(f.). Çok hızlı yürümek, ivmek, hızla gitmek: Koşarsanız yetişebilirsiniz, koşarak geldim, koşa koca nefesim kesildi. Ardından koşmak = Takip etmek, peşine düşmek.
(f.). 1. Eklemek, Osm. izâfe etmek, yakıştırmak, isnâd etmek: Tenrı’ya ortak koşmak, küfür ve cehâletin en büyüğüdür. 2. Beraber göndermek, yanına vermek: Postaya birkaç süvari koşmak. 3. Hayvanı araba, sapan vesaireye takmak, bağlamak: Arabaya dört at koşmalı; yağız atları kupaya koşacağız: Oralarda sapana iki öküz yerine tek beygir koşarlar. 4. Arabayı hazırlamak, düzenlemek: Acaba arabacı hangi arabayı koştu? 5. Düzenlemek: Düzüp koşmak.
to run. to pursue. to harness. to hitch up a horse to. to have sb escort another. to have sb to do a job. gallop. hurry. to go the paces. pelt. put. race. rush. scamper. scour. speed. trot.