(i. F.) (Yunanca’dan = anahtar). 1. Anahtar, açıcı Alet. Ar. mlftâh. 2. (Türkçe) Herkes tarafından açılmamak üzere kapı, sandık vesaireye takılan demirden yapılmış bir Alet ki, anahtarla açılıp kapanır: Kilit takmak, vurmak; kilit altında tutmak; orada her şey kilit altındadır. Asmakillt = İğreti kilit kl, halkalara takılır. KilltoHı = Dal ve yaprakları çekildikçe çıkan bir cins ot. (denizcilik) Zincir kilidi = İki boy zinciri biribirine bağlayan halka. Biribirine kilit olmak = Birkaç kişinin biriblriyle bağlantısı.
(f.) (halk dilinde: kltlenmek). Kilit ve anahtarla kapanmak: O odadakiler kilitlenmez; bu kilit bozulmuş, kilitlenmiyor. 2. Biribirine geçmek veya geçirilmek: Parmaklar kilitlenmek. Dişler kilitlenmek = Çeneler biribirine geçmiş gibi sıkışıp durmak ki, soğuktan veya korkudan olur.
(i.) ( halk dilinde: kltli). 1. Kilit ve anahtarla kapanmış, kapalı: O odadakiler kilitlidir. 2. Biribirine geçmiş veya geçmiş gibi sıkışmış: Parmaklan, dişleri kilitli duruyordu.
(ka ile) (i. A. «vuku» dan im.) (c. mevâkt). I. Yer, mahal, mevzi, Fars. cây: Bu mevkide, bu söz mevkiindedir. 2. Bir şeyin vukua geldiği ve bulunduğu, yahut lüzum gösterdiği yer. 3. Vapur, demiryolu ve tiyatro gibi umumî bir yerde, verilen ücrete göre sınıfı değişen yer: Birinci, ikinci, üçüncü mevki. 4; Vapur vesair nakil vasıtalarında fazla ücret verenlere mahsus seçkin yer: Mevki kamarası, mevki bileti, mevkide oturmak. 5. Asker ikametgâhı: Mevki kumandanı, müstahkem mevki.