ünlem, i., f. (-med, -ming) Ya, öyle mi? Acayip! Hım! (tereddüt belirten ünlem, bir düşüneyim'' anlamındaki ses); i. bu tür bir ünlem; f. tereddüt ve hoşnutsuzluk ünlemi çıkarmak. Bak. hem.
f. (-med, -ming) i. ağzını açmadan 'm' sesi çıkarmak; arı gibi vızıldamak; dudaklar kapalı olarak şarkı söylemek; mırıldanmak; k.dili faaliyette olmak; harıl harıl çalışmak, fig. kolları sıvamak; mırıltı ile söylemek (şarkı); i. vızıltı, mırıltı; makina
(i)., (f). (-med -ming) yakın arkadaş, samimi dost; yatılı okulda oda arkadaşı; (f). yakın dost olmak; aynı odayı paylaşmak. chummy (s)., (k.dili). samimi.
s., i. insana ait insani, beşeri, beşeriyete ait; i. insan. human affairs toplumsal olaylar. human being insan, insanoğlu. human equation hesaba katılması gereken insanca hata veya güçsüzlük etkeni. human nature insan tabiatı, insan hali. human race ins
s. insancı, merhametli, müşfik, insaniyetli; yükseltici, uygarlaştırıcı. humane letters, humane studies beşeri ilimler, konusu insan olan bilimler. humane society insan veya hayvanları himaye eden kurum. humanely z. insanca, merhametle, şefkatle. hu
i. insan, beşer; insanlık, beşeriyet, beniâdem; insaniyetperverlik, merhamet, şefkat. the humanities klasik Yunan ve Latin edebiyatları üzerinde çalışma; konusu insan olan ilimler, hümaniter bilimler.
(i. L. Fr.). 1. Ortaçağın iskolastik düşünüşüne karşı Eski Yunan ve LAtin kültürünü en yüksek kültür örneği olarak alan felsefe, bilim ve sanat görüşü. 2. (felsefe) İnsanlık sevgisini en yüksek gaye sayan doktrin.
(i. F.) 1. Kuvvetli, saadetli, Fars. huceste, mübarek: Tâlî-i hümâyûn. 2. Devlet ve saltanat sahibi olan padişaha ait, şâhâne, mülükâne, sultânî: Saray-i hümâyûn = Padişah sarayı. Enderûn-i hümâyûn = Eski Osmanlı saray üniversitesi. Amedî-i dîvân-ı hümâyûn = BAbıâlî’nin dîvân-ı hümâyûnla olan yazışmalarına mahsus daire. Dîvân-ı hümâyûn kalemi = Babıâli’de muahedelerin, fermanların, beratların kayıt ve zaptına memur daire. Hatt-ı hümâyûn = Osmanlı padişahının el yazısı ile yazılmış en yüksek derecede ferman. Gülhane hatt-ı hümâyûnu; Babıâli’de hatt-ı hümâyûn okundu. Ordu-yı hümâyûn = Osmanlı impaartorluk ordusu. Donanmay-ı hümâyûn = Osmanlı imparatorluk donanması. Nâme-i hümâyûn — Osmanlı padişahının diğer hükümdarlara gönderdiği mektup.
(i.) (halk dilinde: kumbara) 1. Demirden içi boş veya dolu büyücek mermi ki, muharebelerde havan topuyla atılırdı. 2. Para biriktirmek için kullanılan, toprak veya madenden yapılma, bir tarafında yarığı bulunan kap, kumbara.
That quality of the imagination which gives to ideas an incongruous or fantastic turn, and tends to excite laughter or mirth by ludicrous images or representations; a playful fancy; facetiousness.
To comply with the humor of; to adjust matters so as suit the peculiarities, caprices, or exigencies of; to adapt one's self to; to indulge by skillful adaptation; as, to humor the mind.
To help on by indulgence or compliant treatment; to soothe; to gratify; to please. the trait of appreciating the humorous; 'she didn't appreciate my humor'; 'you can't survive in the army without a sense of humor' the quality of being funny; 'I fail to se
a message whose ingenuity or verbal skill or incongruity has the power to evoke laughter. the trait of appreciating the humorous; 'she didn't appreciate my humor'; 'you can't survive in the army without a sense of humor'. a characteristic state of feeling
i., f. kambur, hörgüç; tümsek yer, tepe; İng., argo huzursuzluk, iç sıkıntısı; f. kamburlaştırmak; gen. oneself ile gayrete gelmek, azmetmek. over the hump iyileşme yolunda. humpy s. girintili çıkıntılı; tümsekli.
