Konum: Orta Avrupa, Baltik Denizi ve Kuzey Denizi kıyısında, Hollanda ile Polonya arasında, Danimarka’nın güneyinde yer almaktadır.
Coğrafi konumu: 51 00 Kuzey enlemi, 9 00 Doğu boylamı.
Haritadaki konumu: Avrupa.
Yüzölçümü: 357,021 km².
Sınırları: toplam: 3621 km.
Sınır komşuları: Avusturya 784 km, Belçika 167 km, Çek Cumhuriyeti 646 km, Danimarka 68 km, Fransa 451 km, Lüksemburg 138 km, Hollanda 577 km, Polonya 456 km, İsviçre 334 km.
Sahil şeridi: 2,389 km.
İklimi: Ilıman ve deniz iklimi; soğuk, bulutlu, rutubetli kışlar ve yazlar; ılık rüzgarlar yaygındırlar.
Arazi yapısı: Kuzeyde alçak ovalar, merkezde yüksek araziler, güneyde Bavaria Alpleri yer alır.
Deniz seviyesinden yüksekliği: en alçak noktası: Freepsum Gölü 2 m; en yüksek noktası: Zugspitze 2,963 m.
Doğal kaynakları: Demir, kömür, potas, kereste, linyit, uranyum, bakır, doğal gaz, tuz, nikel, işlenebilir arazi.
Arazi kullanımı: tarıma uygun topraklar: %33.
daimi ekinler: %1.
Otlaklar: %15.
Ormanlık arazi: %31.
Diğer: %20 (2005 verileri).
Sulanan arazi: 4,850 km² (2003 verileri).
Doğal afetler: Su baskınları.
Nüfus Bilgileri
Nüfus: 82,422,299 (Temmuz 2006 verileri).
Nüfus artış oranı: %-0.02 (2006 verileri).
Mülteci oranı: 2.18 mülteci/1,000 nüfus (2006 tahmini).
Bebek ölüm oranı: 4.12 ölüm/1,000 doğan bebek (2006 tahmini).
Ortalama hayat süresi: Toplam nüfus: 78.8 yıl.
Erkeklerde: 75.81 yıl.
Kadınlarda: 81.96 yıl (2006 verileri).
Ortalama çocuk sayısı: 1.39 çocuk/1 kadın (2006 tahmini).
HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı: %0.1 (2001 verileri).
HIV/AIDS - hastalığı olan insan sayısı: 43,000 (2001 verileri).
HIV/AIDS - hastalıklarından ölenlerin sayısı: 1000 den az (2001 verileri).
Ulus: Alman.
Nüfusun etnik dağılımı: Alman %91.5, Türk %2.4, diğer %6.1 (Yunan, İtalyan, Polonyalı, Rus, Hırvat-Sırp, İspanyol).
Din: Protestan %34, Roma Katolikleri %34, Müslümanlar %3.7, diğer %28.3.
Diller: Almanca.
Okur yazar oranı: 15 yaş ve üzeri için veriler.
Toplam nüfusta: %99 (2003 verileri).
Yönetimi
Ülke adı: Resmi tam adı: Almanya Federal Cumhuriyeti.
kısa şekli : Almanya.
Yerel tam adı: Bundesrepublik Deutschland.
yerel kısa şekli: Deutschland.
Eski adı: Alman İmparatorluğu.
ingilizce: Germany.
Yönetim biçimi: Federal Cumhuriyet.
Başkent: Berlin.
İdari bölümler: 16 eyalet; Baden-Wuerttemberg, Bayern, Berlin, Brandenburg, Bremen, Hamburg, Hessen, Mecklenburg-Vorpommern, Niedersachsen, Nordrhein-Westfalen, Rheinland-Pfalz, Saarland, Sachsen, Sachsen-Anhalt, Schleswig-Holstein, Thueringen.
Bağımsızlık günü: 18 Ocak 1871.
Milli bayram: Birleşme Günü, 3 Ekim (1990).
Anayasa: 23 Mayıs 1949.
Üye olduğu uluslararası örgüt ve kuruluşlar: AfDB (Afrika Kalkınma Bankası), AsDB (Asya Kalkınma Bankası), AG (Avustralya Grubu), BDEAC, BIS (Uluslararası İmar Bankası), CBSS (Baltik Ülkeleri Konseyi), CCC (Gümrük İşbirliği Konseyi), CDB (Karayipler Kalkınma Bankası), CE (Avrupa Konseyi), CERN (Avrup
Konum: Kuzey Amerika’da, Kuzey Atlas Okyanusu ve Kuzey Pasifik Okyanusu kıyısında, Kanada ile Meksika arasında yer alır.
Coğrafi konumu: 38 00 Kuzey enlemi, 97 00 Batı boylamı.
Haritadaki konumu: Kuzey Amerika.
Yüzölçümü: 9,631,420 km².
Sınırları: toplam: 12,248 km.
Sınır komşuları: Kanada 8,893 km (2,477 km Alaska dahil) Küba 29 km, Meksika 3,326 km.
Sahil şeridi: 19,924 km.
İklimi: Çoğunlukla ılıman, Hawaii ve Florida’da tropikal, Alaska’da arktik, Mississippi Nehri kıyısında yarı bozkır, güneybatıda çorak iklim görülür.
Arazi yapısı: Geniş merkez ovası, batıda dağlar, doğuda tepelikler ve alçak dağlar, Alaska’da engebeli dağlar ve geniş nehir vadileri, Hawaii’de engebeli, volkanik arazi.
Deniz seviyesinden yüksekliği: en alçak noktası: Death Valley -86 m.
en yüksek noktası: McKinley Dağı 6,194 m.
Doğal kaynakları: Kömür, bakır, kurşun, molibden, fosfat, uranyum, boksit, altın, demir, cıva, nikel, potas, gümüş, tungsten, çinko, petrol, doğal gaz, kereste.
Arazi kullanımı: tarıma uygun topraklar: %18.
daimi ekinler: %0.
Otlaklar: %25.
Ormanlık arazi: %30.
Diğer: %27 (2005 verileri).
Sulanan arazi: 223,850 km² (2005 verileri).
Doğal afetler: Volkanlar, depremler, kasırgalar, toprak kaymaları, tsunami.
Nüfus Bilgileri
Nüfus: 298,444,215 (Temmuz 2006 verileri).
Nüfus artış oranı: %0.91 (2006 verileri).
Mülteci oranı: 3.18 mülteci/1,000 nüfus (2006 tahmini).
Bebek ölüm oranı: 6.43 ölüm/1,000 doğan bebek (2006 tahmini).
Ortalama hayat süresi: Toplam nüfus: 77.85 yıl.
Erkeklerde: 75.02 yıl.
Kadınlarda: 80.82 yıl (2006 verileri).
Ortalama çocuk sayısı: 2.09 çocuk/1 kadın (2001 tahmini).
HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı: %0.6 (2003 verileri).
HIV/AIDS - hastalığı olan insan sayısı: 950,000 (2003 verileri).
HIV/AIDS - hastalıklarından ölenlerin sayısı: 14,000 (2003 verileri).
Ulus: Amerikalı.
Nüfusun etnik dağılımı: beyaz %81.7, zenci %12.9, Asyalı %4.2, Kızılderili %1, Hawai ve diğer Pasifik Ada yerlileri %0.2 (2003).
Din: Protestan %52, Roma Katolikleri %24, Musevi %1, diğer %12, inançsız %10 (2002).
Diller: İngilizce, İspanyolca.
Okur yazar oranı: 15 yaş ve üzeri için veriler.
Toplam nüfusta: %99.
erkekler: %99.
kadınlar: %99 (2003 verileri).
Yönetimi
Ülke adı: Resmi adı: Amerika Birleşik Devletleri.
kısaltma: US yada USA (ing.), ABD (tr).
ingilizce: United States.
Yönetim biçimi: Federal Cumhuriyet.
Başkent: Washington, DC.
İdari bölümler: 50 eyalet ve 1 bölge; Alabama, Alaska, Arizona, Arkansas, California, Colorado, Connecticut, Delaware, Kolombiya, Florida, Georgia, Hawaii, Idaho, Illinois, Indiana, Iowa, Kansas, Kentucky, Louisiana, Maine, Maryland, Massachusetts, Michigan, Minnesota, Mississippi, Missouri, Montana, Nebraska, Nevada, New Hampshire, New Jersey, New Mexico, New York, Kuzey Carolina, Kuzey Dakota, Ohio, Oklahoma, Oregon, Pennsylvania, Rhode Adası, Güney Carolina, Güney Dakota, Tennessee, Texas, Utah, Ve
hamsi ezmesi
Genellikle hamsi, bazen de çaça, sardalya veya tirsi balıklarından yapılan tuzlu ve yağlı ezme.
Tedavi için gerekli malzeme : 1- Maydanoz. 2- Arpa unu, sirke.
Hazırlanışı : 1- Bir demet taze maydanoz iyice dövülür ve arının soktuğu yere sarılır. 2- Arpa unu, sirke ile karıştırılıp hamur yapılır. Arının soktuğu yere sarılır.
- Yuvarlak kurtlar
- Kıl kurtları
- Kamçı kurtları
- Kancalı kurtlar
- Şerit
Aşağıdaki reçeteler bağırsak solucanlarını düşürmek için kullanılır; ancak hamileler kesinlikle kullanmamalıdır.
Tedavi için gerekli malzeme : Nar, su.
Hazırlanışı : 4 bardak suya, 1 avuç nar kabuğu konur. Kaynatılıp süzülür. Sabah aç karnına 1 bardak içilir. Kurtlar dökülünceye kadar devam edilir.
Konum: Karayipler’de Kuzey Atlas Okyanusunda adalar grubu Florida eyaletinin güneydoğu kıyısı açıklarında Küba ve Hispaniola`nın kuzeyinde yer alır.
Coğrafi konumu: 24 15 Kuzey enlemi 76 00 Batı boylamı.
Haritadaki konumu: Orta Amerika ve Karayipler.
Yüzölçümü: toplam: 13940 km².
Kara: 10070 km².
Su: 3870 km².
Sınırları: 0 km.
Sahil şeridi: 3542 km.
İklim: İki mevsimli yumuşak astropik iklimi büyük ölçüde Stream Körfezi Akıntısı ile Atlas Okyanusu meltemlerinin etkisi altındadır. Kasırga mevsimi Temmuz ortalarından kasım ortalarına kadar sürer.
Arazi yapısı: Bahamalar güney ve batısındaki karalardan derin kanallarla ayrılan bir denizaltı yükseltisinin su üstüne çıkmış uzantılarından oluşur. Adaların kıyıları mercan kayalıklarıyla çevrilidir.
Deniz seviyesinden yüksekliği: en alçak noktası: Atlas Okyanusu 0 m; en yüksek noktası: Alvernia dağı 63 m.
Doğal kaynakları: tuz kereste tarıma elverişli topraklar.
Arazi kullanımı: tarıma uygun topraklar: %1.
Otlaklar: %0.
Ormanlık arazi: %32.
Diğer: %67 (2005 verileri).
Doğal afetler: Tropikal kasırgalar su baskınlarına neden olarak zarar vermektedir.
Nüfus Bilgileri
NüfuSu: 303770 (2006).
Yaş yapısı: 0-14 yaş: %27.5 (erkek 41799; kadın 41733).
15-64 yaş: %66.1 (erkek 98847; kadın 102074).
65 yaş ve üzeri: %6.4 (erkek 7891; kadın 11426) (2006 verileri).
Nüfus artış oranı: %0.64 (2006 verileri).
Mülteci oranı: -2.17 mülteci/1000 nüfus (2006 tahmini).
Cinsiyet oranı: doğumlarda: 1.02 erkek/kadın.
15 yaş altı: 1 erkek/kadın.
15-64 yaşlarında: 0.97 erkek/kadın.
65 yaş ve üzeri: 0.69 erkek/kadın.
Toplam nüfusta: 0.96 erkek/kadın (2006 verileri).
Bebek ölüm oranı: 24.68 ölüm/1000 doğan bebek (2006 tahmini).
Ortalama hayat süresi: Toplam nüfus: 65.6 yıl.
Erkeklerde: 62.24 yıl.
Kadınlarda: 69.03 yıl (2006 verileri).
Ortalama çocuk sayısı: 2.18 çocuk/1 kadın (2006 tahmini).
HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı: %3 (2003 verileri).
HIV/AIDS - hastalıkları taşıyan insan sayısı: 5600 (2003 verileri).
HIV/AIDS - hastalıklarından ölenler: 200 (2003 verileri).
Ulus: Bahama.
Nüfusun etnik dağılımı: Siyah ırk %85 beyaz ırk %12 Asyalılar ve Hispaniola’lılar.
Din: Baptistler %32 Anglikanlar %20 Roma Katolikleri %19 Methodistler %6 diğer %23.
Dil: İngilizce(resmi) Creole (hem Avrupa hem de Asya soyundan gelen kişilerin konuştuğu dil).
Okur yazar oranı: 15 yaş ve üzeri bilgiler.
Toplam nüfus: %95.6.
Erkek: %94.7.
Kadın: %96.5 (2003 verileri).
Yönetimi
Ülke adı: Bahama.
ingilizce: Bahamas The.
Yönetim Biçimi: meşruti monarşi.
Başkent: Nassau.
İdari bölümler: 21 bölge; Acklins ve Crooked Adaları Bimini Cat Adaları Exuma Freeport Fresh Creek Governor›s Limanı Green Turtle Cay Harbour Adası High Rock Inagua Kemps Bay Long Adası Marsh Limanı Mayaguana New Providence Nicholls Şehri ve Berry Adaları Ragged Adası Rock Sound Sandy Burunu San Salvador ve Rum Cay.
Bağımsızlık günü: 10 Temmuz 1973.
Milli bayram: Kur
Konum: Orta Doğu’da Basra Körfezinde Arabistan Yarımadası kıyısı açıklarında Bahreyn Adası ile 30 kadar küçük adadan oluşan bir takımadada yer alan ülkedir.
Coğrafi konumu: 26 00 Kuzey enlemi 50 33 Doğu boylamı.
Haritadaki konumu: Orta Doğu.
Yüzölçümü: toplam: 665 km².
Kara: 665 km².
Su: 0 km².
Sınır komşuları: 0 km.
Sahil şeridi: 161 km.
İklimi: Bahreyn’de yıl boyunca nem oranı yüksektir. Kış ayları ılımandır. Egemen rüzgar kuzeybatıdan esen nemli şamal rüzgarıdır. Güneyden esen rüzgarlar ise hem sıcak hem de kurudur; bazen kum ve toz getirir.
Arazi yapısı: Bahreyn Adası`nın orta bölgesi kayalıktır. Güneyde ve batıda bazı yerleri tuzlu bataklıklarla kaplı kumlu ovalar vardır.
Deniz seviyesinden yüksekliği: en alçak noktası: Basra Körfezi 0 m; en yüksek noktası: Jabal ad Dukhan 122 m.
Doğal kaynakları: Petrol doğal gaz balık inci.
Arazi kullanımı: tarıma uygun topraklar: %2.82.
Sürekli ekinler: %5.63.
Otlaklar: %6.
Ormanlık arazi: %0.
Diğer: %85.55 (2005 verileri).
Sulanan arazi: 40 km² (2005 verileri).
Doğal afetler: periyodik kuraklıklar; kum fırtınaları.
Nüfus Bilgileri
NüfuSu: 698585 (Temmuz 2006 verileri).
Yaş yapısı: 0-14 yaş: %27.4 (erkek 96567; kadın 94650).
15-64 yaş: %69.1 (erkek 280272; kadın 202451).
65 yaş ve üzeri: %3.5 (erkek 12753; kadın 11892) (2006 verileri).
Nüfus artış oranı: %1.45 (2006 verileri).
Mülteci oranı: 0.82 mülteci/1000 nüfus (2006 tahmini).
Cinsiyet oranı: doğumlarda: 1.03 erkek/kadın.
15 yaş altı: 1.02 erkek/kadın.
15-64 yaş: 1.38 erkek/kadın.
65 yaş ve üzeri: 1.07 erkek/kadın.
Toplam nüfusta: 1.26 erkek/kadın (2006 verileri).
Bebek ölüm oranı: 16.8 ölüm/1000 doğan bebek (2006 tahmini).
Ortalama hayat süresi: Toplam nüfus: 74.45 yıl.
Erkek: 71.97 yıl.
Kadın: 77 yıl (2006 verileri).
Ortalama çocuk sayısı: 2.6 çocuk/1 kadın (2006 tahmini).
HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı: %0.2 (2001 verileri).
Ulus: Bahreyn.
Nüfusun etnik dağılımı: Bahreynliler %63 Asyalılar %19 diğer Araplar %10 İranlılar %8.
Dinler: Şii Müslümanlar %70 Sünni Müslümanlar %30.
Dil: Arapça İngilizce Farsça Urduca.
Okur yazar oranı: 15 yaş ve üzeri bilgiler.
Toplam nüfus: %89.1.
Erkek: %91.9.
Kadın: %85 (2005 verileri).
Yönetimi
Ülke adı: Resmi uzun adı: Bahreyn Devleti.
kısa şekli : Bahreyn.
Yerel tam adı: Dawlat al Bahrayn.
yerel kısa şekli: Al Bahrayn.
Eski adı: Dilmun.
ingilizce: Bahrain.
Yönetim Biçimi: Mutlak Monarşi.
Başkent: Manama.
İdari bölmeler: 12 belediye; Al Hadd Al Manamah Al Mint**ah al Gharbiyah Al Mint**ah al Wusta Al Mint**ah ash Shamaliyah Al Muharr** Ar Rifa› wa al Mint**ah al Janubiyah Jidd Hafs Madinat Hamad Madinat ‹Isa Juzur Hawar Sitrah.
Bağımsızlık günü: 15 Ağustos 1971.
Milli bayram: Milli Gün 16 Aralık (1971).
Anayasa: 14 Şubat 2002 de yeni anayasa kabul edilmiştir.
Hukuk sistemi: İslam hukuku ve İngiliz hukuku temel alınmıştır.
