf

(A.) [اخفاف] hafife alma.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

ihlaf

(i. A.). Yemin ettirme.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A. masdar) (c. ihtilâfât). Uymayış, uyuşmama, Osm. adem-i tevafuk: Aramızda ihtilâf vardır. İhtilâf çıktı. İhtilâf-ı Arâ = KAfi rey toplanamaması. Ihtilâf-ı leyi ve’n-nehâr = Gece ile gündüz arasındaki fark. (hukuk) İhtilâf-dâr = iki kimseden biri bir devlet, diğeri başka bir devlet tab’asından olmak.

Türkçe Sözlük by NedirSor

disagreement. controversy. difference. dispute. discord. disunion. disunity. scission. strife. dissension.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

discord. split. conflict. dispute. disagreement. dissension.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

conflict. disagreement. dispute. difference. case. controversy. discord. case under dispute. dissension. faction. friction. variance.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [اختلاف] uyuşmazlık.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

ihtilafat

(A.) [اختلافات] uyuşmazlıklar.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

ihtitaf

(i. A. masdar). Kapma, kapıp götürme. İhtitif-ı basar = Gözalma, kamaştırma.

Türkçe Sözlük by NedirSor

iki hafta

fortnight.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

iki hafta

fortnight.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

iki taraflı

bilateral.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

iki taraflı

reciprocal.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

iki taraflı

bilateral. two-sided. two-way. mutual. reciprocal. two sided. two way.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

ikonografi (ıconography)

(1) Dinsel içerikli sanat yapıtlarında, dinsel olay ya da kişi ile ilgili tipleşmiş hatta bir ölçüde standartlaşmış biçim düzenlerini veya kalıplarını inceleyen bilimsel disiplin. (2) Simgesel dil.

Türkçe Sözlük by NedirSor

iktitaf

(ka ile) (I. A. masdar). Üzüm vesair meyveler devşirme: Diktiği ağacın meyvesini iktitif etmeye yetişemedi. mec. Bir İş ve çalışma neticesinden faydalarıma: Çalışmasının meyvelerini iktitlfa muvaffak oldu.

Türkçe Sözlük by NedirSor

iktitaf

(A.) [اقتطاف] derme, devşirme, seçme.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

iktitafiyye

(i. A. felsefe). Seçmecilik, toplamacılık, Fransızca: iclectisme.

Türkçe Sözlük by NedirSor

ilaf

ilçeler arası mesafe hesapla

(I. «ülfet» ten masdar). Ülfet etme, alıştırma.

Türkçe Sözlük by NedirSor

Mesafeler

Mesafeler by NedirSor

iller arası mesafe hesaplama

Mesafeler

Mesafeler by NedirSor

iltifaf

(Ar.) (Kadın İsmi) 1.Sarınma, bürünme, örtünme. 2.Çiçeklerin bürüm bürüm katmerleşmesi.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

indraft

ingiltere’de trafik niçin soldan akar?

, İng. indraught i. içeri çekme, içeriye doğru akış.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

Bir zamanlar herkes İngilizler gibi yolun solundan gidiyordu. Bunun için de çok geçerli bir sebep vardı.

Yüzyıllarca önce yolun karşısından gelenin dost mu, yoksa düşman mı olduğunu kestirmek mümkün değildi. İnsanların çoğu sağ ellerini kullandıkları için, yolun solundan, duvar dibinden (yaya veya atla) giderek sol taraflarını emniyete alır, sağ ellerini kılıçlarını hemen çekecek şekilde hazır bekletirlerdi.

Yolun solundan seyahat, ilk defa 1300 yıllarında, papanın Roma’ya gelecek hacıların yolda karmaşaya sebep vermemeleri için, yolun solundan gitmelerini söylemesiyle resmileşti ve yüzyıllar boyu devam etti.

18. yüzyılın sonlarında ABD’de birçok atın çektiği posta arabalarında, sürücü koltuğu yoktu ve sürücü en arkada ve soldaki atın üstünde oturuyordu. Bu da yolun solundan gidildiğinde karşıdan geleni ve yolun kontrolünü zorlaştırıyordu.

Çok geçmeden ABD’de trafik sağdan işlemeye başladı. Fransız İhtilali sırasında, ihtilalin liderlerinden Maximilien Robespierre, büyük bir olasılıkla Katolik kiliseye meydan okuyanlara bir jest olsun diye, Parislilerden yolların sağından gitmelerini istedi.

Bir süre sonra aslında kendisi de bir solak olan Napolyon, ordularındaki ikmal arabalarının yolların sağından gitmeleri emrini verdi ve zaptettiği her ülkede de bu uygulamayı hayata geçirdi.

İngiltere hiçbir zaman Napolyon tarafından zapt edilemediğinden İngilizler yolun solundan gitme alışkanlıklarından vazgeçmediler. Avustralya, Hindistan gibi tüm eski sömürgelerinde de bu usulü devam ettirdiler. Zaten İngilizler’de Amerikalılardan farklı olarak sürücü arabanın üstünde ve sağında oturuyordu.

Modern araba teknolojisinin gelişmesi ile bu gelişimin dünyada öncüsü olan ABD’de sürücü koltuğu ve direksiyon sağdan gidişe uygun olarak sola konuldu ve dünyanın birçok bölgesinde bu şekilde yaygınlaştı.

İngiltere’de ve eski sömürgelerinde, trafik akışını sağ şeride almanın faturası o kadar yüklüdür ki, artık isteseler de kolay kolay bunu yapamazlar.

Hangi ülkede olursanız olun, trafiğin yönü ister sağdan olsun ister soldan, karşıdan karşıya geçmeden önce, siz yine de her iki yöne bakmayı ihmal etmeyin.

Genel Bilgi by NedirSor

inhiraf

(i. A.) (c. inhirâfât). 1. Dönme, sapma, doğru yoldan çıkma, bir tarafa sapma: Doğru yoldan inhiraf etmemeli. 2. Değişme, bozulma, fesat. 3. Kırıklık. İbrenin inhirâfı (fizik) = Pusula iğnesinin sapması. Rahim inhirâfı (tıp) = Rahmin çarpılması, bir tarafa meyli. Mermi inhirâfı (askerlik) = Ateşli silâhların mermilerinin hedef çizgisinden sapması.

Türkçe Sözlük by NedirSor

inhiraf

deflection. deviation. declination. decline. deflect. departure.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

inhiraf

(A.) [انحراف] sapma.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

inhiraf olunmak

dönülmek.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

inhisaf

(i. A. «husûf» tan masdar). 1. (ay) Tutulma, Osm. husûfa uğrama, münhasif olma. 2. mec. Daha güzel, daha parlak ve şanlı bir şey veya şahsın yanında ikinci planda kalıp itibarı azalma: O asırda İbni Sina’nın bulunduğu bir yerde diğer Alimlerin inhisafı tabiî idi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

inhisaf

(A.) [ انخساف] ay tutulması. 2.gelişimini yitirmek, parlaklığını kaybetmek.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A. «küsûf» tan masdar). 1. Kırılma, Osm. şikeste olma: Dökme demirden mamul şeylerin inkisara kabiliyetleri fazladır. 2. Kalb kırılma, gücenme, Osm. hâtır-mânde olma: O adamın bana inkisara hi; hakkı yoktur. 3. Beddua: Bir anne, çocuğuna hiçbir vakit yürekten inkisâr etmez (bu ü;üncü mânâ Arapça’da yoktur). 4. (fizik) Işınların boşluktan havaya ve havadan suya geçerken yön değiştirmesi kaidesi, Fransızca: rifraction.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A. «keşf» ten masdar) (c. inkişâfât). 1. Meydana çıkma, açılma, Osm. zâhir ve Aşikâr olma. 2. Bir hal veya mânevi sırrın görünmesi. Ar. tecellî.

Türkçe Sözlük by NedirSor

development. growth.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [ انکشاف] ortaya çıkma. 2.gelişim, gelişme.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

inkişaf bulmak

gelişmek.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

inkişaf etmek

gelişmek.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A.). Adalet ve doğrulukla davranış, birinin aleyhinde olan bir işte aşırı hareketlerde bulunmama, vicdana uygun hareket etme, itidalli hareket. İnsafa gelmek = Haksızlık etmekten vazgeçmek, merhamet etmek, zulümden vazgeçmek.

Türkçe Sözlük by NedirSor

fairness. reason. mercy.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

justice tempered by mercy. fairness. reason.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [انصاف] acıma.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

insaf-kar

(i. F.). Haktan, doğruluktan ayrılmayan, pek ileri varmayıp merhamet eden, insaflı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

insaf-karane

(i. F.). 1. İnsaflı bir kimseye yakışacak şekilde: Insaf-kârâne hareket. 2. İnsafla, adalet ve merhametle: Insaf-kârâne hareket etmeli.

Türkçe Sözlük by NedirSor

insaflı

(i.). İnsafı olan, vicdanlı, merhametli: İnsaflı adam, insaflı davranış.

Türkçe Sözlük by NedirSor

insaflı

square. just. fair. equitable.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

insaflı

equitable. just. fair. conscientious. fair and square.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

insaflıca

(i.). İnsaflı bir şekilde, biraz vicdanlı ve merhametli: İçlerinde yalnız o insaflıcadır.

