to make or let sb read sth. to make it possible for sb to be educated. to get sb educated. to teach. to sell. to let sth go. educate. flog off. instruct. school. trade off.
(f.). 1. Birine bir şeyin kokuıunu duyurmak, koklamak üzere vermek ve tunmak: Aldığım kolonyaları size koklatayım. 2. mec. Az miktarda vermek (cümlede): Kokuıunu bile duyurmamak = Asla vermemek: Koyunlarının sütünü bize koklatmadı; kendiline hediye olarak o kadar yemiş geldi de klmıeye koklatmadı.
(f.). 1. Koku vermek, iyi veya kötü bir koku aldırmak: İlâçlar odayı kokutmuş; çayır çiçekleri havayı kokutuyor. 2. Taaffün ettirmek, bozulmasını gerektirmek: Bu eti, bu peyniri kokutmuşlunuz. Iıkemleyi kokutmak = Ticiz etmek, sıkıntı vermek (etkimlştlr).