Üye olduğu uluslararası örgüt ve kuruluşlar: ABEDA AFESD
Kalkınma ve Yatırım Bankalarının borçlu sıfatıyla düzenleyip, ihraç ettikleri emre veya hamiline yazılı bir sermaye piyasası aracıdır.
Tedavi için gerekli malzeme : Papatya, su.
Hazırlanışı : 4 su bardağı suya bir avuç papatya konur. Kaynatılır, süzülür. Bu su ile basur memelerinin üzeri yıkanır.
Nüfus: 59.300.
Yüzölçümü: 54 km2.
Komşuları: Atlas Okyanusu’nda ada.
Önemli Şehirleri: Hamilton.
Dil: İngilizce, Portekizce.
Yönetim Biçimi: Koloni.
Tarih: Bermuda’nın ilk sömürge oluşu, İngiliz Sir George Somers ve beraberindekilerin 1609 yılında bir deniz kazasına uğramalarıyla başlar. Bermuda 1684’te İngiliz Kraliyeti’nin buyruğuna girdi ve 1968’de öz yönetimli sömürge haline geldi. Bermuda’da ABD’nin bir deniz ve hava üssü vardır.
Zamanla bir günden uzun, bir aydan da kısa bir zaman birimine ihtiyaç duyuldu. Babilliler 7 günlük haftayı zaman birimi olarak kullanmaya başladılar. Sonraları Yunanlılar, Çinliler ve Mısırlılar 10 günlük, Romalılar ise 8 günlük haftayı kullanmaya çalıştılar.
Bir hafta olarak kabul edilen yedi günlük sürenin kaynağı tam olarak bilinmiyor. En kuvvetli tez bu sürenin Ay’ın evrelerinden kaynaklandığına dayanır. Ay’ın dört evresinin (yeni ay, ilk dördün, dolunay, son dördün) sürelerine en yakın olan tam gün sayısı yedidir.
Ancak bu doğal ve astronomik temelin yanı sıra astrolojik bir inanışın da, ta Babilliler zamanından itibaren, yedi günün bir hafta olarak seçilmesinde rol oynadığı ileri sürülüyor. İlk çağlarda bilinen beş gezegen ile Güneş ve Ay’ın toplam sayısının yedi oluşu bu sayıya gizemli ve uğurlu bir sayı olarak bakılmasına neden olmuştur.
Daha sonraları dinlerde göklerin yedi kat oluşuna inanış, müzikteki ana nota ve tabiattaki ana renk sayılarının da yedi oluşu bu sayının gizemini iyice arttırmıştır. Takvimde yedi günlük haftanın resmiyet kazanması ise milattan sonra 327 yılında Roma İmparatoru I. Constantinus’un çıkardığı bir emirle olmuştur.
Tevrat’ın yaratılış (tekvin) anlayışına göre Tanrı evreni 6 günde yaratmış, yedinci günde de (cumartesi) dinlenmiştir. Hıristiyanlar haftayı Tevrat’taki şekliyle kabul ettiler, yalnız Hz. İsa’nın diriliş hatırasına yedinci günü değil de birinci günü, yani pazarı ‘Tanrı Günü’ olarak kabul ettiler.
İslam dininin doğuşundan sonra da yine yedi günlük hafta süresi benimsendi. Ancak Hz. Muhammed’in müminleri mescitte toplayıp, namaz kıldığı, hutbede devlet ve günlük işleriyle ilgili açıklamalar yaptığı altıncı gün (cuma) dinlenme günü olarak kabul edildi. Türkiye Cumhuriyeti’nde 27 Mayıs 1935 tarihinde yayımlanan bir kanunla tatil günü cumadan pazara alındı.
1792 yılında Fransa takvim yapısını değiştirerek 10 günü bir hafta kabul etti ama yürütemedi. Rusya 1929’da 5 günlük hafta uygulamasına geçti, sonra bir haftayı 6 güne çıkardı ve sonunda pes ederek 1940’da 7 günlük haftaya geri döndü.
Zamanla bir günden uzun, bir aydan da kısa bir zaman birimine ihtiyaç duyuldu. Babilliler 7 günlük haftayı zaman birimi olarak kullanmaya başladılar. Sonraları Yunanlılar, Çinliler ve Mısırlılar 10 günlük, Romalılar ise 8 günlük haftayı kullanmaya çalıştılar.
Bir hafta olarak kabul edilen yedi günlük sürenin kaynağı tam olarak bilinmiyor. En kuvvetli tez bu sürenin Ay’ın evrelerinden kaynaklandığına dayanır. Ay’ın dört evresinin (yeni ay, ilk dördün, dolunay, son dördün) sürelerine en yakın olan tam gün sayısı yedidir.
Ancak bu doğal ve astronomik temelin yanı sıra astrolojik bir inanışın da, ta Babilliler zamanından itibaren, yedi günün bir hafta olarak seçilmesinde rol oynadığı ileri sürülüyor. İlk çağlarda bilinen beş gezegen ile Güneş ve Ay’ın toplam sayısının yedi oluşu bu sayıya gizemli ve uğurlu bir sayı olarak bakılmasına neden olmuştur.
Daha sonraları dinlerde göklerin yedi kat oluşuna inanış, müzikteki ana nota ve tabiattaki ana renk sayılarının da yedi oluşu bu sayının gizemini iyice arttırmıştır. Takvimde yedi günlük haftanın resmiyet kazanması ise milattan sonra 327 yılında Roma İmparatoru I. Constantinus’un çıkardığı bir emirle olmuştur.
Tevrat’ın yaratılış (tekvin) anlayışına göre Tanrı evreni 6 günde yaratmış, yedinci günde de (cumartesi) dinlenmiştir. Hıristiyanlar haftayı Tevrat’taki şekliyle kabul ettiler, yalnız Hz. İsa’nın diriliş hatırasına yedinci günü değil de birinci günü, yani pazarı ‘Tanrı Günü’ olarak kabul ettiler.
İslam dininin doğuşundan sonra da yine yedi günlük hafta süresi benimsendi. Ancak Hz. Muhamnıed’in müminleri mescitte toplayıp, namaz kıldığı, hutbede devlet ve günlük işleriyle ilgili açıklamalar yaptığı altıncı gün (cuma) dinlenme günü olarak kabul edildi. Türkiye Cumhuriyeti’nde 27 Mayıs 1935 tarihinde yayımlanan bir kanunla tatil günü cumadan pazara alındı.
1792 yılında Fransa takvim yapısını değiştirerek 10 günü bir hafta kabul etti ama yürütemedi. Rusya 1929’da 5 günlük hafta uygulamasına geçti, sonra bir haftayı 6 güne çıkardı ve sonunda pes ederek 1940’da 7 günlük haftaya geri döndü.
Nüfus: 56.7 milyon.
Yüzölçümü: 244.100 km2.
Komşuları: Batıda Atlas Okyanusu, İrlanda Denizi, İrlanda Cumhuriyeti, Kuzeyde ve Doğuda Kuzey Denizi, Güneyde Manş Denizi.
Önemli Şehirleri: Birmingham, Glasgow Leeds, Sheffield, Liverpool, Brondford Manchester, Edinburg, Bristol, Coventry, Belfast, Nottingham, Leicester.
Din: Anglikan %57, Katolik %13, Presbiteryen %7, Metodist %4, diğer %19.
Dil: İngilizce.
Yönetim Biçimi: Çok Partili Meşruti Monarşi.
Siyasal Partiler.
Muhafazakar Parti, İşçi Partisi, Liberal Parti, Sosyal Demokrat Parti, Büyük Britanya Komünist Partisi, İskoç Ulusal Partisi, Galler Milliyetçi Partisi, Ülster Birleşikleri Sosyal Demokrat ve İşçi Partisi.
Tarih: II. Dünya Savaşı’na kadar Avrupa’nın ve dünyanın başat gücü olan ülke savaş sonrası yeni bir rol edinmiş, gerek üçüncü dünyadaki ulusçu hareketin etkisiyle, gerekse uluslararası baskıların artmasıyla denizaşırı sömürgelerine bağımsızlıklarını vererek dünyadaki öncü rolünü kaybetmiştir. 1956 Süveyş Krizi’nden sonra Birleşik Krallığın etkisini yitirdiği iyice ortaya çıktı. Bunun İngiliz Uluslar Topluluğu’na yansıması 1970’li yıllarda olmuş, bu yıllardan sonra, topluluk bağımsız üyelerin biraraya geldiği serbest bir birlik halini almıştır. Avrupa bünyesinde oluşturulan örgütlenme hareketlerinin de içinde olan Birleşik Krallık NATO’ya üyeliğinden başka 1973’te de AT’ye dahil olmuştur. Dünya Savaşı’ndan sonra Clemat Attlee’nin liderliğindeki İşçi Partisinin iktidarına rağmen 1951 yılında savaş sırasında başbakanlık yapan Sir Winston Churchill’in oluşturduğu muhafazakarların yönetimine geçerek 13 yıl böyle kalmıştır. 1979 yılına kadar İşçi Partisi ve Muhafazakar Parti arasında el değiştiren iktidar o tarihten 1990’a kadar Margaret Thatcher’in liderliğindeki muhafazakarların elinde bulunmuştur. Thatcher’in 1990’da istifasıyla boşalan muhafazakar parti liderliği ve başbakanlığa Jon Major seçilmiştir. Birleşik Krallık yönetiminin ülke içindeki en önemli sorunları genel olarak ekonomik nedenlerle dayanmakla beraber Kuzey İrlanda’nın statüsü ve IRA militanlarının yarattıkları terör olayları da yönetimi zor durumda bırakmıştır. Uluslararası alanda en önemli sorun 1982 yılında yaşanan Falkland Krizi olmuş Arjantin Birleşik Krallık yönetiminin başarılı bir sınav verdiği bu olaylar Arjantin’in yenilgisi ile sona ermiş, hemen yapılan genel seçimler sonrasında da Thatcher liderliğindeki Muhafazakarlar iktidarlarını iyice sağlamlaştırmışlardır. Güney Afrika ile geleneksel bağlarına karşın bu ülkede sürdürülmekte olan “apartheid” politikasıyla çeşitli ekonomik yaptırımlar uygulamakta olan Birleşik Krallık yönetimi, 1990’da Nelson Mandela’nın serbest bırakılması üzerine uyguladığı yaptırımlara son verdiği gibi Güney Afrika’ya yatırım yasağını da kaldırılmıştır.
Nüfus: 7.719.000.
Yüzölçümü: 424.164 km2.
Komşuları: Batıda Peru, Şili; Güneyde Arjantin, Paraguay; Doğuda ve Kuzeyde Brezilya.
Önemli Şehirleri: La Paz, Santa Cruz, Cochabamba.
Din: %95 Katolik.
Dil: İspanyolca, Quechua ve Aymara dilleri.
Yönetim Biçimi: Cumhuriyet.
Tarih: İnkalar 13. yy. da bölgeyi ilk sahipleri Kızılderililerden alarak fethettiler. İspanya’nın hakimiyeti 1530’larda başladı ve 6 Ağustos 1825’e kadar sürdü, ülkenin ismi bağımsızlık savaşçısı Simon Bolivar’dan esinlenerek konuldu. 1879-1935 yılları arasında süren bir dizi savaşta Bolivya; Pasifik sahilini Şili’ye petrol yataklarına sahip Chaco’yu Paraquay’a ve kauçuk yetiştirilen bölgelerini de Brezilya’ya bıraktı. Özellikle maden işçileri arasında başgösteren ekonomik huzursuzluk, uzun süredir devam eden siyasi istikrarsızlığı besledi. 1951-64 yılları arasında Victor Paz Estensaro başkanlığındaki reformcu hükümet (kalay) madenlerini millileştirdi ve Kızılderili çoğunluğun yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik çabalarda bulunda fakat askeri bir cunta tarafından devrildi. Darbeler ve karşı darbeler askeri cuntanın General Villay’ı devlet başkanı olarak seçtiği 1981 yılına kadar sürdü. 1982 Temmuz’unda askeri cunta büyüyen ekonomik kriz ve dış borç zorlukları arasında iktidarı devraldı. Cunta Ekim’de istifa etti ve 1980’de demokratik yollardan seçilen Kongre’nin iktidara gelmesine izin verdi. Kokainin hammaddesi olan koka üretiminin azaltılması yönündeki Amerikan baskısı, polisle koka üreticileri arasında çatışmalara yol açtı ve Bolivyalılar arasındaki Anti-Amerikan duyguları artırdı.
Nüfus: 27.895.000.
Yüzölçümü: 919.595 km2.
Komşuları: Batıda Fas, Güneyde Moritanya, Mali ve Nijerya; Doğuda Libya ve Tunus.
Önemli Şehirleri: Cezayir, Wahran, Qacentina.
Din: %99 Sunni Müslüman.
Dil: Arapça ve Berberi Fransızcası.
Yönetim Biçimi: Cumhuriyet.
Siyasi Partiler.
Ulusal Kurtuluş Cephesi, İslami Kurtuluş Cephesi, Sosyalist Güçler Cephesi, Cezayir’de Demokrasi Hareketi.
Tarih: Ülkenin bilinen ilk yerlileri, Berberilerin, Romalıların, Vandalların ve son olarak da Arapların atalarıdır. 1518’den Fransa’nın yönetimi devraldığını 1830 yılına kadar, ülkeyi Türkler yönetti. Geniş ölçekli Avrupa göçleri ve Fransızların kendi kültürlerini yerleştirmeye çalışmaları, Arap milliyetçiliğinin bir gerilla savaşına atılmasını önleyemedi. Barış ve Fransızların geri çekilmeleri Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle ile müzakere edildi. Bağımsızlık 5 Haziran 1962’de geldi. 1965’te askeri bir darbe olup da Albay Hovari Boumedienne liderliğe gelinceye kadar, bu iç savaşın galibi ve ülkeyi yöneten Ahmet Ben Beila idi. 1967’de Cezayir İsrail’e savaş ilan etti. ABD ile bağlarını kopardı ve SSCB ile askeri siyasi bağlar kurdu. 1988’deekonomik sıkıntıları protesto eden ayaklanmalarda 500 kişi öldü. 1989’da ise seçmenler, çok partili sisteme geçişi düzenleyen yeni bir anayasayı onayladılar. Hükümet islam kökten dincilerinin kazanacağı tahmin edilen 1992 Ocak seçimlerini iptal etti ve cezayiri 10.000 camisinde yürütülen tüm din dışı faaliyetleri yasakladı. 29 Haziran 1992’de devlet başkanı Muhammed Boudiaf uğradığı suikast sonucu öldü. Gruplar arası çatışmalar halen devam etmektedir.
Yerel bir saklama kuruluşunda depo edilen yabancı menkul kıymetleri temsilen çıkarılan ve bu menkul kıymetlerin verdiği hakları aynen sağlayan, bunlara özdeş, hamiline yazılı, nominal değeri temsil ettiği yabancı menkul kıymetin para birimi cinsinden ifade edilen sermaye piyasası aracıdır.
sanayi
Ham maddeleri işlemek, enerji kaynaklarını yaratmak için kullanılan yöntemlerin ve araçların bütünü.
İhracı yapan ülkenin kendi para birimi dışındaki bir döviz cinsinden ve uluslararası bir konsorsiyum aracılığı ile bir banka ve/veya sendikasyon tarafından birden fazla ülkede eşannlı olarak ihraç edien, genellikle hamiline kayıtlı tahvilerdir.
İhraçcıların borçlu sıfatı ile düzenleyip ihraç ettikleri emre veya hamiline yazılı kısa vadeli sermaye piyasası aracıdır.
yağ yakıt
Ham petrolün damıtılması sonunda elde edilen ve yakıt olarak kullanılan ürün.
Belirtileri : Mide ağrısı, bulantı veya kusma, baş ağrısı, iştahsızlık, aniden çıkan ateş, baş dönmesi, dilde beyaz pas, yorgunluk görülür. Midenin üzerine bastırlınca da ağrı hissedilir. Bu belirtiler özellikle ilk bahar ve son bahar aylarında artar.
Tedavisi : Perhiz ve istirahat şarttır. Hastalığı doğuran nedenler ortadan kaldırılır. Hafif yiyecekler yenir. Aspirin gibi ilçlar kullanılmaz. Yemekler, yavaş yavaş ve çok çiğnenerek yenir. Ayrıca aşağıdaki reçeteler de uygulanır.
Tedavi için gerekli malzeme : Nane, su.
Hazırlanışı : 1 çay bardağı kaynak suya, 1 kahve kaşığı kuru nane konur. 10 dakika bekletilip süzülür. Yemeklerden sonra içilir.
İhraçcıların bedelleri inşa edilecek veya edilmekte olan gayrimenkul projelerinin finansmanında kullanılmak üzere ihraç ettikleri, değerleri birbirine eşit, hamiline yazılı menkul kıymettir.
Konum: Okyanusya, Kuzey Pasifik Okyanusunda ada.
Coğrafi konumu: 13 28 Kuzey enlemi, 144 47 Batı boylamı.
Haritadaki konumu: Okyanusya.
Yüzölçümü: 541.3 km².
Kara komşuları: 0 km.
Sahil şeridi: 125.5 km.
İklim: Tropikal deniz; hava genellikle sıcak ve nemlidir, kuzeydoğu rüzgarlarının etkisi ile değişmektedir. Ocak - Haziran arası kuru mevsim, Haziran - Aralık ayları arasında yağışlı sezon yaşanır.
Arazi yapısı: Volkanik özellikli, mercan resifleri ile çevrilidir.
Deniz seviyesinden yüksekliği: en alçak noktası: Pasifik Okyanusu 0 m.
en yüksek noktası: Lamlam Dağı 406 m.
Doğal kaynakları: Balık, turizm.
Arazi kullanımı: tarıma uygun topraklar: %3.64.
daimi ekinler: %18.18.
Diğer: %78.18 (2005 verileri).
Nüfus Bilgileri
Nüfus: 171,019 (Temmuz 2006 verileri).
Nüfus artış oranı: %1.43 (2006 verileri).
Mülteci oranı: 0 mülteci/1,000 nüfus (2006 tahmini).