Türkçe Sözlük by NedirSor

insaflılık

conscientiousness.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(i.). Haksızlık eden, vicdansız, tamahkâr ve merhametsiz: Ne insafsız adamdır ol

Türkçe Sözlük by NedirSor

extortionate.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

inhumane. ruthless. unfeeling. unmerciful. merciless. cruel. unfair. unjust. unreasonable.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

cruel. unfair. ferocious. harsh. inequitable. merciless. relentless. ruthless. truculent. unconscionable. wrongful.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

insafsızca

(i.), insafsız bir şekilde.

Türkçe Sözlük by NedirSor

insafsızca

pitilessly. unjustly. cruelly.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

insafsızlık

(i.). Vicdansızlık, merhametsizlik.

Türkçe Sözlük by NedirSor

insafsızlık

cruelty. mercilessness. unfairness. inequity. injustice.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

insi raf

(i. A. »sarf» dan masdar). 1. Çekilme, çekilip gitme.2. (edebiyat). Areb gramerinde isimlerin tam İrâb kabûl etmesi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

interleaf

(i.) (çoğ leaves) bir kitabın arasına konan boş sayfa.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

in’itaf

(I. A. «atf.dan masdar). Bir tarafa dönme, meyletme, eğilme, yönelme: Dikkatli bakışları bana in’itâf etti.

Türkçe Sözlük by NedirSor

in’itaf

(A.) [ انعطاف] bükülme. 2.dönme.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

in’itaf etmek

çevrilmek, dönmek.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

isaf

(Ar.) (Erkek İsmi) - Bir isteği, dileği yerine getirme.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

işin tuhafı

funnily enough.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(İSRAF) (I. A. «sarf» tan masdar) (c. isrâfât). Lüzumsuz yere, fazla olarak mal vesaireyi sarf ve telef etme: Malını israf etti, isrâf-ı kelâma hâcet yoktur. İsraf haramdır.

Türkçe Sözlük by NedirSor

işraf

(i. A.). 1. Yüksek yere çıkma; yüksek yerden bakıp anlama. 2. (hasta) Ölmeye yüz tutma.

Türkçe Sözlük by NedirSor

waste. wastage. prodigality. squander. squandering. dissipation. extravagance. improvidence. profusion. wastefulness.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

extravagance. wastage. waste. wastefulness.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

extravagance. wasteful expenditure. prodigality. dissipation. loss. unthrift. waste. wastefulness. wasting.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [اسراف] savurganlık.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

israf etmek

to squander. to waste. consume. dissipate. lavish. misspend. run through.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

israfil

(i.) (İbrânîce’den). Dört büyük melekten biri ki, kıyâmet gününde sûr üflemekle görevlidir: SÜr-ı İsrâfîl.

Türkçe Sözlük by NedirSor

israfil

istenoğrafya, istenografi

(Ar.) (Erkek İsmi) - Dört büyük melekten sura üfürme görevi verilen melek.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

(bk.) Stenograf.

Türkçe Sözlük by NedirSor

istifaf

(i. A. «iffet» ten masdar). İffetli ve namuslu olma (iffet bu mânâyı ifade ettiğinden lüzumsuzdur).

Türkçe Sözlük by NedirSor

istihdaf

(A.) [استهداف] hedef edinme.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

istihdaf eylemek

hedef edinmek.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

istihfaf

(İSTİHFAF) (i. A. «hiffet» ten masdar). Hafif ve ehemmiyetsiz gözüyle bakma, ehemmiyet vermeylş, hor görme: Bu işi o kadar istihfâf etmeyin.

Türkçe Sözlük by NedirSor

istihfaf

(A.) [استخفاف] hafife alma, küçümseme.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

istihfafkar

(A.-F.) [استخفافکار] hafife alan, küçümseyen.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

istihfafkarlık

(A.-F.-T.) küçümseme, hafife alma.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

istihlaf

(i. A. »halef» ten masdar). Birini halef bırekma, kendi yerine geçirme: Yavuz, oğlu Kanunt’y! istihlâf etmişti.

Türkçe Sözlük by NedirSor

istikfaf

(A.) [استکفاف] yetinme.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

istikşaf

(i. A. «keşf» ten masdar) (c. istikşâfât). 1. Keşif ve tahkik etmeye çalışma, bir şeyin teferruatını ortaya çıkarma. 2. (askerlik) Düşman ordusunu veya kuruluş durumunu anlamaya çalışma: Askerî istikşâfât, istîkşâf-ı taarruzî, istikşâf-ı Adî, istikşâf haritası; istikşâf kolu.

Türkçe Sözlük by NedirSor

istikşaf

(A.) [استکشاف] keşif çalışması yapma.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A. masdar). Ye den başlama, (hukuk) (Son Osmanlı devrinde) ilk dereceli mahkemelerde verilen hükme râzı olmayıp dâvayı bir üst mahkemeye nakletme: lstînâf-ı dâvâ etti. Mahkeme-i istinaf = Sulh ve ceza mahkemelerinin üstünde ve temyizin altında olarak ikinci derecede olan mahkeme ki, dâvaları istinâfen yani ikinci defa görür. Son Osmanlı devrinde vilâyet (eyalet) merkezlerinde bulunurdu.

Türkçe Sözlük by NedirSor

appeal.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

appeal. appeal. to resort to an upper court against the decision of a trial court.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [استيناف] üst mahkemeye başvurarak alt mahkemenin kararının feshini isteme.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

istinaf mahkemesi

appellate court. court of appeals. court of appeal. a first degree appellate court. court of review. appelate court. second instance.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

istinafen

(i. A. hukuk). İstinâf suretiyle, ikinci derecede muhâkeme olunmak üzere dâvası istinâfen görüldü.

Türkçe Sözlük by NedirSor

istinafi

(İ. A.) (mü. isttnâfiyye) (hukuk). 1. Istînâfa ait: Mahkeme-i istinâfiyye. 2. (e.). Arapça gramerinde bir soruya cevap mânâsında bulunan: Cümle-i istînâfiyye.

Türkçe Sözlük by NedirSor

istinkaf

(i. A. masdar). Kabûl etmeme, red, imtlnâ: Önce razı oldu, sonra istinkâf etti.

Türkçe Sözlük by NedirSor

istinkaf

(A.) [استنکاف] çekimserlik.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

istinkaf etmek

çekimser kalmak.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

istinsaf

(I. A.). Hakkını tamâmen alma.

Türkçe Sözlük by NedirSor

istitaf

(i. A. masdar). Sevgi ve acıma talep etme: Filân hakkında yardımınızı istitâf ederim.

Türkçe Sözlük by NedirSor

istiz’af

(A.) [استضعاف] zayıf düşürme, zayıf görme.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

isti’kaf

(A.) [اسعکاف] bir yere kapanma.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

ıs’af

(i. A.). Birinin dileğini yerine getirme ve ricasını kabûl ile istediğini icra etme.

Türkçe Sözlük by NedirSor

is’af olunmak

yerine getirilmek.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A. «tuhfe» den masdar). Armağan, hediye sunulması. Ar. ihdâ: Birçok güzel şeyler ithâf etti.

Türkçe Sözlük by NedirSor

dedication.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

dedication. consecration. inscription.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [ اتحاف] hediye etme. 2.eser sahibinin eserini birine veya bir kuruluşa manen hediye etmesi.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

ithaf-name

(i. A. F.). Bir şeyin ithâf edildiğine dâir yazılan yazı, Fr. d6dicace.

Türkçe Sözlük by NedirSor

ithaflı

(i.). Yazan tarafından bir şahıs adına imzalanmış kitap, Fr. d£dicac£.

Türkçe Sözlük by NedirSor

itikaf

(i. A. masdar). Mâbed veya tekkede yahut kutsal bir yerde, bilhassa Harem-I Şerîf’te kapanıp ibadetle meşgul olma: Bir sene Mekke-i Mükerreme’de İtikâf etmişti.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(İTİLAF) (i. A. «ülfet» ten masdar). 1. Görüşme, anlaşma, uyuşma, alışma, Ar. ülfet, ünsiyet. 2. Muvafakat (siyasî dilde Fr. entente kelimesi yerine kullanılır: Filân mesele hakkında devletler arasında husûle gelen itilâf).

Türkçe Sözlük by NedirSor

entente.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

entente. mutual agreement anlaşma. uyuşma.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

accord. entente. mutual agreement.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [ ائتلاف] uzlaşma, görüş birliğine varma. 2.alışma.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

itilafkar

(A.-F.) [ائتلافکار] uzlaştırıcı, birleştirici.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(İTİRAF) (i. A.) (c. İtirâfât). Kendi kusur ve noksanını, az çok aleyhinde bulunan bir hâli seklamayıp, inkâr etmeyip kabûl, teslim ve ikrâr etme: Kabahatini itiraf ediyor; ben kusurumu, bilmediğimi itiraf ediyorum: İtirafları isbata lüzum bırakmadı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

confession. admission. avowal.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

admission. avowal. confession. profession.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

acknowledgment. admission. confession. acknowledgement. allowance. avowal. recognition.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [ اعتراف] sakladığı şeyi söyleme. 2.hakkın verme.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

itiraf edildiği gibi

admittedly.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

itiraf etmek

acknowledge. admit. avow. concede. confess. give. own. profess.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

itiraf etmek

admit. to confess. to admit. allow. avouch. avow. make a clean breast of it. own. own up. profess. spill. tell. unbosom one's heart.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

itirafçı

shriver.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

itisaf

(i. A. masdar) (c. İtisâfât). Doğru yoldan sapma, yolsuzluk, hakkaniyetsizlik: İddia olunan itisâfâtın aslı yoktur.

