(i. F.). 1. Baş, Ar. re’s, Fars. ser, kafa: Haydudun kellesini kestiler; kellesine bir şamar vurdu. 2. Baş gibi yuvarlakça şey: Bir kelle şeker, bir kelle lahana; kelle peyniri, kelle şekeri. Kelle kulak yerimle = Gösterişli, heybetli, endamlı.
(i. A. «külfet» ten İmef.) (mü. mükellefe). 1. Bir külfet, bir yük yüklenmiş, bir vazifeyi yerine getirmeye mecbur. Ahilî-i mükellefe = Vergi vermekle mükellef halk. 2. Çok özenerek, mükemmel surette ve külfetli yapılmış, tantanalı, debdebeli, ihtişamlı: Mükellef bir konak, bir sofra.