Bebek ölüm oranı: 6.81 ölüm/1,000 doğan bebek (2006 tahmini).
Ortalama hayat süresi: Toplam nüfus: 78.58 yıl.
Erkeklerde: 75.52 yıl.
Kadınlarda: 81.83 yıl (2006 verileri).
Ortalama çocuk sayısı: 2.58 çocuk/1 kadın (2006 tahmini).
Ulus: Guamlı.
Nüfusun etnik dağılımı: Chamorro %37.1, Filipinli %26.3, diğer Pasifik adalı %11.3, beyaz ırk %6.9, Çinli, Japon, Kore ve diğer %6.3, diğer etnik gruplar %2.3, diğer %9.8 (2000).
Din: Roma Katolikleri %85, diğer %15 (1999 verileri).
Diller: İngilizce, Chamorro, Japonca.
Okur yazar oranı: 15 yaş ve üzeri için veriler.
Toplam nüfusta: %99.
erkekler: %99.
kadınlar: %99 (1990 verileri).
Yönetimi
Ülke adı: Resmi tam adı: Guam Bölgesi.
kısa şekli : Guam.
Başkent: Hagatna (Agana).
İdari bölümler: yok (ABD’ye bağlıdır).
Bağımsızlık günü: yok (ABD’ye bağlıdır).
Milli bayram: Keşif Günü, Mart ayının birinci Pazartesi (1521).
Anayasa: 1 Ağustos 1950.
Üye olduğu uluslararası örgüt ve kuruluşlar: ESCAP (Asya ve Pasifikler Ekonomik ve Sosyal Komisyonu), Interpol (Uluslararası Polis Teşkilatı), IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi), SPC (Güney Pasifik Komisyonu).
Ekonomik Göstergeler
GSYİH: Satınalma Gücü paritesi - 2.5 milyar $ (2005 verileri).
Enflasyon oranı (tüketici fiyatlarında): %2.5 (2005 verileri).
İş gücü: 62,050 (2002 verileri).
Sektörel işgücü dağılımı: tarım: %26.
Endüstri: %10.
Hizmet: %64 (2004 verileri).
İşsizlik oranı: %11.4 (2002 verileri).
Endüstri: ABD askeriye, turizm, yapı malzemeleri, beton ürünleri, matbaa, gıda ürünleri, tekstil.
Elektrik üretimi: 1.764 milyar kWh (2004).
Elektrik tüketimi: 1.641 milyar kWh (2004).
Elektrik ihracatı: 0 kWh (2004).
Elektrik ithalatı: 0 kWh (2004).
Tarım ürünleri: Meyve, hindistancevizi, sebze, yumurta, domuz, kümes hayvanları, büyükbaş hayvan.
İhracat: 45 milyon $ (2004).
İhracat ürünleri: Petrol ürünleri, yapı malzemeleri, balık, yiyecek ve içecek ürünleri.
İhracat ortakları: Japonya %67.2, Singapur %11.6, Birleşik Krallık %4.8 (2005).
İthalat: 701 milyon $ (2004 verileri).
İthalat ürünleri: Petrol ve petrol ürünle
- Basit Guatr : Bu çeşit guatrda tiroid bezi balon gibi şişer. Nedeni alınan iyotun yetersiz olmasıdır. Dağlık bölgelerde oturanlarda, ergenlik yaşlarında ve hamilelerde çok görülür.
- Yumrulu Guatr : Bu çeşit guatrda, tiroid bezinin iki yanında kabarıklık veya üzüm salkımını andıran şişlikler görülür. Her iki çeşit guatrda da endişelenecek bir durum yoktur. Ancak tedaviye erken başlamak gerekir. Yemeklerde iyotlu tuz kullanmak, mümkün olduğu kadar çok balık, pırasa, kuru erik, yumurta, taze fasulye, pazı, soğan, sarmısak, dut veya dut kurusu, havuç yemek; inek sütü, erik hoşafı, ve havuç suyu içmek çok faydalıdır. Ayrıca kabız olmamaya gayret etmek gerekir. Lahana, mısır ve turp da yenmemelidir. Aşağıdaki reçetelerden de faydalanılır.
Tedavi için gerekli malzeme : Meşe dalı kabuğu.
Hazırlanışı : 1 avuç meşe dalı kabuğu toz haline gelinceye kadar dövülür. Bu tozla guatırın üzeri ovulur. Aynı işlem hergün tekrarlanır.
Kesinlikle hayır! Hamburgerin tarihi Orta Asya’ya Tatar diye bilinen Türk toplumlarına kadar uzanır. O zamanlar savaşçı Tatar atlıları çiğ et yiyorlardı. Zamanla bu eti eğerlerinin altına koyduklarında, uzun seferlerde atın hareketleri sonucunda bu etin bir şekilde az da olsa piştiğini ve daha kolay çiğnenebilir hale geldiğini keşfettiler.
Yıllar geçtikçe, Asya steplerindeki uzun seferlerinin sonunda bu eti eğerin altından çıkarttıklarında ona tuz, biber ve soğan da ilave ettiler ve sonunda bugünkü bilinen ‘Tatar Bifteği’ ortaya çıktı.
Almanya’nın Hamburg şehrinden bir tüccar, ticaret amacı ile gittiği Orta Asya’da 19. yüzyılın ortalarında Tatar Bifteği’ni görür ve Almanya’ya getirerek Hamburg Bifteği olarak sunar. Daha sonraları bir aşçı bu eti kızartarak servise sunar ve ona ‘Hamburg’a ait’ anlamında hamburger adını verir.
Hamburger Almanya’yı iki yolla terk eder. Yine 19. yüzyılda bir fizikçi ve aynı zamanda yemek geliştirme uzmanı olan Dr. J. H. Salisbury hamburgeri İngiltere’ye getirir. Salisbury sağlıklı bir yaşam için günde üç kere, önceden sıcak su ile yıkanmış biftek yenilmesi gerektiğine inanıyordu. Bu şekilde hazırlanan hamburgere İngiltere’de ‘Salisbury Bifteği’ adı verildi.
Diğer yolla ise, 19. yüzyılın sonlarında Alman göçmenleri ile Amerika’ya gitti. Hamburger etinden yapılan köftelerin ismi burada hamburger olarak yerleşti. Yani tarihinin hiçbir safhasında hamburgerin içinde domuz eti olmadı. Gerisin geriye Türkiye’ye döndüğünde ise tarihinin atalarımıza dayandığını bilmeyenler geleneksel damak tadımıza uygun olmadığını ileri sürdüler.
Bu arada belirtelim ki, Birinci Dünya Savaşı sonrası ABD’de İngilizce’deki Alman kökenli kelimeleri ayıklamak için yapılan çalışmada, hamburgerin ismi de ‘Salisbury Bifteği’ olarak değiştirilmeye çalışıldı, ama tutmadı.
Kesinlikle hayır! Hamburgerin tarihi Orta Asya’ya Tatar diye bilinen Türk toplumlarına kadar uzanır. O zamanlar savaşçı Tatar atları çiğ et yiyorlardı. Zamanla bu eti eğerlerinin altına koyduklarında, uzun seferlerde atın hareketleri sonucunda bu etin bir şekilde az da olsa piştiğini ve daha kolay çiğnenebilir hale geldiğini keşfettiler.
Yıllar geçtikçe, Asya steplerindeki uzun seferlerinin sonunda bu eti eğerin altından çıkarttıklarında onatuz, biber ve soğan da ilave ettiler ve sonunda bugünkü bilinen “Tatar Bifteği” ortaya çıktı.
Almanya’nın Hamburg şehrinden bir tüccar, ticaret amacıyla gittiği Orta Asya’da 19. yüzyılın ortalarında Tatar Bifteği’ni görür ve Almanya’ya getirerek Hamburg bifteği olarak sunar. Daha sonraları bir aşçı bu eti kızartarak servie sunar ve ona “Hamburg’a ait” anlamında hamburger adını verir.
Hamburger Amanya’yı iki yolla terk eder. Yine 19. yüzyılda bir fizikçi aynı zamanda yemek geliştirme uzmanı olan Dr. J. H. Salisbury hamburgeri İngiltere’ye getiri. Salisbury sağlıklı bir yaşam için günde üç kere, önden sıcak su ile yıkanmış biftek yenilmesi gerektiğine inanıyordu. Bu şekilde hazırlanan hamburgere İngiltere’de “Salisbury Bifteği” adı verildi.
Diğer yolla ise, 19. yüzyılın sonlarında Alman göçmenleri ile Amerika’ya gitti. Hamburger etinden yapılan köftelerin ismi burada hamburger olarak yerleşti. Yani tarihin hiçbir safhasında hamburgerin içinde domuz eti olmadı. Gerisin geriye Türkiye’ye döndüğünde ise tarihinin atalarımıza dayandığını bilmeyenler geleneksel damak tadımıza uygun olmadığını ileri sürdüler.
Bu arada belirtelim ki, Birinci Dünya Svaşı sonrası ABD’de İngilizcede’ki Alman kökenli kelimeleri ayıklamak için yapılan çalışmada, hamburgerin ismi de “Salisbury Bifteği” olarak değiştirilmeye çalışıldı, ama tutmadı.
Konum: Doğu Asya’da, Kuzey Çin Denizi kıyısında ve Çin sınırında yer almaktadır.
Coğrafi konumu: 22 15 Kuzey enlemi, 114 10 Doğu boylamı.
Haritadaki konumu: Güneydoğu Asya.
Yüzölçümü: 1,092 km².
Sınırları: toplam: 30 km.
sınır komşuları: Çin 30 km.
Sahil şeridi: 733 km.
İklim: tropikal muson; kışlar soğuk ve nemli, sonbahar ayları sıcak ve yağmurlu, yazlar güneşli geçer.
Arazi yapısı: Hong Kong`u oluşturan yarımada ve adalar, Çin`in güneydoğusundan güneybatıya doğru uzanan bir dağ sırasının kısmen su altında kalmış parçasıdır. Çok sayıdaki tepe, çoğunlukla volkanik kayaçlardan oluşur.
Deniz seviyesinden yüksekliği: en alçak noktası: Güney Çin Denizi 0 m;.
en yüksek noktası: Tai Mo Shan 958 m.
Arazi kullanımı: tarıma uygun topraklar: %5.05.
daimi ekinler: %1.01.
Diğer: %93.94 (2001 verileri).
Sulanan arazi: 20 km² (1998 verileri).
Doğal afetler: Ara sıra kasırgalar ortaya çıkar.
Nüfus Bilgileri
Nüfus: 6,940,432 (Temmuz 2006 verileri).
Nüfus artış oranı: %0.59 (2006 verileri).
Mülteci oranı: 4.89 mülteci/1,000 nüfus (2006 tahmini).
Bebek ölüm oranı: 2.95 ölüm/1,000 doğan bebek (2006 tahmini).
Ortalama hayat süresi: Toplam nüfus: 81.59 yıl.
Erkeklerde: 78.9 yıl.
Kadınlarda: 84.5 yıl (2006 verileri).
Ortalama çocuk sayısı: 0.95 çocuk/1 kadın (2006 tahmini).
HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı: %0.1 (2003 verileri).
HIV/AIDS - hastalığı olan insan sayısı: 2,600 (2003 verileri).
HIV/AIDS - hastalıklarından ölenlerin sayısı: 200 den az (2003 verileri).
Ulus: Çinli/Hong Konglu.
Nüfusun etnik dağılımı: Çinli %95, diğer %5.
Din: Yerel dinlerin karışımı %90, Hıristiyan %10.
Diller: Çince, İngilizce.
Okur yazar oranı: 15 yaş ve üzeri için veriler.
Toplam nüfusta: %93.5.
erkekler: %96.9.
kadınlar: %89.6 (2002 verileri).
Yönetimi
Ülke adı: Geleneksel uzun şekli: Hong Kong Özel İdari Bölge.
kısa şekli : Hong Kong.
Yerel tam adı: Xianggang Tebie Xingzhengqu.
yerel kısa şekli: Xianggang.
Bağımsızlık durumu: Çin yönetimindedir.
İdari bölgeler: yok (Çin yönetimindedir.).
Bağımsızlık günü: yok (Çin yönetimindedir.).
Milli bayram: Ulusal gün 1 Ekim (1949).
Üye olduğu uluslararası örgüt ve kuruluşlar: APEC (Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Forumu), AsDB (Asya Kalkınma Bankası), BIS (Uluslararası İmar Bankası), CCC (Gümrük İşbirliği Konseyi), ESCAP (Asya ve Pasifikler Ekonomik ve Sosyal Komisyonu), ICC (Milletlerarası Ticaret Odası), ICFTU (Uluslararası Serbest Ticaret Birlikleri Konfederastonu), IMO (Uluslararası Denizcilik Örgütü), Interpol (Uluslararası Polis Teşkilatı), IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi), ISO (Uluslararası Standartlar Örgütü),WCL, WMO (Dünya Meteoroloji Örgütü), WToO (Dünya Turizm Örgütü), WTrO (Dünya Ticaret Örgütü).
Ekonomik Göstergeler
Ekonomiye genel bakış: Hong Kong, çoğunlukla uluslararası ticarete dayanan hareketli bir serbest piyasa ekonomisine sahiptir. Doğal kaynaklar kısıtlıdır ve gıda maddeleri ile ham maddeler ithal edilmektedir. İh
Ayak kemikleri yere düz basmaz. Taban çukuru denilen içbükey bir kubbenin iki ucuna ve kenarlarına basılır. Ayağın taban kısmının yapısı oldukça karışıktır. Burada birçok kas, kiriş, damar ve sinir yer almaktadır. Vücudumuzdaki kasların içinde en güçlüsü tabanlarımızda bulunur. İnsanın en hassas bölgelerinden biri olan bu bölgeyi korumak insan hayatı için çok önemlidir.
Çoğu ayakkabı ‘taban’ adı verilen ve kullanıldıkça eskiyen kalın bir alt parça ile ‘saya’ adı verilen ve ayağı saran daha ince bir üst parçadan oluşur. Ayakkabılar dünyada çok farklı iklimlerde yaşayan insanların yaşam şartlarına göre değişiklik gösterdiği gibi tarih boyunca moda da ayakkabıların şekilleri üzerinde çok etkili olmuştur.
Gerçi İspanya’daki 12-15 bin yıl öncelerine ait mağara resimlerinde erkeklerde deri, kadınlarda kürkten yapılmış giysiler görülüyor ama dünyadaki en eski ayakkabı izine, kuruyan çamur içinde sertleşip günümüze kadar kalmış olarak Mezopotamya’da rastlanmıştır.
Günümüzdeki anlamı ve şekli ile ayakkabının ilk olarak sandalet şeklinde sıcak iklimli ülkelerde ortaya çıktığı sanılıyor. İlk ayakkabılar ham deri, ayağın girebileceği şekilde bir zarf haline getirilerek yapılırdı. Bu ayakkabılar ayağın altını kızgın kumlardan, üstünü güneş ve sıcaktan koruyorlardı.
Mısır sanat eserlerinde hükümdar ve tanrılar daima çıplak ayaklı olarak görülürler. Sandaletlerin ise bu devirde sadece ev içinde giyildiği tahmin edilmektedir. Hititler bugün Anadolu’da çok az da olsa hala kullanılan çarıklara benzer ayakkabılar giyerlerdi.
Ortaçağda kızı evlenen bir baba onun üzerindeki otoritesini evleneceği adama bir ayakkabı töreni ile devrediyordu. Bugün bazı Batı ülkelerinde yeni evlenen çiftin arabalarının arkasına ayakkabı bağlama adeti de o günlerden, kız babasının damadına kızının ayakkabılarından birini vererek, artık onun himayesine girdiğini belirtmesi adetinden kalmadır.
Avrupa’da 11. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar sivri burunlu ayakkabılar moda oldu. Ortadoğu bölgesinde ise ayağı kızgın kumlardan korumak amacı ile yüksekte tutabilmek için ayakkabılara topuk ilave edildi. Avrupa’da 16. ve 17. yüzyıllarda bütün ayakkabıların topukları kırmızı renge boyanıyordu.
Avrupa’da 18. yüzyıla kadar kadın ve erkek ayakkabıları farklı değildi. Yüksekliği 15 santimetreyi bulan topuklu ayakkabıları Avrupa’da o yıllarda sadece üst sınıfa mensup insanlar (tabii iki kişinin yardımıyla) giyebiliyordu.
19. yüzyıla gelene kadar tüm dünyada her iki ayak için de eş ayakkabılar kullanıldığını yani ayakkabılarda sağ sol farkının olmadığını biliyor muydunuz? Sağ ve sol ayaklar için ayrı ayrı ayakkabı üretimine ilk olarak ABD’de, Philadelphia’da başlandı.
Altı lastik ayakkabılar ise ilk olarak 1916’da yine ABD’de yapıldı ve bunlara ‘ket’ (ked) adı verildi. Botlar ise ata binmenin yaygın olduğu soğuk ve dağlık bölgeler ile sıcak ve kumlu çöllerde ortaya çıktılar. Kadınlar için ilk bot 1840 yılında Kraliçe Victoria için dizayn edildi. Bağcıklı rahat yürüyüş ayakkabısı ise Birinci Dünyâ Savaşı sırasında ortaya çıktı.
Osmanlı Türkleri’nde de deri işleme sanatının çok gelişmiş olması ve özellikle Yeniçeri Ocağı’nın at binmede uygun olan yumuşak deri çizmelere gösterdiği ihtiyaç yüzünden ayakkabıcılık çok gelişmiştir.
Bugün artık en ilkel topluluklarda bile insanlar bir çeşit ayakkabı giyiyor. Dünyada kaç çift ayakkabı var bilinmiyor ama uzayda dolaşan bir çift olduğu biliniyor. Ay’a ilk ayak basan astronot Neil Armstrong’un ayakkabıları dönüş yolculuğunda herhangi bir hastalık veya bilinmeyen bir kirlenme tehlikesine önlem olmak üzere dünyaya getirilmeyip uzaya bırakılmış. Şimdi uzayda dolanıp duruyorlar. Diğer astronot ile daha sonra gidenlerin ayakkabıları şimdi neredeler acaba?