Türkçe Sözlük by NedirSor

itisaf

(A.) [اعتساف] yolsuzluk.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A. «telef» ten masdar) (c. itlâfât). t. Öldürme, telef ve helâk etme. 2. Boş yere sarf, israf: Babasından kalan o kadar malı az vakitte itlâf etti. 3. Bozma, mahvetme, harâb etme.

Türkçe Sözlük by NedirSor

killing. destruction.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

destruction.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [اتلاف] öldürme, telef etme, ortadan kaldırma.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

ittisaf

(i. A. «vasf» dan masdar). Vasıflanma: İyi ahlâk ile ittisâf etmek (muttasıf olmak tâbiri daha çok kullanılmıştır).

Türkçe Sözlük by NedirSor

izafat

(i. A. c.) (m. izâfet). izafetler. bk. İzafet.

Türkçe Sözlük by NedirSor

izafe

(i. A.) (Aşağıdaki kelimenin aynı olup Ar. mürekkep kelimelerde kullanılır): Katma, rabt, ilâve, bağlama, ekleme, zam, ilhak: Çiftliğine birkaç tarla daha izâfe etti.

Türkçe Sözlük by NedirSor

izafe

attributing. attribution. attaching. adding. annexation.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

izafe

(A.) [اضافه] ekleme.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

izafet

(i. A. masdar) (c. izâfât) Biribirine bağlı iki isim arasındaki nisbet ve bağlılık: izâfetle okumak; izâfet kaideleri. Türkçe izâfet: «Allah’ın kulu» ve «mektep hocası» gibi. Arapça izâfet: «Abdullah» gibi. Farsça izâfet: «Merd-i hudâ» (gramerde) isim tamlaması.

Türkçe Sözlük by NedirSor

izafet

(A.) [ اضافت] ilgi, bağ. 2.tamlama.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

izafeten

(A.) [اضافة] ek olarak, yanı sıra.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A.) (mü. izâfiyye). 1. Z«m, ilâve, katmaya ait. 2. İsim tamlamasına ait: Kaide-i izâfiyye. Sıkkt-,1 izâfiyye = Çeşitli cisimlerin hacimlerine nisbetle olan ağırlıkları ki, suyun birim (1) sayılması İle tayin olunur: Altının sıklet-i izâfiyyesi şudur.

Türkçe Sözlük by NedirSor

relative.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

relative bağıl. bağıntılı. göreli. göreceli. nispi. rölatif.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

relative.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [اضافی] göreceli.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

izafiyet

relativity.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

izafiyet

relativity. relativity bağıntıcılık. görecilik. rölativizm.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

izafiyet

relativity.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

izafiyyet

(i. A.). 1. Bağlılık. 2. İlgi. İzâfiyyet nazariyesi = Eirstein’in ünlü nazariyesi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

izafiyyet

(A.) [اضافيت] görecelilik.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

iz’af

(i. A. c. «za’f» tan masdar). 1. Zayıflama, kuvvetini giderme. 2. İki kat, kat kat etme.

Türkçe Sözlük by NedirSor

ız’af

(A.) [اضعاف] zayıf düşürme, zayıflatma.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

iz’af

(A.) [اضعاف] zayıflatma.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

i’tikaf

(A.) [اعتکاف] bir yere kapanma, köşesine çekilerek yaşama.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

jaffa

(i.) İsrail'de Yafa şehri.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

kabak kafalı

bald. bareheaded.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(a uzun) (i. A.). 1. Arap alfabesinde «ka» harfinin ismi olup, iki noktalı olduğundan, «f» den ayırmak için, kaef-ı müsannât denilir. 2. Eskiden askere alma usûlünde sırada bulunanların çektikleri kur’alardan «kur’a» sözüne işaret olarak «ka» harfi bulunan kur’a ki, bunu çeken asker olur ve boş çeken kalırdı. Kaf olmak = Kur’a çekip askere gitmek.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(a uzun) (i. A.). İslâm mitolojisinde anka veya sîmurg denen büyük kuşun yaşadığı yer olmak üzere, masalarda geçen bir dağın ismidir. Kaf Dağı’nın Kafkas Sıradağlarında olduğuna da inanılmıştır. Bumu Kaf dağında = Kibirli.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A. Türkçe’de:ke). Arap alfabesinde «ke» harfinin ismi: Kâf-ı Arabi = KAnûn kelimesindeki gibi telâffuz olunan kef ki, Arapça’da verdiği ses bundan ibarettir ve Farsça ile Türkçe’de de bulunur. Kâf-ı FArisî = «Gül» ve «git» kelimelerindeki gibi telâffuz olunan kef ki, Arap alfabesine, önce İranlılar tarafından eklenerek Türkçe’ye de kabûl olunmuştur: Sağır kâf (kef) = «En» ve deniz» gibi kelimelerdeki gibi genizden telâffuz olunur «n» gibi okunan «kâf» ki, Türkçe’ ye mahsustur.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. F.). Yaran, yarıcı, ortadan bölücü. Sîne-kâf = Göğüs yaran, («şikâf» daha çok kullanılmıştır).

Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A.). 1. Başın ve boynun arka tarafı, ense. 2. Arka, geri. 3. Baş, Ar. re’s, Fars. ser: İnsan, koyun kafası. 4. Baş kemiği, beyni çeviren kemik, Ar. kıhf, cimcime: Toprağın içinden pek eski birtakım kafalar çıktı. 5. Zekâ, kabiliyet, akıl, anlayış: O adamda kafa vardır; onda kitap yazacak kafa yoktur. 6. Aptallık, akılsızlık: Na kafa. Sende bu kafa varken bir iş göremezsin. At kafalı = Ahmak. Kafa almamak = Anlayamamak. Boş kafalı = Cahil, bilgisiz. Kafa tutmak = Terslemek, dinlememek, istememek. Her kafadan bir ses çıkıyor = Herkes başka bir reyde bulunup kimse kimseyi dinlemiyor.

Türkçe Sözlük by NedirSor

head. brains. bean. intelligence. cast of mind. chump. coconut. conk. costard. end. headpiece. knob. nob. noddle. noggin. noodle. nut. onion. pate. poll. potato. savvy. sconce.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

bean. crumpet. head. loaf. mind. nut. brain. brains. intelligence.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

head. mind. mental attitude. intelligence. brain. habit. headpiece. knob. noddle. noggin. understanding.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [قفا] baş.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

kafa dengi

congenial. kindred. sport.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafa dengi

a kindred spirit.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafa-dar

(i. F.) (c. kafa-dârân). Birine uyan, arkası sıra giden, tâbî, peyk, gayret-keş: O falânın kafadârıdır; kendisi gibi birtakım kafadarları vardır. 2. Arkadaş, refik, dost, yardak (başlıca kötüleme, küçümseme veya takdir makamında kullanılır).

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafadan

ad lib. off the cuff.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafadan kontak

bonkers. crackers. nuts. up the pole.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafadanbacaklılar

(i. zooloji). Yumuşakçaların sekiz kollu önemli bir sınıfı: Mürekkep balığı denilen hayvan, kefadanbacaklılar sınıfındandır.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafadar

buddy. bud. buddy buddy. buddy-buddy. crony.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafadar

buddy. intimate friend. chum. crony. intimate. like-minded. congenial.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafadar

kindred spirit. like-minded. after one's own heart.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafadarlık

(i.). 1. Uyma, peyklik, gayretkeşlik, yardaklık: Kendisine kafadarlık edecek birtakım eksik akıllılar bulmuş. 2. Arkadaşlık, yoldaşlık, dostluk.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafali

(i.). 1. Kafası olan: Koca kafalı = Aptal, anlayışsız. 2. Bilgili, anlayışlı: Kafalı adam.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafalı

understanding. headed.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafalı

understanding. headed. brainy.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafalı

intelligent.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafas

(i. A.), cKafes» in Arapça’laşmışıdır. bk. Kafes.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafası dumanlı

squiffy. tiddly.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafasını kesmek

behead.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafasız

(i.). DüşUnüşü, anlayışı ve kavrayışı kıt olan.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafasız

brainless. fucker. harebrained. stupid. thickheaded. blockheaded.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafasız

unintelligent. stupid.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafasızlık

stupidity. unintelligence.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafatasçılık

racism.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(i. anatomi). İnsanda ve omurgalı hayvanlarda beyni muhafaza eden kemikten kutu.

Türkçe Sözlük by NedirSor

cranium.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

cranium. skull.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

skull. cranium. pan.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafayı çekmek

swill.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafe

cafe.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafe

cafe. café. coffee bar.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(i. A. F.). Kahve ve çayın tıpta ilâç olarak kullanılan tesirli maddesi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

caffein.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

caffeine.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafeinin ne kadarı zararlıdır?

caffein. caffeine.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

İnsanların sıkılınca geleneksel olarak başvurdukları üç şey alkol, nikotin ve kahvedir. Alkol alınmasına ve sigara içilmesine sağlık kuruluşlarınca karşı çıkılmasına karşılık kahve içme alışkanlığı hiç bir zaman benzeri eleştirilerle karşılaşmamıştır. Halbuki fazla miktarda kahve içimi de anormal zihinsel durumlar oluşturabilir, kafeinin birden kesilmesi kendine özgü olumsuz belirtiler ortaya çıkarabilir.

Günlük hayatımızda başlıca kafein kaynakları, kahve, çay, çikolata, kakao ve kolalı içeceklerdir. Kafein en çok kahvede bulunur, çayda ise kahvenin yarısı ile beşte biri kadardır. Bir fincan kahvede 85-100 miligram, bir bardak çayda 60 miligram, kolalı içeceklerin litresinde ise 100-130 miligram kafein bulunur. Bu nedenle kafein üzerindeki araştırmalar kahve üzerinde yoğunlaşmıştır.

