(i.). 1. Et suyu veya kıyma ile pişmiş sebze: Bamya bastısı, kabak bastısı. Külbastı = Izgarada pişen et. 2. Bir şeyin üzerine basan: Kaşbastı = Üzerinden geçecek surette başa meyilli bağlanan sargı. Dalbastı — Ağırlığı ile ağacın dalını bastıracak surette iri kiraz.
(f.). 1. Baskı altına konmak, ezdirilmek: Asma yaprakları fıçı içine bastırılır. 2. Tabettirilmek: Bu kitap ilk defa olarak bastırılıyor. 3. Söndürmek: Yangın bastırıldı.
(i.) 1. Bastırmak işi. (bk.) bastırmak. 2. Pastırma, tuz ve çemenle bastırılıp iste veya güneşte kurutulmuş et: Kayseri bastırması. mec. Bastırmasını çıkarmak = Çok döğmek. Şimdi «pastırma» denmektedir, (bk.) Pastırma.
compress. contain. dampen. depress. jam. overtake. overwhelm. print. push. quash. quell. ram. relieve. repress. squash. squelch. stay. stifle. to have printed. to make sb print. to subdue. to repress. to stifle. to contain. to put sth down. to suppress. t
to have sth printed. to let sb stand on to force down. to come all at once. to damp. to press. to supress. to depress. to weight. to restrain. to choke. to.
(i. İ. bastone). 1. Değnek, asâ, el değneği, alafranga zarif değnek. 2. Bazı gemilerin başındaki yatık direğin gemiden dışarıya doğru uzanan parçası. 3. Baston francala = Dar ve uzun biçimli francala çeşidi. Baston yutmuş = Dimdik duran veya yürüyen kimse.
(halk dilinde KABIZ) (i. A.). !. El ile tutma, ele alma, kavrama. 2. Alma, Ar. ahz, tesellüm: Bu parayı ahz ve kabzettiğimi gösteren senettir. 3. Bir kişinin ruhu Azrail tarafından alınma, ölüm. Ar. fevt, vefât, irtihâl, Falan tarihte kabz olundu; ruhu kabzedildi; Azrail kabz-ı ervâhâ (ruhları almaya) memurdur. 4. Tutgunluk, peklik, Inkıbâz: Kabza uğradı (bu mânâ ile Türkçe’de isim gibi de kullanılıp «kabızlık» suretinde ifade olunur). Kabız oldu.
(i.). 1. Ateşin üzerinde ıskarada pişmiş et parçası. 2. Koyunun belkemiği ucundaki et: Külbastı pişirmek, koyun, sığır külbastısı. Sahan külbastısı = Sahanda kendi suyu ile pisio kızarmış et.