Ayak kemikleri yere düz basmaz. Taban çukuru denilen içbükey bir kubbenin iki ucuna ve kenarlarına basılır. Ayağın taban kısmının yapısı oldukça karışıktır. Burada birçok kas, kiriş, damar ve sinir yer almaktadır. Vücudumuzdaki kasların içinde en güçlüsü tabanlarımızda bulunur. İnsanın en hassas bölgelerinden biri olan bu bölgeyi korumak insan hayatı için çok önemlidir.
Çoğu ayakkabı ‘taban’ adı verilen ve kullanıldıkça eskiyen kalın bir alt parça ile ‘saya’ adı verilen ve ayağı saran daha ince bir üst parçadan oluşur. Ayakkabılar dünyada çok farklı iklimlerde yaşayan insanların yaşam şartlarına göre değişiklik gösterdiği gibi tarih boyunca moda da ayakkabıların şekilleri üzerinde çok etkili olmuştur.
Gerçi İspanya’daki 12 - 15 bin yıl öncelerine ait mağara resimlerinde erkeklerde deri, kadınlarda kürkten yapılmış giysiler görülüyor ama dünyadaki en eski ayakkabı izine, kuruyan çamur içinde sertleşip günümüze kadar kalmış olarak Mezopotamya’da rastlanmıştır.
Günümüzdeki anlamı ve şekli ile ayakkabının ilk olarak sandalet şeklinde sıcak iklimli ülkelerde ortaya çıktığı sanılıyor, ilk ayakkabılar ham deri, ayağın girebileceği şekilde bir zarf haline getirilerek yapılırdı. Bu ayakkabılar ayağın altını kızgın kumlardan, üstünü güneş ve sıcaktan koruyorlardı.
Mısır sanat eserlerinde hükümdar ve tanrılar daima çıplak ayaklı olarak görülürler. Sandaletlerin ise bu devirde sadece ev içinde giyildiği tahmin edilmektedir. Hititler bugün Anadolu’da çok az da olsa hala kullanılan çarıklara benzer ayakkabılar giyerlerdi.
Ortaçağda kızı evlenen bir baba onun üzerindeki otoritesini evleneceği adama bir ayakkabı töreni ile devrediyordu. Bugün bazı Batı ülkelerinde yeni evlenen çiftin arabalarının arkasına ayakkabı bağlama adeti de o günlerden, kız babasının damadına kızının ayakkabılarından birini vererek, artık onun himayesine girdiğini belirtmesi adetinden kalmadır.
Avrupa’da 11. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar sivri burunlu ayakkabılar moda oldu. Ortadoğu bölgesinde ise ayağı kızgın kumlardan korumak amacı ile yüksekte tutabilmek için ayakkabılara topuk ilave edildi. Avrupa’da 16. ve 17. yüzyıllarda bütün ayakkabıların topukları kırmızı renge boyanıyordu.
Avrupa’da 18. yüzyıla kadar kadın ve erkek ayakkabıları farklı değildi. Yüksekliği 15 santimetreyi bulan topuklu ayakkabıları Avrupa’da o yıllarda sadece üst sınıfa mensup insanlar (tabii iki kişinin yardımıyla) giyebiliyordu.
19. yüzyıla gelene kadar tüm dünyada her iki ayak için de eş ayakkabılar kullanıldığını yani ayakkabılarda sağ sol farkının olmadığını biliyor muydunuz? Sağ ve sol ayaklar için ayrı ayrı ayakkabı üretimine ilk olarak ABD’de, Philadelphia’da başlandı. Altı lastik ayakkabılar ise ilk olarak 1916’da yine ABD’de yapıldı ve bunlara ‘ket’ (ked) adı verildi. Botlar ise ata binmenin yaygın olduğu soğuk ve dağlık bölgeler ile sıcak ve kumlu çöllerde ortaya çıktılar. Kadınlar için ilk bot 1840 yılında Kraliçe Victoria için dizayn edildi. Bağcıklı rahat yürüyüş ayakkabısı ise Birinci Dünya Savaşı sırasında ortaya çıktı.
Osmanlı Türkleri’nde de deri işleme sanatının çok gelişmiş olması ve özellikle Yeniçeri Ocağı’nın at binmede uygun olan yumuşak deri çizmelere gösterdiği ihtiyaç yüzünden ayakkabıcılık çok gelişmiştir.
Bugün artık en ilkel topluluklarda bile insanlar bir çeşit ayakkabı giyiyor. Dünyada kaç çift ayakkabı var bilinmiyor ama uzayda dolaşan bir çift olduğu biliniyor. Ay’a ilk ayak basan astronot Neil Armstrong’un ayakkabıları dönüş yolculuğunda herhangi bir hastalık veya bilinmeyen bir kirlenme tehlikesine önlem olmak üzere dünyaya getirilmeyip uzaya bırakılmış. İimdi uzayda dolanıp duruyorlar. Diğer astronot ile daha sonra gidenlerin ayakkabıları şimdi neredeler acaba?
Günümüzde çiklet diye bilinen bir tür sakızı ilk çiğneyenler ise Meksika yerlileriydiler. Yerel bir ağacın özünü çıkartıyorlar, bir kapta kaynatıyorlar ve güneşte kurumaya bırakıyorlardı. Sertleşen bu ‘chickle’ (çikıl) adını verdikleri beyaz özü ise çiğniyorlardı. Kokusu ve lezzeti olmayan bu ilk sakızın günümüz sakızları ile çok bir benzerliği yoktu.
Sakızın hammaddesi ABD’ye ilk olarak Lopez de Sanna adlı bir Meksikalı general tarafından getirildi. Thomas Adam isimli bir müteşebbis bu sakız hammaddesini önce kimyasal yolla ucuz sentetik lastik elde etmek için kullandı.
Bunda başarılı olamayınca sakızı sert şekerleme ile kapladı. Bu şekilde güzel lezzet ve koku da kazandırdığı ilk ticari sakızları minik toplar halinde piyasaya sundu. Daha sonra da ince düzgün plakalar şeklinde satışa çıkardığı sakızlar için yaptığı yoğun tanıtım kampanyası sonunda işler ummadığı kadar iyi gitti. Bu, bilimsel bir başarısızlığın bir başka başarıyı yaratabileceğinin güzel bir örneğiydi.
Bugün dünyada üretilen bütün sakızlarda hemen hemen aynı maddeler kullanılır: Sakızın ana maddesine ilaveten başta şeker olmak üzere tatlandırıcılar ile lezzet ve koku veren katkı maddeleri. Bunların miktarları ve oranları sakızın tipine göre değişir. Örneğin kocaman balon yapılabilen sakızlarda ana madde daha fazladır.
Genellikle toplum içinde sürekli çiklet çiğneyenlerin bu davranışları görgüsüzlük hatta saygısızlık ifadesi olarak kabul edilir. Sakız aleyhtarlarından öğretmenler çocukların sınıfta konsantrasyonunu bozduğunu, anne ve babalar sakızı yutarsa sindirim sisteminin bloke olacağını, doktorlar da aşırı sakız çiğnemenin tükürük bezlerini kurutabileceğini ileri sürerler. Ancak yapılan araştırmalar sonucunda çiklet çiğnemenin diş sağlığı açısından faydalı olduğu tespit edilmiştir.
Ağzımızdaki tükürük salgısı dişlere dayanıklılık sağlayan kalsiyum maddesini temin etmektedir. Çiklet çiğneyen bir insanın ağzı daha fazla tükürük salgıladığından dişlerin dayanıklılığının artmasına neden olmaktadır. Örneğin ballı bir dilim ekmek yenildiğinde ağızda oluşan asit iki saat süre ile etkisini korur. Eğer yedikten sonra çiklet çiğnenmeye başlanırsa, bu asitli ortam 20 dakika gibi kısa bir sürede yok olmaktadır.
Çiklet çiğnerken ağızdaki kasların hareketleri insanın iştahını ve sigara içme arzusunu da frenler, konsantrasyonunu arttırır, gerilimini azaltır, sinir ve kaslarını gevşetir. İşte bu nedenlerle ABD Silahlı Kuvvetlerinde Birinci Dünya Savaşı’ndan itibaren tüm savaşlarda yiyecek ve su ile beraber askerlere çiklet de dağıtılmıştır.
Peki sakızı yuttuğumuzda midemizde yedi yıl kaldığı doğru mudur? Sakız bir gıda maddesi değildir. Bu nedenle midemiz bu tür şeyleri sindiremez ama bu onların midemizde devamlı olarak kalacakları anlamına gelmez. Sindirilemeseler bile midenin asit yoğunluklu sıvı ortamından diğer sindirilemeyen şeylerle birlikte, bağırsaklar yoluyla vücudu terk ederler.
Afrika’da 1000’e yakın dil konuşulmaktadır fakat l milyondan çok kişinin konuştuğu dillerin sayısı 30’u geçmez. Hindistan’da 800’den fazla dil konuşulmaktadır. Hatta bu kalabalık ülkede, her 12 kilometre gittikçe lisanın değiştiği söylenmektedir.
Genetik bilimi, insanlığın dünyanın belli bir noktasında, çok büyük bir olasılıkla Yakın Doğu’da doğarak yayıldığı ve dünya üzerindeki iki toplum coğrafi olarak birbirinden ne kadar uzaksa genetik yapılarının da o kadar farklı olduğu düşüncesini doğrulamaktadır. Örneğin Çin, Japon gibi doğu milletleri genetik olarak birbirlerine, Avrupalılar ise Kuzey Afrikalılara, Ortadoğululara ve Hintlilere daha yakındırlar.
Dünyanın bu genetik haritası ile konuşma lisanlarının yayılışı paralellik gösterir. Teoriye göre milattan önce 7500 yıllarında tarımın başlaması ve hayvancılığın gelişmesi ile birlikte Yakın Doğu’dan Avrupa’ya, Kuzey Afrika’ya ve Hindistan’a büyük göçler olmuştur. Bu büyük göç dalgaları üç ana dil gurubunun oluşmasına yol açmışlardır.
Diller arasındaki akrabalığa, bir başka deyişle dillerin tarihsel oluşumuna dayanan bu sınıflandırmada, ortak bir kökenden kaynaklandıkları varsayılan diller aynı öbeğe konulmuştur. Çelişkili olmalarına ve tam tatminkar açıklaması yapılamamasına rağmen bu üç dil grubu şunlardır: (1) Hint-Avrupa dilleri, (2) Ural-Altay dilleri, (3) Hami-Sami dilleri.
Türk dilleri Ural-Altay ailesinin Altay öbeğindedir. Büyük dil öbeklerinin dışında sınıflandırılmalarına rağmen Kore, Japon ve Eskimo dilleri de bu aileden gösterilir. Hami-Sami dillerinin en belirgin örneği Arapça’dır. Çin-Tibet ve Kafkasya dilleri, Avustralya, Afrika ve Amerika yerli dilleri bu ana sınıflandırmanın dışındadırlar.
Diller ayrıca dilbilgisi yapılarına göre de dört sınıfa ayrılır: (1) Kelimelerin kısa kısa, ek almadan, cümle içindeki yerlerine göre anlam yüklendikleri diller (Çin, Vietnam, vb.); (2) Zaman, kişi, olumsuzluk gibi tüm durumların fiilin köküne ek gelmesiyle türetilen diller (Türkçe); (3) Dilbilgisi bağlantılarının fiil kökünde değişiklik yapılarak ifade edildiği diller (Hint-Avrupa, Hami-Sami); (4) Sözcüklerle ekler birleştirilerek bir cümlenin tek sözcüğe dönüştürüldüğü diller (Eskimo). Örneğin Eskimo dilinde “takusariartorumagaluarnerpa” kelimesi “onun bununla uğraşmaya gerçekten niyetli olduğunu sanıyor musunuz” anlamına gelir.
Dünyadaki bütün dillerin tek ortak yanı, en çok kullanılan kelimelerin, daha az kullanılanlara göre az sayıda harfle yazılmaları, yani daha kısa olmalarıdır. Ayrıca hemen hemen bütün lisanlarda vücudun kısımlarının ve organlarının isimlerinin bir çoğu kısa kelimelerle ifade edilir. Türkçe’deki baş, bel, kaş, göz, kas, dil, diş, el, kol, saç, aya, ten, diz, kan, boy, bel, kıl, vb. gibi.
Lisanın zenginliğinde milletlerin yaşadığı ortamın ve kültürün etkisi vardır. Eskimo’lar ata, sadece at demekle yetinirken Türklerde atın cinsine, yaşına, rengine göre değişik isimleri vardır. Ancak bizler de ‘kar’a sadece kar derken Eskimo dilinde karı ve yağışını tanımlayan 32 kelime vardır.
Hayvanlara sesleniş bile dillere göre değişir. Bir İngiliz tavuğunu “bili-bili” diye çağırırsanız anlamaz. İngilizler tavuğu “çak-çak” (chuck), Finliler “fibi-fibu” diye çağırırlar ama hemen hemen bütün dillerde tavuğu kovalama sesleri birbirlerine benzer; kış-kış, kuş-kuş, kş-kş, kiş-kiş...
Afrika’da 1000’e yakın dil konuşulmaktadır fakat 1 milyondan çok kişinin konuştuğu dillerin sayısı 30’u geçmez. Hindistan’da 800’den fazla dil konuşulmaktadır. Hatta bu kalabalık ülkede, her 12 kilometre gittikçe lisanın değiştiği söylenmekledir.
Genetik bilimi, insanlığın dünyanın belli bir noktasında, çok büyük bir olasılıkla Yakın Doğu’da doğarak yayıldığı ve dünya üzerindeki iki toplum coğrafi olarak birbirinden ne kadar uzaksa genetik yapılarının da o kadar farklı olduğu düşüncesini doğrulamaktadır. Örneğin Çin, Japon gibi doğu milletleri genetik olarak birbirlerine, Avrupalılar ise Kuzey Afrikalılara, Ortadoğululara ve Hintlilere daha yakındırlar.
Dünyanın bu genetik haritası ile konuşma lisanlarının yayılışı paralellik gösterir. Teoriye göre milattan Önce 7500 yıllarında tarımın başlaması ve hayvancılığın gelişmesi ile birlikte Yakın Doğu’dan Avrupa’ya, Kuzey Afrika’ya ve Hindistan’a büyük göçler olmuştur. Bu büyük göç dalgaları üç ana dil gurubunun oluşmasına yol açmışlardır.
Diller arasındaki akrabalığa, bir başka deyişle dillerin tarihsel oluşumuna dayanan bu sınıflandırmada, ortak bir kökenden kaynaklandıkları varsayılan diller aynı öbeğe konulmuştur. Çelişkili olmalarına ve tam tatminkar açıklaması yapılamamasına rağmen bu üç dil grubu şunlardır:
(1) Hint-Avrupa dilleri, (2) Ural-Altay dilleri, (3) Hami-Sami dilleri.
Türk dilleri Ural-Altay ailesinin Altay öbeğindedir. Büyük dil öbeklerinin dışında sınıflandırılmalarına rağmen Kore, Japon ve Eskimo dilleri de bu aileden gösterilir. Hami-Sami dillerinin en belirgin örneği Arapça’dır. Çin-Tibet ve Kafkasya dilleri, Avustralya, Afrika ve Amerika yerli dilleri bu ana sınıflandırmanın dışmdadırlar.
Diller ayrıca dilbilgisi yapılarına göre de dört sınıfa ayrılır:
(1) Kelimelerin kısa kısa, ek almadan, cümle içindeki yerlerine göre anlam yüklendikleri diller (Çin, Vietnam, vb.);
(2) Zaman, kişi, olumsuzluk gibi tüm durumların fiilin köküne ek gelmesiyle türetilen diller (Türkçe);
(3) Dilbilgisi bağlantılarının fiil kökünde değişiklik yapılarak ifade edildiği diller (Hint-Avrupa, Hami-Sami);
(4) Sözcüklerle ekler birleştirilerek bir cümlenin tek sözcüğe dönüştürüldüğü diller (Eskimo). Örneğin Eskimo dilinde “takusariartorumagaluarnerpa” kelimesi “onun bununla uğraşmaya gerçekten niyetli olduğunu sanıyor musunuz” anlamına gelir.
Dünyadaki bütün dillerin tek ortak yanı, en çok kullanılan kelimelerin, daha az kullanılanlara göre az sayıda harfle yazılmaları, yani daha kısa olmalarıdır. Ayrıca hemen hemen bütün
lisanlarda vücudun kısımlarının ve organlarının isimlerinin bir çoğu kısa kelimelerle ifade edilir. Türkçe’deki baş, bel, kaş, göz, kas, dil, diş, el, kol, saç, aya, ten, diz, kan, boy, bel, kıl, vb. gibi.
Lisanın zenginliğinde milletlerin yaşadığı ortamın ve kültürün etkisi vardır. Eskimo’lar ata, sadece at demekle yetinirken Türklerde atın cinsine, yaşına, rengine göre değişik isimleri vardır. Ancak bizler de ‘kar’a sadece kar derken Eskimo dilinde karın ve yağışını tanımlayan 32 kelime vardır.
Hayvanlara sesleniş bile dillere göre değişir. Bir İngiliz tavuğunu “bili-bili” diye çağırırsanız anlamaz. İngilizler tavuğu “çak-çak” (chuck), Finliler “fibi-fibu” diye çağırırlar ama hemen hemen bütün dillerde tavuğu kovalama sesleri birbirlerine benzer; kış-kış, kuş-kuş, kş-kş, kiş-kiş...
Konum: Orta Doğu’da, Umman Körfezi ve Basra Körfezi ve Hazar Denizi kıyısında, Irak ve Pakistan arasında yer almaktadır.
Coğrafi konumu: 32 00 Kuzey enlemi, 53 00 Doğu boylamı.
Haritadaki konumu: Orta Doğu.
Yüzölçümü: 1.648 milyon km².
Sınırları: toplam: 5,440 km.
sınır komşuları: Afganistan 936 km, Ermenistan 35 km, Azerbaycan sınırı 432 km, Azerbaycan - Nahçıvan sınırı 179 km, Irak 1,458 km, Pakistan 909 km, Türkiye 499 km, Türkmenistan 992 km.