Kafeinli içecekler içildiklerinde vücut tüm kafeini emer, kandaki seviyesi 15-45 dakikada en yüksek seviyesine çıkar. Alınan miktarın en azından yarısının vücutta kullanılıp atılmasına kadar geçen zaman yaklaşık beş saattir. Kafein kandaki yağ asitlerinin seviyesini arttırır, bu maddeler enerjiye çevrilerek vücut direncini arttırırlar. Kafein sinir sistemine uyarıcı etki yapar, uykuya olan reaksiyon zamanını uzatır, canlılığı arttırır.

Bir insan kısa sürede 6-7 fincan kahve içerse, kafeine bağlı, huzursuzluk, uykusuzluk, ishal, kalp çarpıntısı gibi belirtiler görülebilir. Ancak kafein zehirlenmesi olabilmesi için günde 80-100 fincan kahve, 125 bardak çay veya 200 kutu kolalı içecek içilmesi gerekmektedir ki bu da pratikte mümkün değildir.

5-10 gramlık kafein tozu erişkin bir kişiyi öldürebilmektedir. Kafein zehirlenmesi belirtileri sıkıntı, kusma, kalp çarpıntısı ve komadır. Kalbin durması ve solunum yetersizliği nedeniyle ölüm bile meydana gelebilir.

Aşırı kahve alımının şeker, gut, mide, bağırsak ve idrar yolları hastalıklarına da yol açtığı ileri sürülmüş ama bu hastalıkların hiçbirinin nedeni ile aşın kafein alımı arasındaki ilişki kanıtlanamamıştır.

Genel Bilgi by NedirSor

(i. F.). 1. Tel veya demir çubuktan yahut tahta pervazlarından yapılmış mahfaza ki, görüşe ve havanın işlemesine engel olmaksızın hapsetmek için kullanılır: Kuş kafesi; bülbül kafesi; arslan kafesi; tavuk kafesi. 2. Eskiden ince tahta çıtalarından yapılıp pencerelere takılan siper ki, içeriden dışarıya bakmaya pek engel olmadığı halde dışardan içeriyi görmeye engel olurdu: Pencere kafesi; pencerelere kafes takmak. 3. Tahta binanın kaplama tahtalarıyla sıvası daha geçirilmeyip yahut çıkarılıp yalnız direklerden ibaret taslağı: Bu evi kafes edip öyle tâmir etmeli; yaptırdığı ev henüz kafes halindedir (şimdi iskelet deniyor). 4. Tekke ve câmi gibi yerlerde kadınlara mahsus yer ki, kafesle ayrılmış olur: Kafeste çok kadın var. Kafes ardından = Doğrudan doğruya meydana çıkmaksızın, gizliden. Karakafes = Siyah bir kök. Kafes gibi = Gayet zayıf ve seyrek (kumaş vesaire), (denizcilik) Muharebe kafesi = Savaş sırasında düşman mermilerinden sakınmak için savaş gemilerinin kaportalarına ve anbar ağızlarına kapatılan çelik kafes.

Türkçe Sözlük by NedirSor

bird cage. cage. lattice. coop. jail. grating. grill. grille. lath. pen.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

cage. framework. hutch. lattice. screen. skeleton. skip. grating. grill. jail. clink. the cooler. the can.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

cage. frame. framing. grating. trellis. lattice. grate. truss. crib. guard. gridiron. hack. latticework. latticing. grillage. grille. frame-work. trestle. carcassing. carcass. tellis-diffuser. louvers. rack. coop. framework. netting. screen.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(F.) [ قفس] kafes. 2.pencere kafesi.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

kafesçi

(i.), t. Pencere kafesi yapan doğramacı. 2. Dolandırıcı, bk. Kafeslemek.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafesçi

maker or seller of cages or lattice work.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafesi

(i.). Vaktiyle üzerine kafes gibi Abânî sarılmış kavuk.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafeslemek

(1. argo). Dolandırmak, kandırmak, aldatmak, göz boyamak. «Kafese koymak» da denir.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafeslemek

to swindle. to con.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafesli

latticed.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafesli

latticed. having a wooden framework.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafeterya

cafeteria.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafeterya

cafeteria. coffee bar.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafeterya

cafeteria.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kaffe

(1. A.) Cümle, bütün, hep, Ar. cemi, kaatıbe, mecmû: Kâffe-i Alem = Bütün ,Alem. Kâffe-i mahlûkaat = Bütün yaratıklar; akrabamızın kâffesi orada idi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kaffe

(A.) [کافه] tümü, hepsi.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

kaffeten

(i. A.). Bütün, hep, hepsi, Ar. cemt’an, cümleten, kaatibeten: Üyeler kâffeten hazır idi; kitapları kâffeten ciltlidir.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kaffir

i. Afganistan'da Kâfiristan halkından biri; Güney Afrika'da kuvvetli bir Bantu kabilesinden olan kimse.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

kaffir

i., kaffir corn Güney Afrika'ya has bir çeşit darı, bot. Sorghum vulgare caffrorum.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

kaffir cat

Afrika ve Anadolu'da yaşayan ve evcil kedinin atası sayılan bir yaban kedisi, zool. Felis ocreata.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

kafi

(A.) [کافی] yeterli.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

kafi

(Ar.) (Erkek İsmi) - El veren, yeter, yetecek, yetişen, kifayet eden.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

kafi, kafi

(I. A. «kifayet» ten if.) (mü. kâfiyye). 1. Kifayet eden, elveren, yetişen, Ar. vâfî. Bana yirmi dört saatte yedi saat uyku kâfidir; bu yemek üç kişiye kâfi midir? Mıktâr-ı kâfi = Yetecek miktar. Mâlûmât-ı kâfiyye = Elverecek bilgiler. 2. Elverir, artık istemez, yeter, yetişir: Artık kâfil

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafil

(i. A. «kefâlet» den if.) (mü. kâfile). 1. Bir işi yüklenen, üstüne alan, müteahhit: Cenâb-ı Hak kullarının rızkına kâfildir.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(a uzun) (i. A.) (c. kavâfil). 1. Birlikte yolculuk eden atlılar takımı, kervân: Hacılar kafilesi. 2. Bir lokomotifle harekete geçirilerek birlikte giden yük, eşya vagonları, katar: Demiryolu idaresi, falân yer için günde iki kafile çıkarır. 3. Takım takım gönderilen evrak ve eşya vesairenin beher takımı: Askerî birliklerin sekizinci kafilesi dün yola çıktı. 4. Sıra ile biyografileri yazılan ünlüler dergisi: Kaafile-i şuarâ. Kaafile-sâlâr, sâlâr-ı kaafile = Bir sınıf adamların reisi, en önlerinde bulunanı, serdârları: Kaafile-sâlâr-ı üdebâ = Ediplerin en başta geleni, ünlüsü.

Türkçe Sözlük by NedirSor

caravan. convoy. group. cortege. procession. train.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

convoy. procession.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

procession. company. band. a number of vehicles travelling together. convoy. caravan. packtrain. a portion of a shipment.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [ قافله] kervan. 2.topluluk, kafile.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A. «küfr, küfrân» dan if.) (c. küffâr, kefere). 1. Tanımayan, bilmeyen, gördüğü iyiliği unutan, iyilik bilmeyen, şâkir zıddı: Kâfir-I nimet = Nankör. 2. Tanrı’nın birliğine, vahdâniyyete inanmayan, Tanrı’ya ortak tanıyan ve ona yakışmaz iş ve beşerî sıfatlar isnâd eden: O sözü söyleyen kâfir olur; küffâr-ı Kureyş’in sahâbeye ettikleri ezâ: Kefere-i Hind’in kötü inanışları. Kâfirîler = Araplar’ ın güneydoğu Afrika zencilerine (Zulular vs.) verdikleri ad ki, Ümit Burnu ile Zengîbâr arasında yaşarlar. Avrupalılar da Araplar’dan alarak «Kafres» demişlerdir.

Türkçe Sözlük by NedirSor

blasphemous.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

infidel.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

One of a race which, with the Hottentots and Bushmen, inhabit South Africa.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

They inhabit the country north of Cape Colony, the name being now specifically applied to the tribes living between Cape Colony and Natal; but the Zulus of Natal are true Kaffirs.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

One of a race inhabiting Kafiristan in Central Asia. a member of the Kafir people in northeastern Afghanistan.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

unbeliever. ungodly.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

an offensive term for any Black African. a member of the Kafir people in northeastern Afghanistan.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafirane

(i. F.). Kâfire yakışır hal ve surette olan: Itikaad-ı kâfirâne = KAfirlere lâyık bir hal ve surette, küfr ile: Kâfirâne itikat, ibadet ediyor.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafiristan

(i. F.). 1. Kâfirler memleketi. Afganistan’ın güneydoğusundaki MÜnistân eyaletinin eski adı. 2. Güneydoğu Afrika sahilleri, Fr. cafrerie.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafirlik

(i.). Dinsizlik, Tanrı’yı ve Tanrı’nın birliğini inkâr.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafirün

(i. A.) (kâfir’in c.). Kâfirler. bk. Kâfir.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(a uzun) (i. A.) (c. kavâfî). Beyitlerin veya mısrâların son harflerinin uyuşması: İlkçağ şairleri kafiyeye riayet etmezlerdi; kafiye usûlü Araplar’dan geçmiştir; ilm-i kavâfî, arûz’a ek bir ilim sayılır. Kafiye-senc, kafiye-perdâz = Kafiye uyduran, şair, nâzım (kafiye nesirde yani vezinsiz yazıda olursa secî denilir).

