(i. A ). İnce sazdan örülmüş, yere sermeye mahsus döşeme: Trablus hasırı, kaba hasır, hasır döşeli. Hasırotu, sazı = Hasır örmeye yarayan saz. Hasır süpürgesi = Evin içinde ortalığı süpürmeye mahsus süpürge. Hasıraltı etmek = mec. Bir işi savsaklamak.
(saz): Hasırgiller familyasından; düz ince uzun, dayanıklı olan yaprakları; minder ve yastık gibi şeyleri doldurmaya, hasır örmeye yarayan bir sazdır. Bataklıklarda yetişir. Kullanıldığı yerler: Bağırsak solucanlarının düşürülmesinde yardımcı olur.
(i. A. «hasr» dan if.) (mü. münhasıra). 1. Her tarafı kuşatılmış: Münhasır bir yer. 2. Yalnız bir şey veya şahsa mahsus olan: Mâlûmâtı mesleğine münhasırdır.