Diğer birçok alışkanlıkta olduğu gibi, bunun da sebebi, insanların çoğunun sağ ellerini kullanıyor olmalarıdır. Asırlar önce, daha çok sağ ellerini kullanan insanlar, kılıçlarını kolay çekebilmeleri için, kılıçlarını kınlarında, sol taraflarında taşıyorlardı.
Ata binerken, sol dizin altına kadar inen bu uzun kılıçla ata sağdan binmek, yani sağ ayağı üzengiye koyup, sol ayağı atın üzerine atarak binmek kılıç nedeni ile zor oluyordu.
Soldan, sol ayağı üzengi üzerine koyup, sağ ayağı atın üzerine atarak binince kılıç sorun yaratmıyordu. Özellikle savaşa giden ordularda disiplin nedeni ile bir örnek hareket edilmesi gerektiğinden, solaklar da ata soldan binmek zorunda kalıyorlardı.
Artık biniciler kılıç taşımıyorlarsa da, ata soldan binmek günümüze kadar uzanan bir gelenek haline geldi.
(i. F. bed = kötü, dîden = görmek). Kötümser, herkesin kötülüğünü gören ve arayan. Bilhassa politika dilinde Fransızca pessimiste kelimesinin tercümesi olarak kullanılır ki, her hali fena görmeye meyleden demektir.
(si.). On kere yüz, dördüncü hanede yazılan rakam. Ar. elf, Fars. hezâr, 1000: Bin kişi, bin sene; bin bir, bin ikiyüz elli; iki bin 2000, üç bin 3000 ilâ. Pek çok: Bin kere söyledim; bin yaşa. Biniler, binlerle, binlerce = Pek çok. Bin dereden su getirmek = Birçok özürler söylemek. Bin cin ile = Çok arzu ederek. Fars. ez-cân-ü dil. Bingözotu = Mahmûde, sekamonya (bitki).
a container; usually has a lid. the quantity contained in a bin. an identification number consisting of a two-part code assigned to banks and savings associations; the first part shows the location and the second identifies the bank itself. store in bins.
In mainframe computing, a Bin, refers to the 'mailbox' where computer reports are distributed to computer users AITS maintains numbered bins for its clients' output at each campus.
The usual name of a directory containing runnable programs, possibly derived from the term binary or simply the english word denoting a container See searchpath.
Abbreviation for 'binary ' bin is frequently used as the name of a directory on a UNIX file system intended to contain executable programs, such as operating system utilities, or CGI programs in a subdirectory of a Web server's content root. equivalent to
In CPU-speak, a single speed increment as defined by a 0 5 multiplier jump For example, on a 66MHz system bus, a 266MHz processor is one bin faster than a 233MHz processor.
In CPU-speak, a single speed increment as defined by a 0 5 multiplier jump For example, on a 66MHz system bus, a 266MHz processor is one bin faster than a 233MHz processor.
An electronic capability in the memory of some advanced pulse generators which stores a certain type of data Bins are usually associated with rate ranges For example, one cardiac event is recorded by the pulse generator, classified by rate range and then
(i. A.) (c. ebniye). 1. Yapı tesis: Bir büyük mektep bina etti. 2. Dayama, isnat, bir dava veya mes’eleyi bir şeyin üzerine kondurma: Bu davayı neye bina ediyorsunuz? (Bu İki mânâ da masdar hâlindedir). 3. Yapı, mimarlık eseri olarak duvarcı ve dülger marifetiyle vücûda gelmiş mesken vesaire, her çeşit mimarî eser: Güzel bir binadır. Kâgir, ahşab bina: Mİrî binâlar. 4. Gramerde fiilin mânâ bakımından çeşitleri, müteaddi, lâzım yahut mutâvaat hâlinde vesairede olması. 5. (Denizcilik). Gemilerin tahta kısmı, teknesi: Bina emini = Gemi teknelerinin inşaatına nezaret eden memur. Binî-berîn = Bunun üzerine, binaenaleyh.
s., i. iki kısımdan meydana gelen, çift; bot. çift; mat. çift değişkenli, biner; biyol. çift isimli; i. iki şeyin karışımı. binary star çiftli yıldız. binary system çiftli sistem.
(hypericum calycinum): Çalılık ve fundalıklar arasında yetişen uzun ömürlü bir otsu bitkidir. 30-80 santimetre boyundadır. Gövdesi dört köşelidir. Yaprakları sapsızdır. Çiçekleri parlak sarı renktedir. Mayıs ve eylül aylarında çiçek açar. Kullanıldığı yerler: İdrar ve balgam söktürür. İştah açar. Sinirleri yatıştırır.
f., i. bağlamak yerine tespit etmek, raptetmek; dondurmak; tutmak, menetmek, engel olmak; inkıbaz etmek; kenarını tutturmak ciltlemek; huk. senetle bağlamak; donmak, tutmak (çimento v.b.); i. bağlayan şey. bind over veya down huk. mali kefaletle bağlamak,
Bodywork combining exfoliation, herbal treatment, and light massage. a reusable, adhesive, decoration that is used by women and placed on the forehead between the eyebrows a traditional ornament that was used for women to symbolize that they are married i
(f.). 1. Bindirmek, binmeye sevk veya müsaade etmek, bir şeye zorlamak. Osm. irkâb etmek: Atına bindirmek: O, kendi atına kimseyi bindirmez. 2. Gemi ve araba gibi bir taşıta koymak, idhal etmek: Askeri gemiye, arabalara bindirdiler. 3. (saati) ileri almak.