Türkçe Sözlük by NedirSor

rhyme. rhyme uyak.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

rhyme.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(Ar.) (Kadın İsmi) 1.Şiirde, mısra sonunda yer alan kelimelerin ses benzerliği, ses uyuşması, uyak. 2.Eski nesrimizde zaman zaman yer alan ses benzerliği ve uygunluğuna dayanan sanat, seci.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

kafiye-perdaz

(i. A. F.). Kafiye uyduran, şâir, nâzım.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafiye-senc

(i. A. F.) (c. kafiyesencân). Kafiye uyduran, şâir, nâzım.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafiye-sencan

(i. A. F. c.) (m. kafiye-senc). Kafiye uyduranlar, şâirler, nâzımlar.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafiyeci

(i.). Kafiye uyduran, şâir.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafiyeli

(i.). Kafiyesi olan, Ar. mukaffâ: Kafiyeli şiir.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafiyeli

rhyming. rhymed uyaklı.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafiyeli

rhymed. rhyming.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafiyeperdaz

(A.-F.) [قافيه پرداز] şair.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

kafiyesiz

(i.). Kafiyesi olmayan, kafiyesi uygunsuz olan, gayrı mukaffâ (şiir).

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafiyesiz

without rhyme.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafiyesizlik

(i.). Kafiye noksanı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

Kafkasya

the caucasus.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Kafkasyalı

caucasian.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Kafkasyalı

caucasion.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Kafkasyalı

Caucasian.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafr

(i. A.). 1. Çöl, Fars. beyâbân. 2. Madenî zift. Kafrü’l-yehûd da denilir.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(i.). (Asıl Türkçe olup Farsça’ya geçmiştir). Eskiden padişah nâmına devlet adamlarına giydirilen üstlük süslü ceket ki, bir çeşit nişan vermek mahiyetindeydi; hıl’at: Kaftan giydirmek. Kaftanağası = Eskiden büyüklerin dairelerinde baş içağası. Kaftanböceği = Hanımböceği de denilen güzel bir böcekcik, Fr. bette a bon Dieu. Biçilmiş kaftan, üstüne biçilmiş kaftan = Pek lâyık ve münasip, tam yakıştığı gibi olan: Bu iş size biçilmiş kaftandır, üstünüze biçilmiş kaftandır. Kılıç kaftan = Eskiden bir kumandana verilen imtiyaz alâmetleri.

Türkçe Sözlük by NedirSor

caftan. kaftan. robe.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

See Caftan.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

caftan.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

a woman's dress style that imitates the caftan cloaks worn by men in the Near East. a cloak with full sleeves and sash reaching down to the ankles; worn by men in the Levant.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

caftan , kaftan.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kaftancı

(i.). Bir büyük dairede baş içağası ki, kaftanlara bakardı, kaftanağası. Kaftancıbaşı = Vaktiyle büyük devlet adamlarına giydirilen hıl’atların verilmesine nezaret eden memur.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafür

(i. A.). 1. Hindistan taraflarında defneye benzer bir küçük ağacın zamkından ibaret olan pek beyaz ve güzel sert kokulu bir tıbbî madde, donmuş bir yağ. Kâfurruhu = Bu maddenin özü. 2. Mecâzen: Pek beyaz şeyden kinâyedir. Şem’-i kâfûr = KAfurla yapılmış pek beyaz ve nefis mum. Yeşilkâfûr — Karapelinin bir çeşidi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafur

camphor.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kafüri

(i. A.) (mü. kâfûriyye). Kâfûra ait veya kâfûrla karıştırılmış: Şem’-i kâfûrî = Saf ve berrak mum.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafüri, kafuru

(i.). Yanlış olarak halk dilinde kâfûr yerine kullanılır.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kafüriyye

(i.). Kâfûrî otu dahi denilen bir cins bitki, haşîşe-i kaysûmiyye.

Türkçe Sözlük by NedirSor

Kafuru

Şifalı Bitki

(kafur): Tabiatta, bir çok bitkide bulunur. Tıpta kullanılan kafuru “Japonya Kafuru”dur. “Cinnamomun Camphorea” ağacının odunu, su buharıyla distile edilerek elde edilir. Kafuru renksiz, şeffaf, billuri yapılı, gevrek parçalarıdır. Kokusu hususi ve keskin, lezzeti sonradan serinlik veren acı ve yakıcıdır. 204 santigrat derecede kaynar. Adi sıcaklıkta uçar. Suda çok az erir. Alkolde, eterde, kloroformda, benzolde ve yağlarda çok erir. Kullanıldığı yerler: Kan dolaşımını kuvvetlendirir. Beyni ve sinirleri uyarır. Kalp yetersizliğini giderir. Solunum sistemini uyarır. Bronşların ifrazatını arttırır. İspirto ile karıştırılmış kafuru, ağrıları ve kepeklenmeyi keser. Akciğer hastalıklarında faydalıdır. Ateşli hastalıklarda, uyuşturucu maddelerde zehirlenmelerde ve gece terlemelerinde de kullanılır. Tıpta kafurulu yağ, kafurulu ispirto gibi terkipler kullanılır.

Şifalı Bitki by NedirSor

kalafat

(i.) (Fr. calfatage veya Ar. celefat’tan). I. (denizcilik). Gemi ve kayıkların tahtalarının arasını üstüpü vesaire ile tıkayıp üstüne zift, mâcun vesaire sürerek tıkaması: Kayığı, gemiyi kalafat etmek. 2. mec. Sahte süs veya tâmir, düzen: Evi kalafat ettik, bu ihtiyar kadın yüzünü kalafat edip duruyor. Kalafat etmek = Kalafatlatmak. Kalafat yeri = Teknelerin kalafatlanmasına mahsus yer.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kalafat

(i.). Vaktiyle yeniçeri ağasının giydiği kırmızı bir başlık.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kalafat

caulking. caking. calk. caulk. grummet.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kalafat yeri

careening ground.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kalafatçı

(i.). Gemi ve kayıkları kalafat eden adam, teknelerin kalafatı sanatıyla uğraşıp geçinen adam.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kalafatçı

caulker.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kalafatçılık

caulking. work of a caulker.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kalafatlamak

(f.) (gemi ve kayığı). 1. Kalafat etmek, tahtalarının aralarını tıkayıp üstüne zift sürmek: Gemiyi iyi kalafatlamış. 2. mec. Sahtelendirmek, düzgün sürmek, boya vesaire ile kusurları örtmek: Yüzünü kalafatlamış.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kalafatlamak

(f.) (gemi veya kayığı). Kalafat ettirmek, kaplama tahtlarının aralarını tıkayıp üstüne zift sürdürmek: Şu kayığı kalafatlatmalı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kalafatlamak

to caulk. to repair. to restore.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kalafatlanmak

(f.). 1. Kalafat edilmek. (gemi ve kayığın) Kaplama tahtalarırının araları tıkanıp üstüne zift sürülmek: Kayık iyi kalafatlanırsa birkaç sene sürer. 2. mec. Sahte bir suretle süslenmek, düzgün veya boya sürmek: Bu kadın, genç görünmek hevesiyle iyice kalafatlanmış.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kalafon

(i. Y.). Çamsakızının tasfiye olunmuşu, hâlisi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kaligrafi

Fr. calligraphie

güzel yazı sanatı

Harflere güzel biçimler vererek yazma sanatı.

Yabancı Kelime by NedirSor

kaligrafi

calligraphy.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kalın kafa

obtuse.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kalın kafalı

thickheaded.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kalın kafalı

dense. obtuse. slow. thick.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kalın kafalı

thick headed. stupid.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kalıplı kıyafetli

imposing out. well-dressed.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kalıpsız kıyafetsiz

small and unprepossessing (man.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(i. zooloji). Kınkanatlılardan, tarıma faydalı, parlak siyah renkli bir böcek (carabus).

Türkçe Sözlük by NedirSor

blackbeetle.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

cockroach.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

blackbeetle.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

karakafes

(i. botanik). Sığırdiligillerden, çiçekleri beyaz veya menekşeye çalar kırmızı renkte bir bitki (symphytum).

Türkçe Sözlük by NedirSor

kartograf

(i. Y.). Haritacı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kartograf

Fr. cartographe

coğ. haritacı

Harita yapan kimse.

Yabancı Kelime by NedirSor

kartografi

(i. Fr.). Haritacılık.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kartografi

Fr. cartographie

haritacılık

Harita ve bu haritalarda kullanılan işaretlerin özelliklerini araştıran, haritanın tasarım, basım ve kullanım yöntemlerini geliştirmeye yönelik araştırmalar yapan bilim dalı.

Yabancı Kelime by NedirSor

kartografya

Yun.

haritacılık

Harita ve bu haritalarda kullanılan işaretlerin özelliklerini araştıran, haritanın tasarım, basım ve kullanım yöntemlerini geliştirmeye yönelik araştırmalar yapan bilim dalı.

Yabancı Kelime by NedirSor

katafalk

(i. i.). Hatırasına saygı gösterilmek istenen kimsenin cenazesini koymak üzere yapılmış dekoratif kaide.