Bitkilerin yetişmesi açısından büyük önem taşıyan, topraktaki ayrışma sonucu oluşan koyu renkte madde; lağım suyu arıtma işlemlerinde biyo-kimyasal süreç sonunda ortamda kalam karmaşık organik madde atığı ( Humus ).
The well decomposed, relatively stable portion of the partly or wholly decayed organic matter in a soil, which provides nutrients and helps the soil retain moisture.
The end result of successful composting is humus It is the rich, dark, and fine mixture of decomposed organic materials Humus contains the microorganisms necessary for healthy soil, as well as a ready supply of the macro- and micro-nutrients necessary for
Total of the organic compounds in soil exclusive of undecayed plant and animal tissues, their 'partial decomposition' products, and the soil biomass The term is often used synonymously with soil organic matter.
All of the organic compounds in soil exclusive of undecayed plant and animal tissues, their partial decomposition products and the soil biomass It is highly stable and resistant to further alteration.
Dark brown, decomposed, colloidal organic matter found in soils Humus usually has a beneficial effect on aeration and soil structure due to its ability to flocculate, or aggregate, multivalent cations. finished compost, formed through the break down of pl
From the Latin word for earth or ground, humus is the organic matter in quality soil The reason we work compost into our soil is to increase the humus level which improves the quality and health of the soil. organic material consisting of decayed vegetabl
Dark brown or black partially decomposed organic matter. partially decomposed organic matter; the organic component of soil. a thick spread made from mashed chickpeas, tahini, lemon juice and garlic; used especially as a dip for pita; originated in the Mi
(graine de lin): Keten denilen kireçli topraklarda yetişen otsu bir bitkinin tohumudur. İçeriğinde sabit yağ, müsilaj, protein, siyanogenetik bir glikozit olan linamarin vardır. Ketenyağında asitler vardır. Boya ve muşamba sanayiinde kullanılır. Kullanıldığı yerler: Akciğer hastalıkkları bronşit ve soğuk algınlığında faydalıdır. Lavman olarak kullanılırsa kabızlığı giderir. Müzmin öksürüğü keser. Dolama, köpekmemeleri ve her türlü çıbanın tedavisinde faydalıdır.
Bazı loğusalarda görülen ciddi bir hastalıktır. Halk arasında albastı denir. Nedeni, üreme organı yollarında iltihaplanma, doğum esnasında temizliğe yeteri kadar önem verilmemesi veya idrar yollarının iltihaplanması olabilir. Doğumdan 3 veya 7 gün sonra ateş yükselir. Karnın alt bölümünde yumuşaklık hissedilir. Akıntı fazlalaşır ve loğusa genel bitkinlikten şikayet eder. Doktora başvurmak gerekir. Ayrıca aşağıdaki reçete de uygulanır.
Tedavi için gerekli malzeme : Civanperçemi, su.
Hazırlanışı : Dört bardak suya 2 tutam civanperçemi konur. 15 dakika kaynatıldıktan sonra süzülür. Günde 3 kere, yarım kahve fincanı içilir.
(MERHUM) (i. A. «rahm» dan imef.) (mü. merhûme). 1. Tanrı rahmetine erişen, Tanrı tarafnıdan af ve merhametle müjdelenen. Ummet-i merhûme = Muhammed ümmeti, Müslümanlar. 2. Hakk’ın rahmetine erişen rahmetli, ölmüş: Merhum pederim, Reşid Paşa merhum (isimden önce ve sonra gelebilir). 3. Yakında ölmüş olan: Merhumun terekesini yazmaya geldiler. Merhumenin bir vasiyeti vardır.
s. babasının ö1ümünden sonra doğmuş; yazarın ölümünden sonra yayınlanmış; bir kimsenin ölümünden sonra vaki olan. posthumously z. ölümden sonra (özellikle yazarın).
i., f. başparmak; eldiven baş parmağı; f. kitap yapraklarını başparmakla tuta tuta eskitmek ve kirletmek. thumb a ride otostop yapmak. thumb index sözlük ve fihrist kenarında harflere göre kesilen parmak yeri. thumb mark başparmakla kirlenmiş yer, parm
f., i. güm güm vurmak; dövmek, muşta vurmak; gümbürdemek, hızlı hızlı çarpmak (yürek); i. muşta vuruşu; ağır düşüş; ağır düşme sesi. thumper i. vurucu. thumping s. vuran; k.dili. iri, kocaman.
(i. F. tohm). 1. Bitkilerin çiçekten sonra verdikleri tane ki, toprağa gömülünce kendi cinsinden bir bitkinin bitmesine sebep olur, çekirdek. 2. İnsan ve hayvanların tohumu hükmünde olan şey, döl: O adamın tohumu yoktur. Bu atın tohumunu almalı. 3. Bazı böceklerin tohum şeklinde küçük yumurtaları.