Sahil şeridi: 2,440 km.
İklimi: Hazar Denizi kıyısında subtropikal iklim hakimdir. Ülke genelinde bozkır iklimi etkisini gösterir.
Arazi yapısı: Arazi engebeli, dağlarla çevrili, yüksektir; orta kısımlarda çöl ve dağ havzaları vardır; kıyılarda ovalar yer alır.
Deniz seviyesinden yüksekliği: en alçak noktası: Hazar Denizi -28 m.
en yüksek noktası: Kuh-e Damavand 5,671 m.
Doğal kaynakları: petrol, doğal gaz, kömür, krom, bakır, demir, kurşun, manganez, çinko, sülfür.
Arazi kullanımı: tarıma uygun topraklar: %9.78.
ekinler: %1.29.
Diğer: %88.93 (2005 verileri).
Sulanan arazi: 76,500 km²(2003 verileri).
Doğal afetler: Periyodik kuraklıklar, su baskınları, kum fırtınaları, depremler.
Nüfus Bilgileri
Nüfus: 68,688,433 (Temmuz 2006 verileri).
Nüfus artış oranı: %1.1 (2006 verileri).
Mülteci oranı: -0.48 mülteci/1,000 nüfus (2006 tahmini).
Bebek ölüm oranı: 40.3 ölüm/1,000 doğan bebek (2001 tahmini).
Ortalama hayat süresi: Toplam nüfus: 70.26 yıl.
Erkeklerde: 68.86 yıl.
Kadınlarda: 71.74 yıl (2006 verileri).
Ortalama çocuk sayısı: 1.8 çocuk/1 kadın (2006 tahmini).
HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı: %0.01 den az (2001 verileri).
Ulus: İranlı.
Nüfusun etnik dağılımı: Persler %51, Azeriler %24, Gilaki ve Mazandarani %8, Kürt %7, Arap %3, Lur %2, Baloch %2, Türkmen %2, diğer %1.
Din: Şii Müslüman %89, Sünni Müslüman %10, Zerdüştçü, Musevi, Hıristiyan ve Bahai %1.
Diller: Persce ve Pers Lehçeleri %58, Türkçe ve Türk lehçeleri %26, Kürtçe %9, Lurice %2, Baloçice %1, Arapça %1, Türkçe %1, diğer %2.
Okur yazar oranı: 15 yaş ve üzeri için veriler.
Toplam nüfusta: %79.4.
erkekler: %85.6.
kadınlar: %73 (2003 verileri).
Yönetimi
Ülke adı: Resmi tam adı: İran İslam Cumhuriyeti.
kısa şekli : İran.
Yerel tam adı: Jomhuri-ye Eslami-ye İran.
yerel kısa şekli: İran.
ingilizce: Iran.
Yönetim biçimi: Şeriat Cumhuriyeti.
Başkent: Tahran.
İdari bölümler: 28 eyalet; Ardabil, Azarbayjan-e Gharbi, Azarbayjan-e Sharqi, Bushehr, Chahar Mahall va Bakhtiari, Esfahan, Fars, Gilan, Golestan, Hamadan, Hormozgan, Ilam, Kerman, Kermanshah, Khorasan, Khuzestan, Kohgiluyeh va Buyer Ahmad, Kordestan, Lorestan, Markazi, Mazandaran, Qazvin, Qom, Semnan, Sistan va Baluchestan, Tahran, Yazd, Zanjan.
Bağımsızlık günü: 1 Nisan 1979.
Milli bayram: Cumhuriyet Günü, 1 Nisan (1979).
Üye olduğu uluslararası örgüt ve kuruluşlar: CCC, CP, ECO (Ekonomik İşbirliği Örgütü), ESCAP (Asya ve Pasifikler Ekonomik ve Sosyal Komisyonu), FAO (Tarım ve Gıda Örgütü), G-19,
Ancak ıspanağı diğer yeşil sebzelerden ayıran, demir bakımından aşırı bir zenginlik de söz konusu değildir. Eşit ağırlıklı bir hamburgerde de ıspanak kadar demir vardır. Ayrıca bir mineralin bir sebzede çok bulunması, yenilince doğrudan vücudumuza geçeceği ve vücudumuzu bu mineraller bakımından zenginleştirip kuvvetlendireceği anlamına gelmez.
Her ne kadar çizgi roman kahramanlarının en eskilerinden olan Temel Reis zorda kalınca, bir konserve kutusu açıp içindeki ıspanağı yiyince adeleleri, pazuları şişip insan üstü bir güce sahip oluyor gibi görünüyorsa da ıspanağın içindeki gerek kalsiyumun gerekse demirin insan vücudu tarafından emilmesi zordur. Bu nedenle ıspanaktaki demirin insana pek faydası yoktur.
Temel Reis’in neden başka bir sebze değil de ıspanağı tercih ettiği konusunda, teneke kutu içinde satılan ıspanağın reklamını yapması dışında iki görüş daha var.
Birincisi, içindeki okzalik asitin verdiği ekşimsi tadı nedeniyle ıspanak yemeyi sevmeyen çocuklara bu yemeği sevdirmek. İkincisi ise ıspanakla demir, demirle kuvvet arasında ilişki kurarak demir eksikliğinin vücutta yarattığı zayıflık ve halsizliğin, ıspanak yemekle giderileceğine insanları inandırmaktır.
Demir eksikliğinin anemi denilen kansızlık hastalığı yarattığı doğrudur ama çok demir almanın da insanın kuvvetlenmesiyle fazla bir alakası yoktur. Vücudumuzun bir günlük demir ihtiyacını sadece ıspanaktan karşılayabilmek için yılda vücut ağırlığımızın iki misli kadar ıspanak yememiz gerekir ki bu da çok iyi bir fikir değildir. Ispanaktaki okzalik asit aşırı alındığında, idrarda toplanarak böbreklerde taş oluşumuna sebep olabilir.
Gelelim ıspanağın niçin yoğurtla yenildiğine. Gıdaların bileşimlerinde bulunan bazı maddeler, o gıdanın besin değerini azaltır. Örneğin ıspanakta bulunan okzalik asit, kalsiyumun vücut tarafından alınmasına mani olur. Bu nedenle okzalik asitçe zengin olan gıdalarla yoğun olarak beslenildiğinde, vücudun kalsiyumu bol gıdalarla takviye edilmesi gerekir.
Ispanak, semizotu, ebegümeci, pazı gibi gıdaların, kalsiyum zengini yoğurt ile yenilme alışkanlığının kökeni veya bilinçli olarak başlatılıp başlatılmadığı, insanların tat vermesi için mi yoksa sağlıklarını düşündükleri için mi bu alışkanlığı kazandıkları bilinmiyor ama kalsiyum eksikliğini gidermesi açısından yoğurt ilavesi son derecede yararlı ve sağlıklıdır.
Konum: Kuzey Avrupa, Baltik Denizi kıyısında, Finlandiya ile Norveç arasında yer alır.
Coğrafi konumu: 62 00 Kuzey enlemi, 15 00 Batı boylamı.
Haritadaki konumu: Avrupa.
Yüzölçümü: 449,964 km².
Sınırları: toplam: 2,233 km.
sınır komşuları: Finlandiya 614 km, Norveç 1,619 km.
Sahil şeridi: 3,218 km.
İklimi: Güneyde ılıman, kuzeyde subarktik iklim tipi görülür.
Arazi yapısı: Daha fazla düz ve kısmen dalgalı ovalar, batıda dağlar yer alır.
Deniz seviyesinden yüksekliği: en alçak noktası: Hammarsjon gölünde bir koy -2.41 m.
en yüksek noktası: Kebnekaise 2,111 m.
Doğal kaynakları: Çinko, demir, kurşun, bakır, gümüş, kereste, uranyum, hidro enerji.
Arazi kullanımı: tarıma uygun topraklar: %5.93.
daimi ekinler: %0.01.
Diğer: %94.06 (2005 verileri).
Sulanan arazi: 1,150 km² (2003 verileri).
Doğal afetler: Çevrili sularda yüzen buz kitleleri deniz trafiğini engellemektedirler.
Nüfus Bilgileri
Nüfus: 9,016,596 (Temmuz 2006 verileri).
Nüfus artış oranı: %0.16 (2006 verileri).
Mülteci oranı: 1.66 mülteci/1,000 nüfus (2006 tahmini).
Bebek ölüm oranı: 2.76 ölüm/1,000 doğan bebek (2006 tahmini).
Ortalama hayat süresi: Toplam nüfus: 80.51 yıl.
Erkeklerde: 78.29 yıl.
Kadınlarda: 82.87 yıl (2006 verileri).
Ortalama çocuk sayısı: 1.66 çocuk/1 kadın (2006 tahmini).
HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı: %0.1 (2001 verileri).
HIV/AIDS - hastalığı olan insan sayısı: 3,600 (2001 verileri).
HIV/AIDS - hastalıklarından ölenlerin sayısı: 100 den az (2003 verileri).
Ulus: İsveçli.
Nüfusun etnik dağılımı: İsveçliler, Fin ve Sami azınlığı, Yugoslav, Norveç, Yunan, Türk.
Din: Lutherci %87, Roma Katolikleri, Ortodoks, Baptist, Müslüman, Musevi, Budist.
Diller: İsveççe.
Okur yazar oranı: 15 yaş ve üzeri için veriler.
Toplam nüfusta: %99 (2003 verileri).
Yönetimi
Ülke adı: Resmi tam adı: İsveç Krallığı.
kısa şekli : İsveç.
Yerel tam adı: Konungariket Sverige.
yerel kısa şekli: Sverige.
ingilizce: Sweden.
Yönetim biçimi: Meşruti Krallık.
Başkent: Stockholm.
İdari bölümler: 21 bölge; Blekinge, Dalarnas, Gavleborgs, Gotlands, Hallands, Jamtlands, Jonkopings, Kalmar, Kronobergs, Norrbottens, Orebro, Ostergotlands, Skane, Sodermanlands, Stockholms, Uppsala, Varmlands, Vasterbottens, Vasternorrlands, Vastmanlands, Vastra Gotalands.
Bağımsızlık günü: 6 Haziran 1523.
Milli bayram: Bayrak Günü, 6 Haziran.
Anayasa: 1 Ocak 1975.
Üye olduğu uluslararası örgüt ve kuruluşlar: AfDB (Afrika Kalkınma Bankası), AsDB (Asya Kalkınma Bankası), AG (Avustralya Grubu), BIS (Uluslararası İmar Bankası), CBSS (Baltik Ülkeleri Konseyi), CCC (Gümrük İşbirliği Konseyi), CE (Avrupa Konseyi), CERN (Avrupa Nükleer Araştırma Teşkilatı), EAPC (Avrupa - Atlantik Ortaklık Konseyi), EBRD (Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası), ECE (Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu), EIB (Avrupa Yatırım Bankası), ESA (Avrupa Uzay Ajansı), Avrupa Birliği, FAO (Tarım ve Gıda Örgütü), G- 6, G- 9, G-10, IADB (Amerika Bölgesi Kal
Konum: Güney Avrupa, Akdeniz kıyısında yarımadada, kuzeydoğu Tunus›ta yer almaktadır.
Coğrafi konumu: 42 50 Kuzey enlemi, 12 50 Doğu boylamı.
Haritadaki konumu: Avrupa.
Yüzölçümü: 301,230 km².
Sınırları: toplam: 1,932.2 km.
sınır komşuları: Avusturya 430 km, Fransa 488 km, Holy See (Vatican City) 3.2 km, San Marino 39 km, Slovenya 232 km, İsviçre 740 km.
Sahil şeridi: 7,600 km.
İklimi: 7 ayrı iklim görülmektedir. Ama genel olarak ılıman hava hakimdir.
Arazi yapısı: Arazi engebeli ve dağlıktır, ovalar ve kıyıda alçak araziler yer alır.
Deniz seviyesinden yüksekliği: en alçak noktası: Akdeniz 0 m.
en yüksek noktası: Blanc Tepesi (Monte Bianco) 4,748 m.
Doğal kaynakları: Cıva, potas, mermer, sülfür, doğal gaz, ham petrol, balık, kömür, işlenebilir arazi.
Arazi kullanımı: tarıma uygun topraklar: %26.41.
daimi ekinler: %9.09.
Diğer: %64.5 (2005 verileri).
Sulanan arazi: 27,100 km² (2003 verileri).
Doğal afetler: Toprak kaymaları, çığ düşmeleri, depremler, volkanik patlamalar, su baskınları, toprak çökmeleri.
Nüfus Bilgileri
Nüfus: 58,133,509 (Temmuz 2006 verileri).
Nüfus artış oranı: %0.04 (2006 verileri).
Mülteci oranı: 2.06 mülteci/1,000 nüfus (2006 tahmini).
Bebek ölüm oranı: 5.83 ölüm/1,000 doğan bebek (2006 tahmini).
Ortalama hayat süresi: Toplam nüfus: 79.81 yıl.
Erkeklerde: 76.88 yıl.
Kadınlarda: 82.94 yıl (2006 verileri).
Ortalama çocuk sayısı: 1.28 çocuk/1 kadın (2006 tahmini).
HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı: %0.5 (2001 verileri).
HIV/AIDS - hastalığı olan insan sayısı: 140,000 (2001 verileri).
HIV/AIDS - hastalıklarından ölenlerin sayısı: 1,000 (2003 verileri).
Ulus: İtalyan.
Nüfusun etnik dağılımı: İtalyan.
Din: Roma Katolikleri, Protestanlar, Museviler, Müslümanlar.
Diller: İtalyanca (resmi), Almanca, Fransızca, Slovence.
Okur yazar oranı: 15 yaş ve üzeri için veriler.
Toplam nüfusta: %98.6 (2003).
Yönetimi
Ülke adı: Resmi tam adı: İtalya Cumhuriyeti.
kısa şekli : İtalya.
Yerel tam adı: Repubblica Italiana.
yerel kısa şekli: Italia.
Eski adı: İtalya Krallığı.
ingilizce: Italy.
Yönetim biçimi: Parlamenter Cumhuriyet.
Başkent: Roma.
İdari bölümler: 20 bölge; Abruzzi, Basilicata, Calabria, Campania, Emilia-Romagna, Friuli-Venezia Giulia, Lazio, Liguria, Lombardia, Marche, Molise, Piemonte, Puglia, Sardegna, Sicilia, Toscana, Trentino-Alto Adige, Umbria, Valle d›Aosta, Veneto.
Bağımsızlık günü: 17 Mart 1861.
Milli bayram: Cumhuriyet Günü, 2 Haziran (1946).
Anayasa: 1 Ocak 1948.
Üye olduğu uluslararası örgüt ve kuruluşlar: AfDB (Afrika Kalkınma Bankası), AsDB (Asya Kalkınma Bankası), AG (Avustralya Grubu), BIS (Uluslararası İmar Bankası), BSEC (Karadeniz Ekonomik İşbirliği), CCC (Gümrük İşbirliği Konseyi), CDB (Karayipler Kalkınma Bankası), CE (Avrupa Konseyi), CEI (Orta Avrupa Girişimi), CERN (Avrupa Nükleer Araştırma Teşkilatı), EAPC (Avrupa - Atlantik Ortaklık Konseyi), EBRD (Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası), ECE (Birleşmiş Milletl
Tedavi için gerekli malzeme : Kuru erik, su.
Hazırlanışı : 8 bardak suya, 250 gram kuru erik konur. Erikler pişinceye kadar kaynatılır. Günde 3 kere birer su bardağı içilir.
Aslında insanlar MÖ 3500 yıllarında bile üzerine yazı yazabilecek çeşitli şeyler kullanıyorlardı. Kağıdın icadı sonraki devirlerde Çinlileri dünyanın en gelişmiş kültürünün sahibi yaptı. Şaşırtıcıdır ki, Orta Asya’ya 751, Bağdat’a ise 793 yılında ulaşan Ts’ai Lun’un kağıt yapma metodu, Avrupa’ya 1000 yılda gelemedi. Avrupa’da ilk kağıt ancak 1151 yılında İspanya’da yapılabildi.
Özellikle matbaanın icadı ile birlikte kağıda olan ihtiyaç gittikçe büyüdü. Yeterli hammadde bulmakta zorlanıldı. Ayrıca bu şekilde kağıt imalatı çok zaman alıyordu ve dünyanın bir çözüme ihtiyacı vardı.
Kesin tarih bilinmiyor ama yaklaşık 18. yüzyılın başlarında Fransız bilimci Rene-Antonie Ferchault de Reaumur ormanda ağaçların arasında yürürken bir yaban arısı kovanı gördü. Yaban arıları evlerinde olmadığından durup kovanı incelemeye başladı. Birden kovanın kağıttan yapılmış olduğunu gördü. Peki onlar paçavra kullanmadan kovanı nasıl yapıyorlardı? Sadece paçavra değil, kimyasallar, ateş ve karıştırma tanklarını da kullanmıyorlardı. Arılar insanların bilmediği neyi biliyorlardı ?
Aslında her şey çok basitti. Kısa bir gözlem sonucunda gördü ki, yaban arıları ince dalları veya çürümüş kütükleri kemirir gibi ağızlarına alıyorlar, burada mide sıvıları ve salyaları ile karıştırıyorlar ve kovanlarını yapmada kullanıyorlardı. Reaumur arıların sindirim sistemini de inceleyerek buluşunu 1719 yılında Fransız Kraliyet Akademisi’ne sundu.
İlk kağıt makinesi 1798 yılında yapıldı. Ancak bu geniş bir kayışın dönerek fıçıdaki lapayı aldığı ve ince kağıt haline getirdiği, her dönüşte tek bir kağıt yapabilen basit bir makine idi. Silindirli makine çok geçmeden 1809 yılında John Dickinson tarafından icat edildi.