Türkçe Sözlük by NedirSor

katafalk

catafalque.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

katafalk

catafalque.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

katafot

(i. Y.). Geceleri dışarıdan gelen bir ışığın tesiriyle görünen cihaz, reflektör.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kavaf

(i. A. «haffâf» tan bozma). Hazır ayakkabı satan esnaf. Kavaf malı = Ismarlama gibi dikkatli ve iyi malzemeli olmayıp hazır ve ucuz satılmak üzere yapılan şeyler gibi Adî ve çürük mal. Kâğıt kavafı = mec. Müzevir. Lâkırdı kavafı = Dedikoducu.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kavaf işi

low quality. shoddy goods.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kavafhane

(i. A. F.). Hazır ayakkabı satan dükkânların bulunduğu yer.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kavafi

(i. A. c.) (mü. kaafiye). Kafiyeler. bk. Kafiye.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kavafil

(i. A. c.) (mü. kaafile). Kafileler, bk. Kafile.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kavafil

(A.) [قوافل] kafileler.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

kavaflık

(i.). Hazır ayakkabı satmak san’atı ve ticareti.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kavaflık

the cheap shoe trade.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kemafissabık

(A.) [کما فی السابق] eskiden olduğu gibi.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A.). 1. Sıklık, tokluk: Kumaşın kesâfeti. 2. Kalınlık, yoğunluk, sıklık: Ağacın kesâfeti. 3. Şeffaflığın zıddı: Kâğıdın kesâfeti; bulutların kesâfeti. 4. Koyuluk: Bir sıvının kesâfeti. 5. mec. Kabalık, Osm. cismânîlik, akıl, zekâ ve duygu kabalığı: Bu adamın aklındaki kesâfet. 6. (coğrafya) Kesâfet-i nüfus = Nüfus yoğunluğu, Fr. densitâ (de population).

Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A.). Üşenme, tenbellik, gevşeklik.

Türkçe Sözlük by NedirSor

density. thickness. concentration. consistency.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [ کثافت] yoğunluk. 2.çokluk.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

keşşaf

(i. A. «tkeşf» ten imüb.). 1. Mübalâğa ile keşfeden, gizli bir şeyi meydana çıkaran, keşif sahibi: Amerika keşşâfı; kendisi sanayi sahasında keşşâftır. 2. Gizli mânâ ve sırları açığa çıkaran (Bu mânâ ile Zemahşeri’nin meşhur tefsirine unvan olmuştur). 3. (askerlik) Askerin önünde gidip arazi ve düşmanı keşif ve muayene eden subay veya birlik.

Türkçe Sözlük by NedirSor

keyfe ma ittafak

(A.) [کيف ما اتفق] rastgele.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

kifaf

(i. A. c.) (m. keffe). Kefeler, terâzi gözleri.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kifaf, kefaf

(i. A ). Yaşamaya yetecek kadar rızk. Klflf-ı n«f» = Bir kimseyi ancak yaşatacak kadar yiyecek; bununla kanaat etme.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kifaflanmak

(f. A, “T.). Elde olanlarla karın doyurmak.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kılık kıyafet

dress. rig.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kılık kıyafet

attire. dress. outward appearance.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kılıklı kıyafetli

well dressed.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kingcraft

i. krallık hüneri.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

kısa kafalı

brachycephalic.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kısa mesafe

short distance.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kısakafalı

(i. anatomi). Kafatasının ön-art ekseni, yan eksenine göre kısa olan insan, brakisefal.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(KIYAFET) (i. A.). 1. Kılık, insanın dışarıdan görünen şekli, heyet, suret: İnsanın ahlâkı kıyafetinden bellidir. Bir adamın giydiği elbisenin umumt görünüşü: Derviş kıyafetinde bir adam; kıyafetini değiştirip garip bir kıyafete girmiş. Tebdil-I kıyâfet = Tanınmayacak bir kılığa girmek. Kılık kıyafet yolunda = Görünüşüne diyecek yok. 3. insanın simasından ahlâk ve karakterini anlamak mârifeti: llm-l kıyâfet, fizyonomi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

dress. habiliments. costume. togs. apparel. attire. caparison. garb. get-up. habit. livery. turnout. vesture.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

attire. clothing. gear. raiment. clothes. dress. costume.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

attire. dress. clothes. costume a person's overall appearance. apparel. costume. garb. habit. livery. rig. trim.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [قيافت] kılık, görünüm.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

kıyafet balosu

fancy-dress ball. costume ball. fancy dress ball.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kıyafet-name

(i.). Kıyafet ilminden (fizyonomiden) behseden kitap.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kıyafetli

(i.). 1. Şekil, biçim veya giyeceği uygun ve yolunda olan: Kıyafetli bir adam idi. 2. Belli bir kılıkta bulunan: Mübaşir kıyafetli bir adam geldi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kıyafetli

dressed in a certain way.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kıyafetsiz

(I.). Şekil, biçim veya giyeceği yolunda olmayan, kıyafeti uygunsuz: Adam kıyafetsizin biri. Bu defa onu pek kıyafetsiz gördüm. Tekdir için de kullanılır: Haydi şuradan kıyafetsiz herifi

Türkçe Sözlük by NedirSor

kıyafetsiz

untidily dressed. unprepossessing in appearance.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kıyafetsizlik

untidiness of dress. lack of a prepossessing appearance.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

koregrafi

(i. Fr.). Baleyi sahneye koyma san’at ve ilmi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

koreograf

choreograph.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

koreograf

Choreographer.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

koreografi

choreography.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

koreografi

Choreography.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kozmografya

(i.) (Y. = Alemin yazılıp anlatılması). Gök cisimlerinden ve arz’ın yerinden, hareketinden bahseden ilim, hey’et (astronomi ile hemen hemen aynı mânâdadır).

Türkçe Sözlük by NedirSor

kromatafor

(i. Y. botanik). Hücre plazmasında bulunan ve taşıdığı boyaya göre kloroplast veya lökoplast adını alan unsur.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kronograf

Fr. chronographe

süreyazar

Belirli bir işin kısa süresini çizerek belirleyen araç.

Yabancı Kelime by NedirSor

krtografik

(i. Fr.). Haritacılıkla, harita ile alâkalı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

kuaför

hairdresser. coiffeur. hairstylist. tonsorial artist. hairdressing salon.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kuaför

coiffeur. hairdresser.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kuaför

coiffeur. hairdresser.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kulak misafiri

eavesdropper.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kuru kafa

deadman's skull.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kurukafa

skull.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

kurukafa

totenkopf.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(i. F.). 1. Lâkırdı, söz: Bir lâf söyledi; birtakım lâflar olmuş; bir lâf işittim. 2. Konuşma, mükâleme, sohbet: Lâf ediyorduk; lâf sırasında. 3. Bahis: Onun lâfını etme; lâftan lâfa. 4. Lüzumsuz ve boş söz, saçma söz: O lâftır ben kulak asmam. Lüf-ü güzâf = Saçma sapan. 5. Atıp tutma, övünme: Lâf atıyor; onunki lâftan, sırf kuru lâftan ibarettir. Lâf atmak = 1. Boş sözler söylemek. 2. Söz atmak, dolayısıyla dokunacak bir söz söylemek: Bana lâf atmak istedi. Lâf vurmak = Övünmek, dem vurmak: Cesaretten lâf vuruyor. Lâf etmek = 1. Konuşmak. 2. Münakaşa etmek. Lâfını etmek = Bahsetmek, zikretmek, anmak.

Türkçe Sözlük by NedirSor

talk. word. say. spiel. words. empty words.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

word. remark. conversation. talk. expression. statement. empty talk.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

words. remarks. expression. utterance. statement. empty words. nothing but talk. what nonsense. milk water. palaver. word.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

Line of the Air Force.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

A Look and Feel software module provided by phone manufacturers to customise devices and user interfaces For example, the scroll bar appearance. Like LOL, ROTFL, etc -- but more arrogant We think it is Sutkh's fault for spreading it.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(F.) [لاف] söz.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

laf etmek

talk.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

lafazan

(bk.) LAfzen.

Türkçe Sözlük by NedirSor

lafazan

gas bag. magpie.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

lafazan

(F.) [لافزن] geveze.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

lafazanlık

(i.). Gevezelik, bk. Lâfzenlik.

Türkçe Sözlük by NedirSor

lafçı

(i.). Geveze.

Türkçe Sözlük by NedirSor

lafçı

peddler. pedlar. scandalmonger.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

lafız

the letter of the law. word.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

lafız

(A.) [لفظ] söz.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

laflamak

to chat away. to shoot the breeze.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

laflamak

to chat.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

lafügüzaf

(F.) [لاف و گزاف] boş söz, zırva.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

lafz

(i. A.) (c. elfâz). Söz, kelime, mânâlı veya mânâsız olarak ağızdan çıkan ses terkibi, mânâ mukabili olarak sesli veya yazılı söz: Lafz-ı murâd = MAnâsına bakılmayarak lâfzı bakımından geçen söz. Lafızdan ibaret = MAnâsız. Lafız-be-lafız = Kelimesi kelimesine, genel olmayarak: Söylediğini lafız-be-lafız tekrarladı. O kitabı lafız-be-lafız tercüme etti. Elfâz-ı galîza = Kaba küfürden ibaret sözler. Elfâz-ı küfr = 1. Dinden düşmeyi icap ettiren sözler. 2. Çirkin, ayıp sözler.

Türkçe Sözlük by NedirSor

lafz

(A.) [لفظ] söz, lafız.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

lafza

(i. A.). Bir tek söz ve kelime. Lafza-i Celâl = «Allah» ismi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

lafzan, lafzen

(i. A.). Mânâsına bakılmaksızın yalnız kelimelerin sesleri bakımından: Bu cümle lâfzan pek parlaksa da mânâca değeri yoktur.

