(i. A. «meze» den masdar). 1. Karışabilme, birden fazla cismin karışıp bir cisim teşkil etmesi: Kimyevî imtizâc. 2. Birbirini tutma, uygunluk, uyuşma: İmtizâc-ı elvan = Renklerin uygunluğu. 3. Geçinme, alışma, uyuşma: O adamlarla imtizâc olunmaz. Karı koca arasında imtizâc olmazsa birlikte yaşamak pek müşkül olur. 4. Alışma, sıhhata uygun bulma: Oranın havasiyle imtizâc edemedim.
(MİZAÇ) (i. A. «meczıden) (c. emzice) («mîzâc talâffuzu yanlış ve yersizdir. 1. İnsan vücudunda akıntıların bir nisbete göre karışmasından ileri geldiğine inanılan hâl ve istidat: Mizâc-ı demevî, mizâc-ı lenfavî, mizâc-ı safravt; emzice-i beşeriyye; demeviyyü’l-mizâc. 2. Huy, tabiat, karakter: Sert mizaçlı bir adam. 3. Sıhhat, bedenin sıhhat ve hastalığa göre bulunduğu hâl: Mizâcınız nasıldır? NA-mlzâç = Keyifsiz, hasta.