Günümüzde kağıt üretimi yüksek teknoloji ile ve tam otomatik olarak yapılabilmektedir ama işlemin aslı esas olarak değişmemiştir. Kağıtların arasındaki kalite farkını kullanılan lifin türü, lapanın hazırlanışı, içine katılan malzemeler, kimyasal veya mekanik metotlar belirler. Her ne kadar liflerin elde edilmesinde ağaçlar ana kaynak ise de özellik taşıyan kağıtların yapılmasında günümüzde sentetik lifler de kullanılmaktadır.
Aslında insanlar MÖ 3500 yıllarında bile üzerine yazı yazabilecek çeşitli şeyler kullanıyorlardı. Kağıdın icadı sonraki devirlerde Çinlileri dünyanın en gelişmiş kültürünün sahibi yaptı. İaşırtıcıdır ki, Orta Asya’ya 751, Bağdat’a ise 793 yılında ulaşan Ts’ai Lun’un kağıt yapma metodu, Avrupa’da ilk kağıt ancak 1151 yılında İspanya’da yapılabildi.
Özellikle matbaanın icadı ile birlikte kağıda olan ihtiyaç gittikçe büyüdü. Yeterli hammadde bulmakta zorlanıldı. Ayrıca bu şekilde kağıt imalatı çok zaman alıyordu ve dünyanı bir çözüme ihtiyacı vardı.
Kesin tarih bilinmiyor ama yaklaşık 18. yüzyılın başlarında Fransız bilimci Rene - Antonie Ferchault de Reaumur ormanda ağaçların arasında yürürken bir yaban arısı kovanı gördü. Yaban arıları evlerinde olmadığından durup kovanı incelemeye başladı. Birden kovanın kağıttan yapılmış olduğunu gördü. Peki onlar paçavra kullanmadan kovanı nasıl yapıyorlardı? Sadece paçavra değil, kimyasallar, ateş ve karıştırma tanklarını da kullanmıyorlardı. Arılar insanların bilmediği neyi biliyorlardı?
Aslında her şey çok basitti. Kısa bir gözlem sonucunda gördü ki, yaban arıları ince dalları veya çürümüş kütükleri kemirir gibi ağızlarına alıyorlar, burada mide sıvıları ve salyaları ile karıştırıyorlar ve kovanlarını yapmada kullanıyorlardı. Reaumur arıların sindirim sistemini de inceleyerek buluşunu 1719 yılında Fransız Kraliyet Akademisi’ne sundu.
İlk kağıt makinesi 1798 yılında yapıldı. Ancak bu geniş bir kayışın dönerek fıçıdaki lapayı aldığı ve ince kağıt haline getirdiği, her dönüşte tek bir kağıt yapabilen basit bir makine idi. Silindirli makine çok geçmeden 1809 yılında John Dickinson tarafından ilan edildi.
Günümüzde kağıt üretimi yüksek teknoloji ile ve tam otomatik olarak yapılabilmektedir ama işlemin adı esas olarak değişmemiştir. Kağıtların arasındaki kalite farkını kullanılan lifin türü, lapanın hazırlanışı, içine katılan malzemeler, kimyasal veya mekanik metotlar belirler. Her ne kadar liflerin elde edilmesinde ağaçlar ana kaynak ise de özellik taşıayn kağıtların yapılmasında günümüzde sentetik lifler de kullanılmaktadır.
Konum: Güneydoğu Asya’da, Tayland Körfezi kıyısında, Tayland, Vietnam ve Laos arasında yer almaktadır.
Coğrafi konumu: 13 00 Kuzey enlemi, 105 00 Doğu boylamı.
Haritadaki konumu: Güneydoğu Asya.
Yüzölçümü: toplam: 181,040 km².
Kara: 176,520 km².
Su: 4,520 km².
Sınırları: toplam: 2,572 km.
sınır komşuları: Laos 541 km, Tayland 803 km, Vietnam 1,228 km.
Sahil şeridi: 443 km.
İklimi: Tropikal muson iklimi hakimdir. Muson mevsimi Haziran’dan Ekim ayına kadardır. Kasım-Mayıs ayları dönemlerinde hava kurudur. Kışları kuzeyde biraz soğuktur, bütün yıl boyunca ülke genelinde ısı aynıdır.
Arazi yapısı: Ülke topraklarının büyük bölümünü orta kesimdeki geniş ovalar kaplamaktadır ve doğu kesimini boydan boya aşarak güneye doğru akan Mekong Irmağı egemendir.
Deniz seviyesinden yüksekliği: en alçak noktası: Tayland Körfezi 0 m.
en yüksek noktası: Phnum Aoral 1,810 m.
Doğal kaynaklar: Kereste, değerli taşlar, demir yatakları, manganez, fosfat, hidrolik güç potansiyeli.
Arazi kullanımı: İşlenebilir topraklar: %20.44.
ekinler: %0.59.
Diğer: %78.97 (2005 verileri).
Sulanan arazi: 2,700 km²(2003 verileri).
Doğal afetler: Muson yağmurları (Haziran - Kasım ayları arasında); su baskınları; arada sırada görülen kuraklıklar.
Nüfus Bilgileri
Nüfus: 13,881,427 (Temmuz 2006 verileri).
Yaş yapısı: 0-14 yaş: %35.6 (erkek 2,497,595; kadın 2,447,754).
15-64 yaş: %61 (erkek 4,094,946; kadın 4,370,159).
65 yaş ve üzeri: %3.4 (erkek 180,432; kadın 290,541) (2006 verileri).
Nüfus artış oranı: %1.78 (2006 verileri).
Mülteci oranı: 0 mülteci/1,000 nüfus (2006 tahmini).
Cinsiyet oranı: doğumlarda: 1.05 erkek/kadın.
15 yaş altı: 1.02 erkek/kadın.
15-64 yaşlarında: 0.94 erkek/kadın.
65 yaş ve üzeri: 0.62 erkek/kadın.
Toplam nüfusta: 0.95 erkek/kadın (2006 verileri).
Bebek ölüm oranı: 68.78 ölüm/1,000 doğan bebek (2006 tahmini).
Ortalama hayat süresi: Toplam nüfus: 59.29 yıl.
Erkek: 57.35 yıl.
Kadın: 61.32 yıl (2006 verileri).
Ortalama çocuk sayısı: 3.37 çocuk/1 kadın (2006 tahmini).
HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı: %2.6 (2003 verileri).
HIV/AIDS - hastalıkları taşıyan kişi sayısı: 170,000 (2003 verileri).
HIV/AIDS - hastalıklarından ölenler: 15,000 (2003 verileri).
Ulus: Kamboçyalı.
Nüfusun etnik dağılımı: Khmerler %90, Vietnamlılar %5, Çinliler %1, diğer %4.
Dinler: Budist %95, diğer %5.
Dil: Khmer (resmi) %95, Fransızca, İngilizce.
Okur yazar oranı: 15 yaş ve üzeri bilgiler.
Toplam nüfus: %73.6.
Erkek: %84.7.
Kadın: %64.1 (2004 verileri).
Yönetimi
Ülke adı: Resmi tam adı: Kamboçya Krallığı.
kısa şekli : Kamboçya.
Yerel tam adı: Preahreacheanachakr Kampuchea.
yerel kısa şekli: Kampuchea.
Eski adı: Khmer Cumhuriyeti, Kamboçya Cumhuriyeti.
ingilizce: Cambodia.
Yönetim şekli: Cumhuriyet.
Başkent: Phnom Penh.
İdari bölmeler: 20 eyalet ve 4 belediye; Banteay Mean Cheay, Batdambang, Kampong Cham, Kampong Chhnang, Kampong Spoe, Kampong Thum, Kampot, Kandal, Kaoh Kong, K
Tedavi için gerekli malzeme : Kepek, sirke, sargı bezi, su.
Hazırlanışı : 1 su bardağı kepek üzerine azar azar su ve sirke dökülüp, hamur yapılır. Sonra, orta ateşte ısıtılır. Soğumadan sargı bezine konup, kasın üzerine sarılır.
Konum: Orta Doğu, Basra Körfezi kıyısında yarımada, Suudi Arabistan sınırında yer alır.
Coğrafi konumu: 25 30 Kuzey enlemi, 51 15 Doğu boylamı.
Haritadaki konumu: Orta Doğu.
Yüzölçümü: 11,437 km².
Sınırları: toplam: 60 km.
sınır komşuları: Suudi Arabistan 60 km.
Sahil şeridi: 563 km.
İklimi: Çöl iklimi.
Arazi yapısı: Daha fazla düzlükler ve kumla çakıllardan oluşan çöller yer alır.
Deniz seviyesinden yüksekliği: en alçak noktası: Basra Körfezi 0 m.
en yüksek noktası: Qurayn Abu al Bawl 103 m.
Doğal kaynakları: petrol, doğal gaz, balık.
Arazi kullanımı: tarıma uygun topraklar: %1.64.
daimi ekinler: %0.27.
Diğer: %98.09 (2005 verileri).
Sulanan arazi: 130 km² (2002 verileri).
Doğal afetler: Duman, toz fırtınası, kum fırtınası.
Nüfus Bilgileri
Nüfus: 885,359 (Temmuz 2006 verileri).
Nüfus artış oranı: %2.5 (2006 verileri).
Mülteci oranı: 14.12 mülteci/1,000 nüfus (2006 tahmini).
Bebek ölüm oranı: 18.04 ölüm/1,000 doğan bebek (2006 tahmini).
Ortalama hayat süresi: Toplam nüfus: 73.9 yıl.
Erkeklerde: 71.37 yıl.
Kadınlarda: 76.57 yıl (2006 verileri).
Ortalama çocuk sayısı: 2.81 çocuk/1 kadın (2006 tahmini).
HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı: %0.09 (2001 verileri).
Ulus: Katarlı.
Nüfusun etnik dağılımı: Arap %40, Pakistanlı %18, Hintli %18, İranlı %10, diğer %14.
Din: Müslüman %95.
Diller: Arapça (resmi), İngilizce.
Okur yazar oranı: 15 yaş ve üzeri için veriler.
Toplam nüfusta: %89.
erkekler: %89.1.
kadınlar: %88.6 (2004 verileri).
Yönetimi
Ülke adı: Resmi tam adı: Katar Devleti.
kısa şekli : Katar.
Yerel tam adı: Dawlat Katar.
yerel kısa şekli: Katar.
ingilizce: Qatar.
Yönetim biçimi: İslam Hukukuna Dayalı.
Başkent: Doha.
İdari bölümler: 9 belediye; Ad Dawhah, Al Ghuwayriyah, Al Jumayliyah, Al Khawr, Al Wakrah, Ar Rayyan, Jarayan al Batinah, Madinat ash Shamal, Umm Salal.
Bağımsızlık günü: 3 Eylül 1971 (İngiltere’den).
Milli bayram: Bağımsızlık günü, 3 Eylül (1971).
Üye olduğu uluslararası örgüt ve kuruluşlar: ABEDA, AFESD (Arap Ülkeleri Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Fonu), AL, AMF (Arap Ülkeleri Para Fonu), CCC (Gümrük İşbirliği Konseyi), ESCWA (Birleşmiş Milletler Batı Asya Ekonomik ve Sosyal Komisyonu), FAO (Tarım ve Gıda Örgütü), G-77, GCC (Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi), IAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı), IBRD (Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası), ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü), ICRM (Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi), IDB (İslam Kalkınma Bankası), IFAD (Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu), IFRCS (Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Toplulukları Federasyonu), IHO (Uluslararası Hidrografi Örgütü), ILO (Uluslarası Çalışma Örgütü), IMF (Uluslararası Para Fonu), IMO (Uluslararası Denizcilik Örgütü), Inmarsat (Uluslararası Denizcilik Uydu Teşkilatı), Intelsat (Uluslararası Telekomünikasyon ve Uydu Örgütü), Interpol (Uluslararası Polis Teşkilatı), IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi), ISO (Uluslararası Standartlar Ör
Konum: Orta Asya’da, Çin’in kuzey batısında yer alır.
Coğrafi konumu: 48 00 Kuzey enlemi, 68 00 Doğu boylamı.
Haritadaki konumu: Orta Asya.
Yüzölçümü: 2,717,300 km².
Sınırları: toplam: 12,012 km.
sınır komşuları: Çin 1,533 km, Kırgızistan 1,051 km, Rusya 6,846 km, Türkmenistan 379 km, Özbekistan 2,203 km.
Sahil şeridi: 0 km (kara ile çevrili).
İklimi: Kıtasal iklim görülür, kışlar soğuk, yazlar sıcak geçer.
en alçak noktası: Vpadina Kaundy -132 m.
en yüksek noktası: Khan Tangiri Shyngy 6,995 m.
Doğal kaynakları: Petrol, doğal gaz, kömür, demir, manganez, krom, nikel, kobalt, bakır, molibden, kurşun, çinko, boksit, altın, uranyum.
Arazi kullanımı: tarıma uygun topraklar: %8.28.
daimi ekinler: %0.05.
Diğer: %91.67 (205 verileri).
Sulanan arazi: 35,560 km² (2003 verileri).
Doğal afetler: Depremler ve toprak kaymaları.
Nüfus Bilgileri
Nüfus: 15,233,244 (Temmuz 2006 verileri).
Nüfus artış oranı: %0.33 (2006 verileri).
Mülteci oranı: -3.33 mülteci/1,000 nüfus (2006 tahmini).
Bebek ölüm oranı: 28.3 ölüm/1,000 doğan bebek (2006 tahmini).
Ortalama hayat süresi: Toplam nüfus: 66.89 yıl.
Erkeklerde: 61.56 yıl.
Kadınlarda: 72.52 yıl (2006 verileri).
Ortalama çocuk sayısı: 1.89 çocuk/1 kadın (2006 tahmini).
HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı: %0.2 (2001 verileri).
HIV/AIDS - hastalığı olan insan sayısı: 16,500 (2001 verileri).
HIV/AIDS - hastalıklarından ölenlerin sayısı: 200 den az (2003 verileri).
Ulus: Kazakistanlı.
Nüfusun etnik dağılımı: Kazakistanlı %53.4, Rus %30, Ukraynalı %3.7, Özbek %2.5, Alman %2.4, Uygur %1.4, diğer %6.6 (1999 nüfus sayımı).
Din: Müslüman %47, Rus Ortodoksları %44, Protestanlar %2, diğer %7.
Diller: Kazakistanlı %40, Rus %66.
Okur yazar oranı: 15 yaş ve üzeri için veriler.
Toplam nüfusta: %98.4.
erkekler: %99.1.
kadınlar: %97.7 (1999 verileri).
Yönetimi
Ülke adı: Resmi tam adı: Kazakistan Cumhuriyeti.
kısa şekli : Kazakistan.
ingilizce: Kazakhstan.
Yerel tam adı: Qazaqstan Respublikasy.
Eski adı: Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti.
Yönetim biçimi: Başkanlık Tipi Cumhuriyet.
Başkent: Astana.
İdari bölümler: 14 bölge ve 3 şehir; Almatı, Almatı şehri, Aqmola (Astana), Aqtobe, Astana, Atyrau, Batys Qazaqstan (Oral), Bayqongyr, Mangghystau (Aqtau; formerly Shevchenko), Ongtustik Qazaqstan (Shymkent), Pavlodar, Qaraghandy, Qostanay, Qyzylorda, Shyghys Qazaqstan (Oskemen; formerly Ust’-Kamenogorsk), Soltustik Qazaqstan (Petropavl), Zhambyl (Taraz; eski Dzhambul).
Bağımsızlık günü: 16 Aralık 1991 (Sovyetler Birliğinden ayrıldı).
Milli bayram: Cumhuriyet Günü, 25 Ekim (1990).
Üye olduğu uluslararası örgüt ve kuruluşlar: AsDB (Asya Kalkınma Bankası), CCC (Gümrük İşbirliği Konseyi), CIS (Bağımsız Devletlerin Topluluğu), EAPC (Avrupa - Atlantik Ortaklık Konseyi), EBRD (Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası), ECE (Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu), ECO (Ekonomik İşbirliği Örgütü), ESCAP (Asya ve Pasifikler Ekonomik ve Sosyal Ko
- Erkeklerde Kısırlık : Normal cinsel ilişkide bulunmayan veya menisi olmayan erkeklere kısır denir. Psikolojik etkenler, iktidarsızlık, erkek uzvunda görülen şekil bozukluğu, gereği gibi tedavi edilmemiş belsoğukluğu, yumurtaların yerlerine inmemiş olması, kabakulak hastalığı sırasında husyelerin iltihaplanmış olması kısırlığı doğuran en başta gelen nedenlerdendir.
- Kadınlarda Kısırlık : Cinsi münasebetlerin, hamile kalma ihtimalinin çok az olduğu zamanlarda yapılması, fallop borularının tıkalı olması, döl yatağında görülen hastalıklar, hormon salgılarının yetersiz olması, rahim veya dış üretim organlarında görülen şekil bozuklukları, şeker hastalığı veya tiroid bozuklukları, beden yorgunluğu, sinir bozukluğu en başta gelen nedenlerdendir.
Çocuk sahibi olmayan eşlerin, tepeden tırnağa kadar muayene olup, gerçek nedenleri, tespit ettirmeleri gerekir. Bundan sonra, kısırlığı doğuran hastalıkların tedavisinde uygulanan reçetelerle birlikte aşağıdaki reçeteler de uygulanır.
Tedavi için gerekli malzeme : Isırganotu, su.
Hazırlanışı : 4 bardak suya 3 tutam ısırganotu konur. 10 dakika kaynatıldıktan sonra süzülür. Günde 3 kere birer çay bardağı içilir.
Tedavi için gerekli malzeme : Şeker.
Hazırlanışı : Ateşin üzerine 1 çorba kaşığı toz şeker konur. Yanarken çıkan duman teneffüs edilir.
Yünlü kumaşların veya giysilerin ıslanınca çekme olayı biraz karışıktır, çünkü nem ve ısı şartları liflerin sadece boylarını değil çaplarını da değiştirirler. Ham iplik, kot kumaşı olmak üzere dokunurken dayanıklılığını arttırmak için tabii boylarındaki liflere bükümler, yani bir çeşit düğümler ilave edilir. Kumaş ıslanınca yün lifleri şişerler. Liflerin bu genişlemesi ipliklerdeki bükümler arasındaki açıya da tesir eder ve iplerin boylarının kısalmasına neden olur.