Türkçe Sözlük by NedirSor

lafzen

(i. F.) (halk dilinde: lâfazan). 1. Çok söyler, geveze. Ar. kavvâl. 2. Atıp tutan, övünen.

Türkçe Sözlük by NedirSor

lafzenlik

(i.) (halk dilinde: lâfazanlık). Gevezelik, övünme.

Türkçe Sözlük by NedirSor

lafzı

(i. A.) (mü. lâfziyye). Lâfza yani kelimenin suret ve ses şekline ait, lâfızda olan, lâfızdan ibaret olan.

Türkçe Sözlük by NedirSor

lafzi

literal.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

lafzi

(A.) [لفظی] lafız ile ilgili, söz ile ilgili.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

leaf

(i.) (çoğ. leaves) (f.) yaprak, varak; tütün veya çay yaprağı; ince madeni varak; açılıp kapanan masanın eğreti tahtası; (f.) yaprak vermek, yapraklanmak. leaf blight yapraklara arız olan hastalık. leaf bud yaprak tomurcuğu. leaf mold yaprak gübresi, ya

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

leafage

(i.) yapraklar, yeşillik.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

leaflet

(i.) ufak risale, dört sayfalık risale; (bot.) bileşik yaprağın bir kısmı; ufakyaprak, yaprakçık.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

leflafe

(i. A. botanik). Kurttırnağı da denilen bir çeşit bitki.

Türkçe Sözlük by NedirSor

leksikograf

Fr. lexicographe

sözlük bilimci

Sözlük bilimi uzmanı.

Yabancı Kelime by NedirSor

leksikografi

Fr. lexicographie

sözlük bilgisi

Sözlük bilimine ilişkin bilgiler.

Yabancı Kelime by NedirSor

leşker-şikaf

(i. F.). Düşman askerini kıran.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A.). 1. Latiflik, hoşluk, yumuşaklık: Letâfetle muamele ettti, bugün havada fevkalâde bir letâfet var. 2. Güzellik, İnsanın hoşlanacağı hâl ve durum: Bu bahçedeki letâfet, bu çiçeklerin letâfet!.

Türkçe Sözlük by NedirSor

grace.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

charm. delicacy. fineness. amenity. grace.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [ لطافت] hoşluk. 2.yumuşaklık. 3.güzellik.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(Ar.) (Kadın İsmi) 1.Latiflik, hoşluk. 2.Güzellik. 3.Nezaket. 4.Yumuşaklık.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

lifafe

(i. A.). I. (cerrahî). Sargı. 2. (botanik) Bazı çiçeklerin içinde bulunduğu mahfaza.

Türkçe Sözlük by NedirSor

lifafe

(A.) [لفافه] sargı.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

lihaf

(i. A.). 1. Yorgan. 2. (botanik) Sargı, zar, kabuk.

Türkçe Sözlük by NedirSor

lihaf

(A.) [لحاف] yorgan.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

litografi

lithography.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

litografi

lithography.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

litografya

(i. Y.). 1. Taş basması, mahsus mürekkeple yazılmış bir yazı, resim vesairenin yine buna mahsus kilsî bir taşa geçirilmesiyle taşın üzerine mürekkepli bir silindir geçirilince yalnız yazıların üzerine mürekkep bırakması ve üstüne kâğıt konup makinenin altında sıkıştırılmasıyla basılmasından ibaret baskı usûlü: Litoğrafyanın keşfi; litoğrafyada mahareti vardır. 2. Litoğrafya matbaası, taş basmahanesi: Filânın litoğrafyasında basılmıştır.

Türkçe Sözlük by NedirSor

litografya

Yun.

taş basması

Herhangi bir bilim dalında yazılmış olan yazı veya eserlerin bütünü.

Yabancı Kelime by NedirSor

litografyacı

(I.). Taşbasması san’ atını bilen ve yapan veya bir taş-basmahanesini idare eden.

Türkçe Sözlük by NedirSor

litografyacı

lithographer.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

litografyacı

lithographer.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

loaf

çoğ. loaves i. ekmek somunu, somun. loaf cake somun şeklinde pasta.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

loaf

f. aylakça vakit geçirmek, boş gezmek, haylazlık etmek. loafer i laylak veya boş gezen kimse; haylaz kimse; mokasen tipi ayakkabı.

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

mafa, mape

(i. İ. denizcilik). Ucu halkalı cıvata veya çivi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

mafar

(i.) (Ar. mahfer’den galat). 1. Çıkrıkçıların eğri Aleti. 2. Bu Aletle oyulmuş eğri yiv.

Türkçe Sözlük by NedirSor

mafe

(i.) (Ar. mahfe’den galat), (bk.) Mahfe.

Türkçe Sözlük by NedirSor

mafevk

(A.) [مافوق] üst, üstü, yukarısı.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

mafevkattabia

(i. A.) Tabiat üstü.

Türkçe Sözlük by NedirSor

mafia

i. Sicilya çıkışlı gangster örgütü; k.h. Sicilya'da kanun düşmanlığı veya düşmanları

İngilizce - Türkçe Sözlük by NedirSor

mafiş

(i. A.) («mâ-fih-şey» tâbirinden galat). 1. Yok, yoktur, kalmadı, hakgetire. Fülûs mâfiş — Para yok! 2. İçinde bir şey yokmuş gibi pek hafif bir cins yumurtalı hamur tatlısı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(i. A. «fasl»dan im. Aslı mafsıl’dır) (c. mefâsıl) (anatomi). Bedenin oynak yeri, boğmuk. (tıp) Resye-i mefâsıl = Oynak yerlerine dadanan romatizma.

Türkçe Sözlük by NedirSor

articulation.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

joint. articulation. bell crank.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

articulation. joint. link. knukle joint. ball and socket joint. hinge. knuckle. juncture. toggle. pin connection.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [مفصل] eklem.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

mafsal ağrıları

Sağlık Bilgisi

Eklemlerde hissedilen ve çoğunlukla soğuk algınlığından sonra görülen ağrıları dindirmek için aşağıdaki reçeteler uygulanır.

Tedavi için gerekli malzeme : Acıhıyar.

Hazırlanışı : 1 tane acıhıyar ezilir. Çıkan suyu ile ağrıyan yerler ovulur.

Sağlık Bilgisi by NedirSor

mafsali

(i. A.) (mü. mafsaliyye) (tıp, anatomi). 1. Oynak yerlerine ait: Resye-i mafsaliyye. 2. (paleontoloji) Oynak yerleri olan: Hayvânât-ı mafsaliyye.

Türkçe Sözlük by NedirSor

mafuv

(i. A. «afv» den imef.) (mü. mâfuvve). Affolunmuş: Küçüklerin kabahatleri büyüklerin katında mâuftur.

Türkçe Sözlük by NedirSor

mafia.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

mafia.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

mafia.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

mafia.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

mahafe

(i. A. «havf» dan). Korku. Mahâfetullah = Allah’tan korkma, Tanrı korkusu.

Türkçe Sözlük by NedirSor

mahafil

(i. A. c.) (m. mahfil). Mahfiller, (bk.) Mahfil.

Türkçe Sözlük by NedirSor

mahafil

(A.) [ محافل] mahfiller. 2.toplantı yerleri.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

mahkeme masrafı

taxation.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

mahkeme masrafı

taxation.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(i. A.). Bununla beraber.

Türkçe Sözlük by NedirSor

however. yet. nevertheless.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

nevertheless. however. nevermore.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [مع مافيه] bununla birlikte.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(i.) (eski Türkçe’de «man» ve «mank» iri ve kocaman demektir). 1. Koca kafalı ahmak, alık, sersem: Mankafa adam. 2. Şiddetli ve müzmin sakağıya uğramış (beygir): Bu at mankafa olmuş. 3. İri, battal: Mankafa karpuz. Mankafabalığı = Bir balık cinsi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

boneheaded.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

blockhead. stupid. thickheaded. blockheaded. dozy. booby. dunce. blockhhead. obtuse.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

blockheaded. stupid. blockhead. chump. dim. dolt. opaque. purblind. thick. thickheaded.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

mankafalık

(i.). 1. Alıklık, sarsemllk. Ar. gabâvet. 2. Beygirde şiddetli bir hastalık.

Türkçe Sözlük by NedirSor

masaf

(MASAFF) (i. A. «saff» dan İm.) (c. massâf). Sıra sıra dizilen yer, asker şeflerinin dizildiği savaş meydanı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(I. A. «tarf»tan) (c. masârlf). Cepten çıkan veya alış verişe karşı verilen para, harç: Büyük şehirlerde çok masraf olur, o evin matrafı çoktur, bu kadar matârife dayanamıyacağız. Masraf görmek = Masrafların hesabını görmek. Matraf ntzırı = Eskiden teratkerlik defterdarı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

expense. cost. outlay. disbursement. outgo. drain on the purse. charge. damage. drain. expenditure. payment.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

cost. drain. expenditure. expense. outgoings. outlay.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

expenditure. expense (s. charge. damage. diminishing returns. disbursements. expense. intermedia comparisons. outgo. outgoings. outlay. rush.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [مصرف] harcama, gider.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

masraflı

(I.). Pahalıya çıkan, matrafa bağlı olan: Matraflı bir teyahet oldu.

Türkçe Sözlük by NedirSor

masraflı

expensive. uneconomic. costly.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

masraflı

expensive. costly.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

matafora

(i. Rumca, denizcilik). Geminin bordasına konulan dfkme.

