(f.). 1. Kaçmasına sebep olmak, kaçmasına yardım etmek, firar ettirmek: Hapishaneden adam kaçırmak büyük bir suçtur. 2. Gümrük vermeksizin gizlice mal geçirmek: Gümrükten mal kaçırmak; tütün kaçırmak. 3. Dikkatsizlikle ve gafletle söylemek: Ağzından kaçırdı. 4. Kaybetmek: Fırsatı kaçırdık. 5. Kaçmaya mecbur etmek: Nihayet kendisini kaçırdık. 6. Saklı, gizli tutmak, göstermemek, kapalı gezdirmek: Karısını benden kaçırıyor. Alta kaçırmak = Üstüne etmek. Ucunu alta kaçırmak = İflâs etmek (eskimiştir). Tadını kaçırmak == Tadsızlık etmek, can sıkmak. Aklını kaçırmak = Çıldırmak. Kız kaçırmak = Ekseriya evlenmek niyetiyle kızı baba evinden gizlice alıp kaçmak
to let slip. to kidnap. to abduct. to make or let escape. to drive away. to leak. to miss. to lose. to smuggle. to hide from a tax-gatherer. to go off one's head. to go mad.