Aslında kumaş ıslanınca lifler şiştiğinden boyunun az bir miktar uzaması gerekir ama bükümlerin açılarındaki deformasyonun yarattığı çekme kuvveti daha fazla olduğundan sonuçta kumaş boydan kısalır.
Kumaş yıkandıktan sonra kurutulduğunda şişmiş lifler eski durumlarına gelirler. Ama kumaş ilk ölçülerine dönemez. Su, yüksek ısı, çalkalama ve sabun -ki burada lifler arasında yağlayıcı görevi görür- hepsi birden kumaşın çekmesini kolaylaştırırlar. Kumaş birkaç kere yıkandıktan sonra ölçüleri dengeye ulaşır ve bundan sonra ne kadar yıkanırsa yıkansın boyca kısalmaz.
Kumaşın çekme miktarı ipliklerin boyutlarına, miktarlarına, dokunma şekillerine, kıvrımlarına ve kumaşın geçmişine bağlıdır. Bazen kumaşa giysi olarak dikilmeden önce özel bir çekme işlemi uygulanır. Bu durumda kumaş ilerde yüzde birden fazla çekmez.
Çarşıdan alınan kot pantolonların boylarından emin olmak için, paçaları bastırılmadan önce sıcak, sabunlu suda kuvvetlice yıkanmaları, sonra soğuk suyla durulanarak makinede kurutulmaları ve bu çevrimin üç kere tekrarı tavsiye ediliyor.
Yünlü kumaşların veya giysilerin ıslanınca çekme olayı biraz karışıktır, çünkü nem ve ısı şartları liflerin sadece boylarını değil çaplarını da değiştirirler. Ham iplik, kot kumaşı olmak üzere dokunurken dayanıklılığını arttırmak için tabii boylarındaki liflere bükümler, yani bir çeşit düğümler ilave edilir. Kumaş ıslanınca yün lifleri şişerler. Liflerin bu genişlemesi ipliklerdeki bükümler arasındaki açıya da tesir eder ve iplerin boylarının kısalmasına neden olur.
Aslında kumaş ıslanınca lifler şişliğinden boyunun az bir miktar uzaması gerekir ama bükümlerin açılarındaki deformasyonun yarattığı çekme kuvveti daha fazla olduğundan sonuçta kumaş boydan kısalır.
Kumaş yıkandıktan sonra kurutulduğunda şişmiş lifler eski durumlarına gelirler. Ama kumaş ilk ölçülerine dönemez. Su, yüksek ısı, çalkalama ve sabun -ki burada lifler arasında yağlayıcı görevi görür- hepsi birden kumaşın çekmesini kolaylaştırır. Kumaş birkaç kere yıkandıktan sonra ölçüleri dengeye ulaşır ve bundan sonra ne kadar yıkanırsa yıkansın boyca kısalmaz. Kumaşın çekme miktarı ipliklerin boyutlarına, miktarlarına, dokunma şekillerine, kıvrımlarına ve kumaşın geçmişine bağlıdır. Bazen kumaşa giysi olarak dikilmeden önce özel bir çekme işlemi uygulanır. Bu durumda kumaş ilerde yüzde birden fazla çekmez.
Çarşıdan alınan kot pantolonların boylarından emin olmak için, paçaları bastırılmadan önce sıcak, sabunlu suda kuvvetlice yıkanmaları, sonra soğuk suyla durulanarak makinede kurutulmaları ve bu çevrimin üç kere tekrarı tavsiye ediliyor.
Tedavi için gerekli malzeme : Ihlamur, su.
Hazırlanışı : 4 bardak kaynak suya 1 çorba kaşığı ıhlamur konur. 10 dakika bekletildikten sonra 1 su bardağı içilir.
Konum: Doğu Asya, Kore yarımadasının kuzey yarısında, Kore Körfezi ve Japon Denizi kıyısında, Çin ve Güney Kore arasında yer alır.
Coğrafi konumu: 40 00 Kuzey enlemi, 127 00 Doğu boylamı.
Haritadaki konumu: Asya.
Yüzölçümü: 120,540 km².
Sınırları: toplam: 1,673 km.
sınır komşuları: Çin 1,416 km, Güney Kore 238 km, Rusya 19 km.
Sahil şeridi: 2,495 km.
İklimi: Yağmurlu yazları ile birlikte ılıman iklim görülür.
Arazi yapısı: Çoğunlukla tepelikler ve dağlarla çevrilidir, dar vadiler, batıda kıyı ovaları yer alır.
Deniz seviyesinden yüksekliği: en alçak noktası: Japan Denizi 0 m.
en yüksek noktası: Paektu-san 2,744 m.
Doğal kaynakları: Kömür, kurşun, tungsten, çinko, grafit, manganez, demir, bakır, altın, tuz, hidro enerji.
Arazi kullanımı: tarıma uygun topraklar: %22.4.
daimi ekinler: %1.66.
Diğer: %75.94 (2005 verileri).
Sulanan arazi: 14,600 km² (2003 verileri).
Doğal afetler: Kuraklıklar, su baskınları, tufanlar.
Nüfus Bilgileri
Nüfus: 23,113,019 (Temmuz 2006 verileri).
Nüfus artış oranı: %0.84 (2006 verileri).
Mülteci oranı: 0 mülteci/1,000 nüfus (2006 tahmini).
Bebek ölüm oranı: 23.29 ölüm/1,000 doğan bebek (2006 tahmini).
Ortalama hayat süresi: Toplam nüfus: 71.65 yıl.
Erkeklerde: 68.92 yıl.
Kadınlarda: 74.51 yıl (2006 verileri).
Ortalama çocuk sayısı: 2.1 çocuk/1 kadın (2006 tahmini).
Ulus: Koreli.
Din: Geleneksel Budizm ve Konfüçyüsizm, Hıristiyanlık, Chondogyo.
Dil: Korece.
Okur yazar oranı: 15 yaş ve üzeri için veriler.
Toplam nüfusta: %99.
Yönetimi
Ülke adı: Resmi tam adı: Demokratik Kore Halk Cumhuriyeti.
kısa şekli : Kuzey Kore.
Yerel tam adı: Choson-minjujuui-inmin-konghwaguk.
kısaltma: DPRK.
ingilizce: Korea, North.
Yönetim biçimi: Tek Partili Sosyalist Cumhuriyet.
Başkent: Pyongyang.
İdari bölümler: 9 eyalet ve 3 özel şehir; Chagang-do (Chagang Eyaleti), Hamgyong-bukto (Kuzey Hamgyong Eyaleti), Hamgyong-namdo (Güney Hamgyong Eyaleti), Hwanghae-bukto (Kuzey Hwanghae Eyaleti), Hwanghae-namdo (Güney Hwanghae Eyaleti), Kaesong-si (Kaesong Şehri), Kangwon-do (Kangwon Eyaleti), Namp’o-si (Namp’o Şehri), P’yongan-bukto (Kuzey P’yongan Eyaleti), P’yongan-namdo (Güney P’yongan Eyaleti), P’yongyang-si (P’yongyang Şehri), Yanggang-do (Yanggang Eyaleti).
Bağımsızlık günü: 15 Ağustos 1945 (Japonya’dan).
Milli bayram: Demokratik Kore Halk Cumhuriyetinin kuruluşu, 9 Eylül (1948).
Anayasa: 1948 yılında kabul edilmiştir, 1972, 1992 ve 1998 yıllarında yeniden düzenlenmiştir.
Üye olduğu uluslararası örgüt ve kuruluşlar: ARF, ESCAP (Asya ve Pasifikler Ekonomik ve Sosyal Komisyonu), FAO (Tarım ve Gıda Örgütü), G-77, ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü), ICRM (Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi), IFAD (Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu), IFRCS (Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Toplulukları Federasyonu), IHO (Uluslararası Hidrografi Örgütü), IMO (Uluslararası Denizcilik Örgütü), Intelsat (Uluslararası Telekomünikasyon ve Uydu Örgütü), IOC (Uluslararası Olimpiyat Ko
Konum: Kuzey Afrika, Akdeniz kıyısı, Mısır ve Tunus arasında yer alır.
Coğrafi konumu: 25 00 Kuzey enlemi, 17 00 Doğu boylamı.
Haritadaki konumu: Afrika.
Yüzölçümü: 1,759,540 km².
Sınırları: toplam: 4,348 km.
sınır komşuları: Cezayir 982 km, Cad 1,055 km, Mısır 1,115 km, Nijer 354 km, Sudan 383 km, Tunus 459 km.
Sahil şeridi: 1,770 km.
İklimi: Kıyı boyunca Akdeniz iklimi, iç kısımlarda kuru ve sert çöl iklimi görülür.
Arazi yapısı: Çoğunlukla çorak topraklar, düz ve dalgalı ovalar, platolar, çukurlar yer alır.
Deniz seviyesinden yüksekliği: en alçak noktası: Sabkhat Ghuzayyil -47 m.
en yüksek noktası: Bikku Bitti 2,267 m.
Doğal kaynakları: petrol, doğal gaz, alçıtaşı.
Arazi kullanımı: İşlenebilir arazi: %1.03.
daimi ekinler: %0.19.
Diğer: %98.78 (2005 verileri).
Sulanan arazi: 4,700 km² (2003 verileri).
Doğal afetler: Kum fırtınaları.
Nüfus Bilgileri
Nüfus: 5,900,754 (Temmuz 2006 verileri).
Nüfus artış oranı: %2.3 (2006 verileri).
Mülteci oranı: 0 mülteci/1,000 nüfus (2006 tahmini).
Bebek ölüm oranı: 23.71 ölüm/1,000 doğan bebek (2006 tahmini).
Ortalama hayat süresi: Toplam nüfus: 76.69 yıl.
Erkeklerde: 74.46 yıl.
Kadınlarda: 79.02 yıl (2006 verileri).
Ortalama çocuk sayısı: 3.28 çocuk/1 kadın (2001 tahmini).
HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı: %0.3 (2001 verileri).
Ulus: Libyalı.
Nüfusun etnik dağılımı: Berber ve Araplar %97, Yunanlar, Maltalılar, İtalyanlar, Mısırlılar, Pakistanlılar, Türkler, Hintliler, Tunuslular.
Din: Sünni Müslümanlar %97.
Diller: Araplar, İtalyanlar, İngilizler.
Okur yazar oranı: 15 yaş ve üzeri için veriler.
Toplam nüfusta: %82.6.
erkekler: %92.4.
kadınlar: %72 (2003 verileri).
Yönetimi
Ülke adı: Resmi tam adı: Büyük Sosyalist Libya Arap Halk Cumhuriyeti.
kısa şekli : Libya.
Yerel tam adı: Al Jumahiriyah al Arabiyah al Libiyah ash Shabiyah al Ishtirakiyah al Uzma.
yerel kısa şekli: yok.
Yönetim biçimi: Cumhuriyet.
Başkent: Tripoli (Trablusgarp).
İdari bölümler: 25 belediye; Ajdabiya, Al ‘Aziziyah, Al Fatih, Al Jabal al Akhdar, Al Jufrah, Al Khums, Al Kufrah, An Nuqat al Khams, Ash Shati’, Awbari, Az Zawiyah, Banghazi, Darnah, Ghadamis, Gharyan, Misratah, Murzuq, Sabha, Sawfajjin, Surt, Tarabulus, Tarhunah, Tubruq, Yafran, Zlitan.
Bağımsızlık günü: 24 Aralık 1951 (İtalya’dan).
Milli bayram: İhtilal Günü, 1 Eylül (1969).
Anayasa: 11 Aralık 1969, 2 Mart 1977.
Üye olduğu uluslararası örgüt ve kuruluşlar: ABEDA, AfDB (Afrika Kalkınma Bankası), AFESD (Arap Ülkeleri Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Fonu), AL, AMF (Arap Ülkeleri Para Fonu), AMU (Arap Magrep Birliği), CAEU (Arap Ülkeleri Ekonomik Anlaşmalar Konseyi), CCC (Gümrük İşbirliği Konseyi), ECA (Birleşmiş Milletler Afrika Ekonomik Komisyonu), FAO (Tarım ve Gıda Örgütü), G-77, IAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı), IBRD (Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası), ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü), ICRM (Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi), IDA (Uluslararası Kalkın
Konum: Kuzeydoğu Afrika ülkelerinden olan Mısır, kuzeyden Akdeniz, doğudan Kızıldeniz ve Filistin, güneyden Sudan, batıdan Libya ile çevrilidir.
Coğrafi konumu: 27 00 Kuzey enlemi, 30 00 Doğu boylamı.
Haritadaki konumu: Afrika.
Yüzölçümü: 1,001,450 km².
Sınırları: toplam: 2,665 km.
sınır komşuları: Filistin 11 km, İsrail 266 km, Libya 1,115 km, Sudan 1,273 km.
Sahil şeridi: 2,450 km.
İklimi: Mayıs - Ekim ayları arası kadar sıcak bir yaz, Kasım - Nisan ayları arası serin bir kış olmak üzere genelde iki mevsim görülür. Çölde yazın sıcaklık gölgede her zaman 40 dereceyi geçer. Ancak gece sıcaklık, 15-18 derece kadardır. Sahra’dan gelip, Deltaya kadar uzanan hamsin rüzgarları genellikle bahar mevsiminde eserler. Kuru ve kavurucu karakterde olup, sık sık kum ve toz fırtınaları oluştururlar. Kıyı kesiminde Akdeniz iklim özelliği nedeniyle kışın yağış ortalaması 100-200mm. arasındadır.
Arazi yapısı: 1280 km uzunluğundaki Nil Vadisi , Sudan sınırından Akdeniz’e kadar uzanarak doğu ve batı çöllerini birbirinden ayırır. Batı çölü hemen hemen yüzölçümünün 3/4 ‘ünü kaplar. Ortalama yükseklik 210-250 metre olmasına rağmen güneybatı ucunda , yüksek kayalıklı bölgede 2130m.’ye ulaşır.Bölgenin çoğu yeri taşlı çöllerden meydana gelmesine rağmen, yer yer kumluk ovalara da rastlanır. Plato görünümünde olan bölgenin çeşitli yerlerinde oluşan çökmeler sonucu yeraltı sularının yerleşmesine imkan veren sığ kuyular meydana gelmiştir.
Deniz seviyesinden yüksekliği: en alçak noktası: Qattara Çukuru -133 m.
en yüksek noktası: Catherine Tepesi 2,629 m.
Doğal kaynakları: petrol, doğal gaz, demir, fosfatlar, manganez, kireçtaşı, alçıtaşı, talk, asbest, kurşun, çinko.
Arazi kullanımı: tarıma uygun topraklar: %2.92.
Sürekli ekinler: %0.5.
Otlaklar: %0.
Ormanlık arazi: %0.
Diğer: %96.58 (2005 verileri).
Sulanan arazi: 34,220 km² (2003 verileri).
Doğal afetler: Periyodik kuraklıklar, yaygın depremler, su baskınları, heyelanlar, volkanik aktivite, bahar mevsiminde esen hamsin rüzgarları kuru ve kavurucu karakterde olup, sık sık kum ve toz fırtınaları oluştururlar.
Nüfus Bilgileri
Nüfus: 78,887,007 (Temmuz 2006 verileri) Nüfusun %45’i şehirlerde yaşamaktadır.
Nüfus artış oranı: %1.75 (2006 verileri).
Mülteci oranı: -0.21 mülteci/1,000 nüfus (2006 tahmini).
Bebek ölüm oranı: 31.33 ölüm/1,000 doğan bebek (2006 tahmini).
Ortalama hayat süresi: Toplam nüfus: 71.29 yıl.
Erkeklerde: 68.77 yıl.
Kadınlarda: 73.93 yıl (2006 verileri).
Ortalama çocuk sayısı: 2.83 çocuk/1 kadın (2001 tahmini).
HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı: %0.1 (2001 verileri).
Ulus: Mısırlı.
Nüfusun etnik dağılımı: Mısır halkının yaklaşık %91’ini Araplar oluşturmaktadır. Arapların %91.5’i Müslüman, kalanı Hıristiyan’dır. İkinci önemli etnik unsur nüfusun %7’sini oluşturan Kıptilerdir. Kıptilerin tamamı Hıristiyan’dır. Kıptilerin kendilerine özel bir dilleri vardır. Ancak bugün artık Kıptice konuşan kalmamıştır ve Kıptiler de Arapça konuşmaktadırlar. Ka
Tarihi çok eskiye uzanan mum ışığının adeta büyülü bir gücü vardır. İnsanda romantik duygular uyandırdığı gibi, tüm dinlerde ruhani bir yeri de vardır. Ayin ve adakların vazgeçilmez malzemesidir. Mum tarihin ilk icatlarından biridir. Mısır’da ve Girit adasında milattan 3000 yıl önceden kalma mumlar bulunmuştur ama en yaygın kullanışı ortaçağda Avrupa’da olmuştur. Tarihi bu kadar eski olup da günümüzde de popülaritesini yitirmeyen ve çok yaygın olarak kullanılan başka hiçbir şey yoktur.
Aslında mumun yapısı çok basittir ama yanma mekanizması o kadar basit değildir. Mumun yapısında iki ana eleman vardır. Birincisi yakıt görevini gören, bir çeşit balmumu, ikincisi de emici özelliği olan bir çeşit sicim, yani fitil. Fitilin emici özelliği çok önemlidir. Çünkü mumun yanma sırrı burada gizlidir. Bu özellik gaz lambalarının fitillerinde de vardır ve onlar da aynı prensiple çalışırlar.
Elinize herhangi bir sicim alıp ucundan su dolu bir kaba daldırdığınızda suyun sicim tarafından emildiğini ve suyun sicim boyunca yukarı çıktığını renginin koyulaşmasından anlayabilirsiniz. İşte fitil de mumun üst kısmında alevden dolayı eriyen balmumunu emerek üst kısmına taşır ve bu bölgede yanmanın devamını sağlar, yani burada asıl yanan ve ışığı veren fitil değil balmumunun kendisidir.