Türkçe Sözlük by NedirSor

matafyon

(i. İ.). Yelkenlere ve tentenelere açılan delik.

Türkçe Sözlük by NedirSor

mazafîyun

(i. botanik), (bk.) Mazaryon.

Türkçe Sözlük by NedirSor

medafin

(A.) [مدافن] mezarlar.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

(I. Y..Fr.). Uzaklardan duyulmasını temin için sesi büyütmeye yarayan (Alet).

Türkçe Sözlük by NedirSor

megaphone. hailer. speaking trumpet.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

megaphone.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

megaphone. bullhorn. speaking trumpet. voice tube.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

loudhailer , megaphone.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

mehafe

(bk.) Mahâfe.

Türkçe Sözlük by NedirSor

mehafil

(bk.) Mahâfil.

Türkçe Sözlük by NedirSor

menaf

(Ar.) (Erkek İsmi) 1.Dağın sivri tepesi. 2.Cahiliye döneminde Arapların putu. - İsim olarak kullanılmaz.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

menafi

(MENAFİ’) (i. A. c.) (m. menfâat). Menfaatler, (bk.) Menfaat.

Türkçe Sözlük by NedirSor

menafi

(A.) [منافع] menfaatler, çıkarlar, yararlar.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

menafiz

(i. A. c.) (m. menfez). Menfezler, delikler, (bk.) Menfez.

Türkçe Sözlük by NedirSor

merafi

(Ar.) 1.Dağın sivri tepesi. 2.İslam’dan evvel Arapların putu. -İsim olarak kullanılmaz.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

(MESAFE) (i. A.) (c. mesâfât). İki yer arasındaki uzaklık: Bursa ile Konya arasındaki mesafe ne kadardır? Aramızda hayli mesafe vardı. Kat’-ı mesafe etmek = Yol alıp yaklaşmak, yakın olmak.

Türkçe Sözlük by NedirSor

distance. space. interval. breadth. journey. margin. remove. shoot. span. way.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

distance. space. interval. breadth. journey. margin. remove. shoot. span. way. ways.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

distance. interval. pitch. space. range. way. travel. march. journey. mileage. lag. intercept. cast. extent. fetch. flight. ground. length.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

mesleği küfür yemek olan esnaf kimdi?

(A.) [مسافه] uzaklık.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

Dalkavukluk eskiden nizamnameleri, kahyaları, narhları olan bir esnaf kuruluşuydu. Dalkavuklar kendilerine yapılan her türlü hakarete tahammül eden bu işi meslek edinen insanlara verilen isimdi. Dalkavuklara yapılan her muzipliğin bir tarifesi vardı. Mesela dalkavuğa atılan her tokatın bedeli 30 para, merdivenden yuvarlamanın ücreti 180 paraydı. Bir fındık sıçanını kuyruğu dışarıda kalacak şekilde dalkavuğun ağzına sokma 400 para, ellerin ve ayakların domuz topu şeklinde bağlanması 40 paraydı. Bir sakatlık olursa hareketi yapan dalkavuğu tedavi ettirmeye mecburdu. Ölüm olursa masraflar işi yaptıranlar tarafından karşılanıyordu.

Genel Bilgi by NedirSor

(i. Y.). Fizikötesi.

Türkçe Sözlük by NedirSor

Fr. métaphysique

fel. doğa ötesi

Duyularımızla algılayamadığımız varlıkların sebeplerini ve temellerini araştıran felsefe.

Yabancı Kelime by NedirSor

transcendental. metaphysics.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

metaphysics.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

metaphysics.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

metafor

Fr. métaphore

ed. mecaz

Bir kelimeyi veya kavramı kabul edilenin dışında başka anlamlara gelecek biçimde kullanma.

Yabancı Kelime by NedirSor

metafora

(i. i.). Gemilerin bordasında sandalları asmaya yarayan dikmeler.

Türkçe Sözlük by NedirSor

metalografi

(i. Y.). Maden ve maden filizlerinin yüzeylerini, kesitlerini, billûrlaşma özelliklerini inceleyen ilim dalı.

Türkçe Sözlük by NedirSor

metalografi

metallography.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

mihaffe

(i. A.) (halk dilinde: mahfe). Devenin üstüne konulan bir çeşit oturulacak sepet, hödüç. (bk.) Mahfe.

Türkçe Sözlük by NedirSor

milhafe

(A.) [ملحفه] yorgan.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

misaferet

(aslı: MÜSAFERET) (i. A. «sefer»den masdar). 1. Yolculuk, seyahat. 2. Misafirlik, konukluk: Uç gün misâferette kaldık.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(MÜSAFİR) (i. A. «sefer» den if.) (c. müsâfirîn). 1. Sefer ve seyahat eden, yolcu, gezgin, seyyah: Denizlerdeki Müslüman misafirler için dua etmek (Arapça’da asıl olan bu mânâ ile dilimizde az kullanılmış, değişik mânâlar almıştır). 2. Konuk: Anadolu köylerinin misafir kabûlüne mahsus odaları vardır; misafir kabûl eder misiniz? 3. Ziyaret için veya konuşmak için birinin evine giden, ev halkından olmayıp dışardan geçici olarak gelen: Odada bir misafirim var; ben misafir değilim ev halkındanım; misafir yatağı. 4. Göze Arız olan leke: Gözönünde misafir çıktı. Misafir olmak = Konmak, Osm. mihmân olmak: Uç gün bize misafir oldu.

Türkçe Sözlük by NedirSor

guest. company. visitor. caller. lodger. sojourner.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

company. guest. visitor.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

guest. visitor. company. lodger.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

misafir-hane

(i. F.). Yolcuların dinlenmesine mahsus bina.

Türkçe Sözlük by NedirSor

misafir-perver

(i. A. F.). Misafir sever.

Türkçe Sözlük by NedirSor

misafirhane

small. village house built to accomodate travelers. house of accommodation. house of call. guest house.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

misafirlik

(i.). I. Konukluk, mihmanlık, başkasının evine konan yolcu ve yabancının hâli: Misafirlik bir gece, iki gece olur. 2. Ziyarete gidiş, ziyaret, gezme: Misafirliğe gittiler; gece misafirliğini hiç sevmem.

Türkçe Sözlük by NedirSor

misafirlik

being a guest. visit.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

misafirlik

being a guest. visit.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

misafirperver

hospitable.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

misafirperver

hospitable. hospitable konuksever.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

misafirperver

hospitable.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

misafirperverlik

hospitality. cheer.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

misafirperverlik

hospitality konukseverlik.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

misafirperverlik

hospitality.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

monografi

(i. Y.). Sınırlı bir konu üzerinde yazılan yazı, kitap.

Türkçe Sözlük by NedirSor

monografi

monograph.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

mü-şikaf

(i. F.) (mû = kıl, şikâf = yarıcı). Kıl yarar gibi bir şeyi pek inceliğine araştıran.

Türkçe Sözlük by NedirSor

(MUAF) (i. A. «afv» dan imef.) 1. Affolunmuş, vazgeçilmiş: Kabahati muaftır. 2. Müstesna, imtiyazlı: Vergiden, askerî hizmetlerden muaf.

Türkçe Sözlük by NedirSor

exempt. free. privileged. exempted.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

exempt. immune. excused.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

exempt. immune.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(MUAFİYYET) (i. A.) (Türkler’in yaptığı bir Arapça kelimedir). Affedilmiş olma. 2. İstisna, imtiyaz: Vergiden muafiyet.

Türkçe Sözlük by NedirSor

exemption. immunity. exoneration. dispensation. freedom. release.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

exemption. exemption bağışıklık. immunity bağışıklık.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

exemption. freedom. immunity. franchise.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [ معافيت] muaf tutulma. 2.bağışıklık.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

müdafaa

(MÜDAFAA) (i. A. «def’» ten masdar). 1. Kendisini veya başkasını korumak için, bir hücuma karşı durma. 2. Bir tarafı tutup, aleyhte söylenen sözlere cevap verme, sahip çıkma, savunma.

Türkçe Sözlük by NedirSor

müdafaa

defence savunma. koruma.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

müdafaa

plea. defense. protect. maintain. safeguard. screen. ward. pleading. legal arguments. counter plea. defence defense.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

müdafaaname

written defense. defendant's plea.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(i. A. «def» den if.) (mü. müdâfia). Müdafaa eden, karşı duran, dayanan, savunan.

Türkçe Sözlük by NedirSor

defender. champion.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

defense lawyer. defender. counsel for the defense. counsel for the defence.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(Ar.) (Erkek İsmi) - Müdafaa eden, koruyan. Savunan, dayanan.

İsimler ve Anlamları by NedirSor

(i. A. «hıfz» dan). I. Saklama, kayırma, koruma: Allah muhâfaza etsin; ormanları muhâfaza etmek lâzımdır; orasını muhâfaza altına aldılar. 2. Yürürlükte tutma, terk etmeme: Bu usûlü muhâfaza etmeli.

Türkçe Sözlük by NedirSor

protection. conservation. preservation. casing. repository. tabernacle.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

protection. conservation. preservation. care. maintenance.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

guard. preservation. protection. care. maintenance. keep. guarding. curing. watch. hold. saving. retaining. storage. housing. enclosure. casing. conservation. covering. custody. keeping. mount. receptacle. sheath. upkeep.

Türkçe - İngilizce Sözlük by NedirSor

(A.) [محافظه] koruma.

Osmanlıca - Türkçe Sözlük by NedirSor

muhafaza etmek