(i. A ). Hazır olmama, göz önünde bulunmama: Benim gıyabımda bu kararı vermişler. Gıyabınızda sizi çok methetti. Bu aralık sizin gıyabınızı arzu etmezdim. An gıyaben, an-il-gıyâb = Kendisi bulunmadığı, hazır ve mevcut olmadığı halde: Sizi an gıyâben, an-il-gıyâb seviyorlar.
(i. A.). 1. Hazır ve mevcut yani göz önünde olmaksızın, meydanda olmadığı halde, gıyâbında: Size gıyaben sevgisi vardır. 2. (hukuk) Mahkemeye gelip duruşma olunmaksızın: Gıyâben aleyhinde karar verilmiş. Gıyâben hükmolunarak ilâmı yapılmış.
(i. A ). 1. Vekillik, vekâlet 2. Kadı vekâleti, kadılık, nâiblik. 3. Nahiye kadılığı. 4. Hükümdarın çocuk veya dışarıda olması hâlinde hükümdar vekilliği: Bu krallık niyabetle idare ediliyor.