Parafin balmumları ham petrolden yapılır, yani koyu bir hidrokarbon olup iyi bir yanıcıdırlar. Çakmağı çakıp fitili tutuşturunca, mumun en üst tabakasının da erimesine ve dolayısıyla mekanizmanın çalışmaya başlamasına sebep olursunuz. Fitil, bu erimiş balmumunu yukarı aleve doğru taşır, balmumu alevin sıcaklığında buharlaşır ve tutuşur. Yanan şey aslında mumun katı kısmı olduğundan mum tümüyle yanıp bittiğinde geriye pek bir şey kalmaz.
Mum yapmada en çok arı balmumu, benzin üretiminde petrolden çıkan bir yan ürün olan parafin veya bitkisel ve hayvansal yağlardan yapılan ‘stearin’ kullanılır. Günümüzde en fazla kullanılan mumlar bunların karışımı ile elde ediliyor. Mumlar çekme yöntemi ile, dökülerek veya pres edilerek yapılıyor. Her şey tamamlandıktan sonra boya banyolarına sokulurlar ve en sonunda da parlaklık kazandırmak için soğuk suya daldırılırlar.
Taeihi çok eskiye uzanan mum ışığının adeta büyülü bir gücü vardır. İnsanda romantik duygular uyandırdığı gibi, tüm dinlerde ruhani bir yeri vardır. Ayin ve adakların vageçilmez malzemesidir. Mum tarihin ilk icatlarından biridir. Mısır’da ve Girit adasında milattan 3000 yıl önceden kalma mumlar bulunmuştur ama en yaygın kullanılışı ortaçağda Avrupa’da olmuştur. Tarihi bu kadar eski olup da günümüzde de popülaritesini yitirmeyen ve çok yaygın olarak kullanılan başka hiçbir şey yoktur.
Aslında mumun yapısı çok basittir ama yanma mekanizması o kadar basit değildir. Mumun yapısında iki ana eleman vardır. Birincisi yakıt görevini gören, bir çeşit balmumu, ikincisi de emici özelliği olan bir çeşit sicim, yani fitil, Fitilin emici özelliği çok önemlidir. Çünkü mumun yanma sırrı burada gizlidir. Bu özellik gaz lambalarının fitillerinde de vardır ve onlar da aynı prensiple çalışırlar.
Elinize herjangi bir sicim alıp ucundan su dolu bir kaba daldırdığınızda suyun sicim tarafından emildiğini ve suyun sicim boyunca yukarı çıktığını renginin koyulaşmasından anlayabilirsiniz. İşte fitil de mumun üst kısmında alevden dolayı eriyen balmumunu emerek üst kısmına taşır ve bu bölgede yanmanın devamını sağlar, yani burada asıl yanan ve ışığı veren fitil değil balmumunun kendisidir.
Parafin balmumları ham petrolden yapılır, yani koyu bir hidrokarbon olup iyi bir yanıcıdırlar. Çakmağı çakıp fitili tutuşturunca, mumun en üst tabakasının da erimesine ve dolayısıyla mekanizmanın çalışmaya başlamasına sebep olursunuz. Fitil, bu erimiş balmumunu yukarı aleve doğru taşır, balmumu alevin sıcaklığında buharlaşır ve tutuşur. Yanan şey aslında mumun katı kısmı olduğundan mum tümüyle yanıp bittiğinde geriye pek bir şey kalmaz.
Mum yapmada en çok arı balmumu, benzin üretiminde petrolden çıkan bir yan ürün olan parafin veya bitkisel ve hayvansal yağlardan yapılan “stearin” kullanılır. Günümüzde en fazla kullanılan mumlar bunların karışımı ile elde ediliyor. Mumlar çekme yöntemi ile, dökülerek veya pres edilerek yapılıyor. Her şey tamamlandıktan sonra boya banyolarına sokulurlar ve en sonunda parlaklık kazandırmak için soğuk suya daldırırlar.
Günümüz insanları birkaç omurgalı, yumuşakça ve kabukluları yemesine karşın, atalarımız böcek yiyici idi.
Böcekler bol miktarda protein ve yağsız sığır etinden daha az yağ içerirler, içlerinde bol miktarda kalsiyum, demir, çeşitli minareller ve vitamin vardır.
Protein içeriği bakımından, çekirge yüzde 50-75, örümcek yüzde 64, karınca yüzde 24, tavuk yüzde 23, balık yüzde 21, sığır eti yüzde 20 ve kuzu eti yüzde 17 zengindir.
Avrupalılar böcek yemez ama Afrika’da değişik çekirge türleri ve iri kelebek tırtılları yenir. Tayland’da bir tür iri su böceği, Yeni Gine’de ağustos böceği, Japonya’da kızartılmış yaban arısı, yalnız veya diğer besin maddeleri ile veya soslarla karıştırılıp yenmektedir.
Halen dünyamızda, insan gıdası olarak beş yüz civarında böcek türü yenilmeklte, bunun yüzde 40’ı Meksika’da tüketilmektedir.
İnsanların böcek yeme alışkanlığını kazanamamalarının sebebi muhtemelen, böceklerin boyutlarının küçük, dolayısıyla tüketim için gerekli olan miktarın temininin zor olamasından kaynaklanmaktadır.
Bundan sonra söyleyeceklerimiz, bizi dikkatli okuyan ve evlerindeki kalorifer böceğinin ekonomik değerini anlayan okurlara;
Eğer böcek yemeye karar vermişseniz, onları sağlıklı olarak yakalamalı ve derhal işleme koymalısınız, çünkü ölü böcekler çok çabuk bozulurlar.
Karasinekler ve hamamböcekleri gibi böcekler çoğunlukla bakteri taşırlar, bunları yememek gerekir. Aslında öyle veya böyle bütün böcekler parazit taşıdıklarından, iyi bir pişirme gerekir. Tüylü böcekler boğazı tahriş eder, renkli böcekler ise çoğunlukla zehirlidir.
İaka bir yana, insanlar sağlıklı bir şekilde böcek yiyebilme alışkanlığına kavuşsalardı, besi hayvancılığına ayrılan otlaklar bugün orman olarak korunabilecekti!
Boncukların dini amaçla ve duaları saymada kullanılmasına ilk olarak Hindistan’da, Hindu inanışında rastlanıyor. Tespihin ataları Hindistan’dan doğuya, sonra Ortadoğu’ya, en sonunda da Avrupa’ya yayılıyor. Tespihin kullanış amacı Müslümanlık, Hıristiyanlık (Katolik), Hinduizm ve Budizm’de aynı olup hepsinde de duaları ve dualar arası bölümleri saymada kullanılır.
Tespihin İslam dünyasında ne zamandan beri kullanıldığı kesin olarak belli değildir. Hz. Muhammed’in tespih taşıdığına dair bir kayıt yoktur. Hatta belki Osman Gazi, belki de Fatih Sultan Mehmet’de tespih kullanmadılar. Arşivlerde tespih ile ilgili bilgilere ancak 16. yüzyılın sonlarına doğru rastlanmaktadır.
Ne var ki, Hz. Muhammed zamanında namaz ve dua sırasında hurma çekirdeği veya çakıl taşı kullanıldığı bazı hadislerden anlaşılmaktadır. İslam’da Peygamber’in namaz kılarken sünneti olan ‘Sübhanallah, Elhamdülillah ve Allahüekber’ kelimelerini 33’er defa tekrarlamanın hangi tarihte başlayıp, yayıldığı da bilinmiyor.
Yüce Yaratıcı’ya 99 ayrı isim veren İslami anlayış, onu anarken, her isim için bir işaret olmak üzere ipe dizdiği bu 99 taneli şeye de ‘tespih’ adını vermiştir. Çeşitli malzemelerden yapılan tespihteki tane sayısı 33, 99, 500 veya 1000 olabilir.
500 ve 1000’lik tespihler daha ziyade tekkeler ve dergahlarda zikr için kullanılırlardı. Tekke şeyhleri, hastaları veya bir muradı olanları, iyileşmeleri veya muratlarının olması için bu tespihlerin içinden geçirirlerdi.
Tespih çekmek, tespih tanelerini birer birer işaret parmağı ile baş parmak arasından geçirmektir. Ancak günümüzde tespihi bir oyuncak veya el alışkanlığı olarak kullananlara, sallayarak veya çeşitli figürler meydana getirerek dolaşanlara, hatta tuttukları futbol takımının renklerine göre yapılmış tespihleri çekenlere sıkça rastlanmaktadır.
Aslında tespih çekmek din adamlarına özgü bir davranışmış gibi algılanır ama halk arasında da neredeyse bir alışkanlık haline gelmiştir. Tespih çekmenin daha çok kırsal kesimlerde yaygın olmasının nedeninin tespihin boş elleri meşgul edebilme özelliği olduğu ileri sürülüyor. Sıcak ayları tarımsal çalışma ile geçiren, sürekli ellerini kullanmaya alışmış kişilerin kış aylarında bu boşluğu tespihle doldurduklarına inanılıyor.
Günümüz biliminin tespih çekme alışkanlığına bakış açısı biraz değişik. Bilim insanları, beynimizin, çalışma yaşamının güçlükleriyle, sorunlar, endişeler ve korkularla sürekli baskı altında tutulduğunu, bunun sonucunda sinir hücrelerinin aşırı yorulup yıprandığını ve beynimizi rahatlatmak, onu özgür bırakmak, dikkatimizi başka tarafa yöneltmek için tespih çekmenin çok etkili ve faydalı olduğunu söylüyorlar.
Tedavi için gerekli malzeme : Limon suyu, bal.
Hazırlanışı : Bir çay bardağı sıcak suya 3 çorba kaşığı limon suyu ve 1 tatlı kaşığı süzme bal konur. İyice karıştırıldıktan sonra içilir. Aynı işlem günde 3 kere tekrarlanır.
Tavla o kadar bilinen bir oyundur ki, burada kurallarından bahsetmek bile ayıp olabilir. Tavlanın bilinen en eski oyunlardan biri olduğu, 5 bin yıl evvel Mısırlılar tarafından oynanmaya başlandığı, Yunanlılar ve daha sonra da Romalılar tarafından oynanıp Avrupa’ya yayıldığı biliniyor. Bu günkü oynanış kuralları 17. yüzyılda İngiltere’de tekrar düzenlenmiş, 20. yüzyılın başlarında, 1920’lerde ise çift zarla oynanmaya başlanmıştır.
Tavla, kırda, kahvede oynanabilmesi bakımından basit bir halk oyunu olarak bilinmesine rağmen satranç gibi stratejik bir savaş oyunu olup en az onun kadar, hatta araya şans faktörünün de girmesi ile ondan daha zor bir oyundur.
Sonraki hamleleri düşünmeyi zorlaştıracak şans faktörü oyuna eğlenceli bir yan katar. Oyunu kazandığınızda bunu kabiliyetinize yorarken, kaybettiğinizde de kötü şansınızı suçlayabilirsiniz. Ancak tavla şampiyonları şansın yanında oyunda, ihtimaller hesabını, tahayyül ve sezgi yeteneklerini hatta psikolojik faktörleri bile kullanırlar.
Günümüzde bilgisayarda, internet aracılığıyla dünyanın öbür ucundaki kişilerle tavla oynanabiliyor. Bilgisayarla karşılıklı tavla oynayabileceğiniz çok güzel programlar var. Ne var ki bu programlar amatör bir seviyeden öteye geçemiyorlar. Satrançta olduğu gibi dünya şampiyonlarını bile yenebilecek programlar üretilemiyor.
Bir bilgisayarın herhangi bir oyunu bir insan kadar veya daha iyi oynayabilmesi için ya insandan daha akıllı olması yahut da belirli bir sürede insandan daha çok iş yapabilmesi gerekir. Oyun programlarında genel strateji akıl üzerine kurulamaz. Program bir insanın yapamayacağı kadar kısa bir sürede, ilerde yapılabilecek hamleleri ve karşı oyunları hesaplayabilecek şekilde hazırlanır.
Satranç oyununda her bir oyuncunun bir hamlede yapabileceği 20-30 değişik hareket vardır. Tavlada ise her iki zarı attığınızda, zaten 21 tane değişik pozisyon gelme olasılığı vardır. Bu her bir pozisyon da en az 4-6 değişik şekilde oynanabileceği, bir de çift atıldığında 4 kere oynanabileceği faktörlerini de hesaba katarsak, sadece bir kerede tavlada kaç değişik oyun oynama olasılığı olduğu ortaya çıkar.
İşte bu durum tavla oyununun herhangi bir anında çok ileriye bakmayı, sonraki hamleleri görebilmeyi ve tedbir almayı zorlaştırır. En basit bir hesapta bile görülebilir ki tavlada 3 kere zarları atışta oynanabilecek pozisyon sayısı 250 milyona ulaşır. Bunun analizini yapabilmek bilgisayar için bile zordur.
Satranç gibi oyunlarda, bir kerede yapılabilecek hamleler hesaplanırken en mantıksız ve yapılmaması gereken hamleler çıkarıldığında geriye oynanması mümkün 5 bilemediniz 10 hareket kalır. Halbuki tavlada her seferinde atılan zara bağlı olarak 21 değişik seçenek vardır. İşte bu nedenle programlamada arka arkaya olabilecekler için bir fonksiyon türetip, yazılım yapabilmek içinden çıkılmaz bir hale gelir.
Tavlada bir başka faktör de zamandır. Oyunun herhangi bir kademesindeki durumu kavramada geçen zaman açısından insan, bilgisayardan hala üstündür. Tabii bu arada pulları kırma, kritik yerlerde kapı alarak rakibin zarı ne gelirse gelsin onu oynatmama, gele atma gibi durumlar da göz önüne alınırsa, bilgisayarın tavla oyununda niçin çok başarılı olamadığı ortaya çıkar.
Konum: Kuzey Afrika, Kızıldeniz kıyısında, Mısır ile Eritre arasında yer alır.
Coğrafi konumu: 15 00 Kuzey enlemi, 30 00 Doğu boylamı.
Haritadaki konumu: Afrika.
Yüzölçümü: 2,505,810 km².
Sınırları: toplam: 7,687 km.
sınır komşuları: Orta Afrika Cumhuriyeti 1,165 km, Cad 1,360 km, Demokratik Kongo Cumhuriyeti 628 km, Mısır 1,273 km, Eritre 605 km, Etiyopya 1,606 km, Kenya 232 km, Libya 383 km, Uganda 435 km.
Sahil şeridi: 853 km.
İklimi: Güneyde tropikal, kuzeyde çöl iklimi görülür.
Arazi yapısı: Genellikle düz ovalar, doğu ve batıda dağlar.
Deniz seviyesinden yüksekliği: en alçak noktası: Kızıldeniz 0 m.
en yüksek noktası: Kinyeti 3,187 m.
Doğal kaynakları: petrol; demir, bakır, krom, çinko, tungsten, mika, gümüş, altın, hidro enerji.
Arazi kullanımı: tarıma uygun topraklar: %5.
daimi ekinler: %0.
Otlaklar: %46.
Ormanlık arazi: %19.
Diğer: %30 (1993 verileri).
Sulanan arazi: 19,460 km² (1993 verileri).
Doğal afetler: Toz fırtınaları.
Nüfus Bilgileri
Nüfus: 36,080,373 (Temmuz 2001 verileri).
Nüfus artış oranı: %2.79 (2001 verileri).
Mülteci oranı: 0.04 mülteci/1,000 nüfus (2001 tahmini).
Bebek ölüm oranı: 68.67 ölüm/1,000 doğan bebek (2001 tahmini).
Ortalama hayat süresi: Toplam nüfus: 56.94 yıl.
Erkeklerde: 55.85 yıl.
Kadınlarda: 58.08 yıl (2001 verileri).
Ortalama çocuk sayısı: 5.35 çocuk/1 kadın (2001 tahmini).
HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı: %0.99 (1999 verileri).
Ulus: Sudanlı.
Nüfusun etnik dağılımı: zenci %52, Arap %39, Beja %6, yabancı %2, diğer %1.
Din: Sünni Müslüman %70, yerel inançlar %25, Hıristiyan %5.
Diller: Arapça (resmi), Nubice, Ta Bedawie, çeşitli Nilotic lehçeleri, Nilo-Hamitic, Sudan dilleri, İngilizce.
Okur yazar oranı: 15 yaş ve üzeri için veriler.
Toplam nüfusta: %46.1.
erkekler: %57.7.
kadınlar: %34.6 (1995 verileri).
Yönetimi
Ülke adı: Resmi tam adı: Sudan Cumhuriyeti.
kısa şekli : Sudan.
Yerel tam adı: Jumhuriyat as-Sudan.
yerel kısa şekli: As-Sudan.
Yönetim biçimi: Parlamenter Cumhuriyet.
Başkent: Hartum.
İdari bölümler: 26 vilayet; A’ali an Nil, Al Bahr al Ahmar, Al Buhayrat, Al Jazirah, Al Khartum, Al Qadarif, Al Wahdah, An Nil al Abyad, An Nil al Azraq, Ash Shamaliyah, Bahr al Jabal, Gharb al Istiwa’iyah, Gharb Bahr al Ghazal, Gharb Darfur, Gharb Kurdufan, Janub Darfur, Janub Kurdufan, Junqali, Kassala, Nahr an Nil, Shamal Bahr al Ghazal, Shamal Darfur, Shamal Kurdufan, Sharq al Istiwa’iyah, Sinnar, Warab.
Bağımsızlık günü: 1 Ocak 1956 (Mısır ve İngiltere’den).
Milli bayram: Bağımsızlık günü, 1 Ocak (1956).
Anayasa: 12 Nisan 1973.
Üye olduğu uluslararası örgüt ve kuruluşlar: ABEDA, ACP (Afrika - Karayip - Pasifik Ülkeleri), AfDB (Afrika Kalkınma Bankası), AFESD (Arap Ülkeleri Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Fonu), AL, AMF (Arap Ülkeleri Para Fonu), CAEU (Arap Ülkeleri Ekonomik Anlaşmalar Konseyi), CCC (Gümrük İşbirliği Konseyi), ECA (Birleşmiş Milletler Afrika Ekonomik Komisyonu), FAO (Tarım ve Gıda Örgütü), G-7