American for carabiner which has too many syllables in. abbreviation for caribiner, a short loop of metal with a gate on it to attach things together. n abbreviation for carabiner, a short loop of metal with a gate on it to attach things together.
(i.). 1. Ata binmek fiili ve tarzı. 2. Vaktiyle ata binildiği vakit giyilen resmî kıyafet. 3. Osmanlı devrinde ulemânın bazı merasimde giydikleri geniş cübbe.
(i.). 1. Bin kuruş, bin lira vesaire kıymetinde olan: Binlik bir beygir. 2. Bin arşın vesaire boyunda veya bin kilo vesaire ağırlığında olan. Bin dirhem, yani iki buçuk okka sıvı olan şişe: Bir binlik zeytinyağı. 3. Bin liralık kâğıt para.
(f.). 1. Bir hayvanın üstüne çıkmak, Osm. rükûb etmek, süvâr olmak: Ata, katıra, deveye binmek. 2. Gemi ve araba gibi bir taşıta girmek, Osm. râkib olmak: Arabaya, gemiye, trene bindi. 3. Bir şeyin üstüne çıkmak: Duvarın üstüne bindi. 4. Bir hal ve suret almak: iş inada bindi. Dalına binmek = Kışkırtmak, musallat olmak. Küplere binmek = Çok hiddetlenmek.
(i. A.), (mü. binât). Kız, Ar. kerîme, Fars. duhter: Zeyneb bint-l Ali = Ali kızı Zeynep, bint-l ineb, bint-ül-ineb = Şarap, (astronomi) Binât naaş — Büyük ayı yıldızı kümesinde bulunan yedi sâbit yıldız.
(i)., (s). camlı ve raflı olan dolap; kabine, bakanlar kurulu; küçük özel oda;(s). dolap ile ilgili; gizli. cabinetmaker (i). ince iş yapan marangoz. cabinetwork (i). ince marangozluk.
Bakır Kaplı Alüminyum Tel. Kulaklıkların yüksek frekansta ses performansı, hareketli parçaların kütlesi azaldıkça arttığından, Sony, geleneksel bobinlerden %30 daha hafifliğiyle önemli bir performans artışı sağlayan bakır kaplamalı bir alüminyum tel bobin geliştirilmiştir.
(i.). 1. Sivrisinekten ve benzeri muzır böceklerden korunmak için yatağın üstüne açılan tülden örtü. Ar. nâmûsiyye. 2. Sivrisinek ve benzeri muzır böceklerin toplandığı süprüntülük ve bataklık yer.
(i). karıştırma, birleştirme; bileşim, terkip; bağdaşma, uyuşma, kaynaşma; birlik; kilidin şifre rakam veya harfleri; şifreli kilit; külot ve kombinezonu tekparça olan kadın iç çamaşırı; dans orkestrası combination lock şifreli kilit.
(i. F. derûn = içeri, dîden = görmek) (tıb). İnsan bedeninin boğaz ve burun gibi bazı deliklerinden içeriye bakmaya mahsus dürbüne benzer bir Alet (Fr. endoscope).
(HAKIYKAT) (i. A.) (c. hakâyık). 1. Bir şeyin doğrusu, asıl, gerçek, Ar. künh, mahiyet: Bu işin hakikati anlaşılmadı; hakikat-i hâl. 2. Mecaz ve teşbihin gayrı, asıl, gerçek, asıl mânâ: Mecaz hakikatin köprüsüdür. 3. Kâinat, tabiat ve ulûhiyyet hakkında benzetmeler dışında kalan ve apaçık görünen doğruluk: Şeriat, tarikat, mârifet, hakikat. 4. Sadakat duygusu, hakka bağlılık: O adamın hakikati çoktur, hakikatli insan (bu mânâ dilimize mahsustur). 5. Gerçek, gerçekten, doğrusu: Hakkikat bu bina pek güzel oldu. Arapça tâbirlerde «hakıyka» suretinde kullanılır. Filhakika = Gerçekten, aslında.
See Blood crystal, under Blood. a hemoprotein composed of globin and heme that gives red blood cells their characteristic color; function primarily to transport oxygen from the lungs to the body tissues; 'fish have simpler hemoglobin than mammals'.
the iron-protein component in the red blood cells that carries oxygen to body tissues. substance in the red blood cells that supplies oxygen to the cells of the body. iron-containing, oxygen-carrying pigment in red blood cells.
A substance contained within red blood cells that carries oxygen from the lungs throughout the body Hemoglobin is responsible for the color of red blood cells.
Hemoglobin is a substance contained within the red blood cells and is responsible for their color It has the unique property of combining reversibly with oxygen and is the medium by which oxygen is transported within the body It takes up oxygen as blood p
The molecule in the red blood cell that carries oxygen Hemoglobin combines with oxygen in the lungs and releases it in the tissues It is what makes blood red.
A protein inside your red blood cells It is the part of the red blood cell that carries oxygen from your lungs to the rest of your body Hemoglobin also carries sugar, because sugars can stick to all kinds of proteins in your body. a type of protein in the
The protein found in red blood cells that transports oxygen from the lungs to the tissues where the oxygen is readily released and CO2 from the tissues to the lungs where it is released. the iron-containing pigment of the red blood cells.
A respiratory protein contained in red blood cells that transports oxygen from the lungs to the tissues of the body Its structure consists of two pairs of globin chains and a heme group that binds the oxygen.
The protein found in red blood cells that carries oxygen Hemoglobin gives blood its red colour. an iron-containing respitory pigment of red blood cells that is made up of a globin composed of four subunits Each subunit is linked to a heme molecule that fu
The oxygen-carrying pigment of red blood cells, it is manufactured in bone marrow, and composed of iron-containing heme and the protein globin Many types of hemoglobin have been identified, however adult and fetal types are considered to be normal Tests t
(i. Fr. cabinet). 1. Bir devletin vekiller hey’eti, hükümet: Fransa kabinesi değişti (XIX. asırda «kabineto» de kullanılmıştır). 2. Hekim muayenehanesi. 3. Helâ. 4. Küçük oda.
Kalbin; dakikada 90’dan fazla atmasına, tıp dilinde taşikardi denir. Ancak bu sayı, yaş gruplarına göre değişir.
Normal Kalp Atışları :
0 - 1 yaşları arasında; dakikada 120-140
1 - 3 yaşları arasında; dakikada 90-120
3 - 7 yaşları arasında; dakikada 90- 100
7 - 20 yaşları arasında; dakikada 80 - 90
20 yaşından sonra; dakikada 60-80 arasında değişir.
Her yaş grubunda; normal atışın 1 fazlası; kalbin hızlı attığını gösterir. Kalbin atışları, göğüsten, köprücük kemiği üzerindeki nabızdan veya el bileğinin dış kısmında, kemikle kiriş arasındaki yerden sayılabilir. Taşikardi; her zaman kalp hastalığının belirtisi değildir. Çünkü koşmak, sindirilmesi güç şeyler yemek, heyecanlanmak, sigara, içki, çay, kahve içmek, zehirlenmek, bazı ilaçlar ve kadınların aybaşı halleri taşikardiye neden olabilir. Bu çeşit taşikardi, nedenin ortadan kalkmasıyla geçer. Ancak kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları, ateşli hastalıklar ve zehirlenmeler de taşikardi yapar. Bu nedenle, doktora başvurmak gerekir. Tedavi maksadıyla aşağıdaki reçeteler kullanılır.
Tedavi için gerekli malzeme : Pekmez, üzüm sirkesi.
Hazırlanışı : 1 çay bardağı pekmeze 1 çorba kaşığı üzüm sirkesi konup, içilir.
i .Amerika'ya mahsus kızıl göğuslü bir ardıçkuşu; (ing.) kızıl gerdan, nar bülbülü, zool. Erithacus rubecula Robin Goodfellow (ing.) mit. yaramaz peri. robin's egg blue ardıçkuşu yumurtasının rengi olan yeşilimsi açık mavi. Robin Hood ingiliz efsanele
s. kıvrımlı, türbinal; bot. konik şekilde sarmal; zool. konik. turbinated bone insan burnundaki koni şeklinde üç kemikten biri. turbina'tion i. kıvrımlılık.
Mobbing İngilizce bir kelime. Saldırma, aşağılama, hor görme anlamlarına geliyor. Çalışma ortamında belirli bir kişiyi hedef alan ve uzun süre devam eden olumsuz davranışlar olarak tanımlanıyor. ‘İşyerinde ruhsal taciz’ veya ‘psikolojik terör’ olarak Türkçe’ye çevriliyor.
İlk kez 1984’te İsveçli psikolog Heinz Leymann’ın yaptığı bir araştırmayla gündeme geldi. Leymann ‘mobbing’i bir ya da birkaç kişinin bir çalışana karşı sistematik olarak ve düşmanca yürüttüğü aktiviteler olarak tanımlıyor. Saldırılar kişinin itibarını zedelemeyi, onun iletişim fırsatlarını ortadan kaldırmayı ve iş başarısını düşürmeyi hedefliyor. Bu davranışlar o kişiyi bezdirmek ve işinden istifa etmesini sağlamak amacıyla yani bilinçli bir şekilde uygulanıyor.
Bir şirketin organizasyonundaki bozukluklar ve kötü yönetim otomatik olarak mobbing için ortam yaratıyor. Bu nedenle en çok hastane, okul veya dini kurumlar gibi otoritenin pek de sıkı olmadığı ortamlarda rastlanıyor. Belirsizlikten kaynaklanan otorite boşluğunda güçlü güçsüzü eziyor. İirketin üst yönetimi bu problemi çözmek yerine görmezlikten gelirse problem derinleşiyor ve büyüyor.