Osmanlı Ordusunun Ilk Gemisini Kim Yaptı? ne demek? | Osmanlı Ordusunun Ilk Gemisini Kim Yaptı? anlamı nedir? | Osmanlı Ordusunun Ilk Gemisini Kim Yaptı?
İlk gemi, Van gölünde, 16. yüzyılda, Osmanlı ordusunun Doğu seferi sırasında bir yeniçeri askeri tarafından yapılmıştı. Bu sanatkar asker sonralarda adını yaptığı eserlerle duyuracak olan Mimar Sinan’dı.
(I.). 1. Bozuk, çalkanmış, kokmuş, (yumurta). 2. Vurgun, çürük: Cılk arik. 3. Çok işler, çok sulanmış ve İrinlenmiş: Cılk yara, 4. mec. Boş, beyhude, verimsiz, faydasız: O iş cılk çıktı.
İttihat ve Terakki’nin son sadrazamı Talat bey, trenle Ankara’ya giderken Tuzla’yı geçtikten bir müddet sonra suikaste uğramıştı. Kıyı boyu giden trene birden bire Tuzla açıklarında suyun üstüne çıkan bir denzialtından ateş açılmış, Talat Bey’e bir şey olmamasına rağmen trenin yola devam edecek hali kalmamıştı. Denizaltının ve suikastın kimler tarafından yapıldığı tüm araştırmalara rağmen bulunamamıştı.
(i. A.). 1. Yaratma, yaratış, Fars. Aferîniş: Hilkat-i Alem, hilkat-i beşer. 2. Yaradılışta olan hal, hılkî tabiat: O adamın hilkati öyledir, cömertlik o adamda bir hilkattir.
(i.). Evvelki, birinci, başlangıçtaki, önceki, ilk olan, İlerdeki, son zıddı: İlk işimiz o oldu. İlk oğlu, ilk harf, İlkbahar. En evvel en başta, birinci olarak: İlk yaratılan insan, ilk söylediği söz. Bazen mânâyı kuvvetlendirmek için kullanılır: İlk önce: En önce, başlangıçta.
İnsanoğlunun ilk hesap makinesi abaküslerdir ve abaküse benzeyen ilk araçlar bundan 3,000 sene önce kullanılmıştır. Otomatik hareketlerden yararlanan ilk toplama makinesini Blaise Pascal geliştirmiştir. Pascal bu makineyi tasarlarken, bir tarafa doğru döndürülen dişli çarkların hareketinden faydalanmıştır. Daha sonra Leibniz aynı prensiple çarpma işlemi de yapabilen bir makine daha geliştirmiştir.
Hesaplamada elektronik sistemin öncüsü İngiliz bilim adamı Charles Babbage’dir. Babbage’nin Analitik Motor adını verdiği cihaz, belli bir programlama içinde hesapları otomatik olarak yapabilmekteydi.
Gerçek anlamda bilgisayarlar, 1941 yılında Berlin’de Kondrad Zuse tarafından geliştirilmiştir. Onun yaptığı bilgisayar, elektron lambalarından oluşuyordu ve aynı yıllarda Busines Machines Corporation adlı firmanın yaptığı otomatik bilgisayardan çok daha hızlı çalışıyordu.
1946’da, Amerikalı J. Presper Erchert ve John W. Mauchly, yüksek işlem hızına sahip tam elektronik ilk sayısal bilgisayarı geliştirdiler. 17,500 civarında elektron tüpü, 1,500 röle, 70,000 direnç ve 10,000 kondansatörden oluşmuş 30 ton ağırlığındaki bu dev makina, on haneli 5,000 sayıyı bir saniye içinde toplayabiliyordu.
Sonraki yıllarda inanılmaz bir süratle geliştirilen bilgisayarlar, bilgiyi çabuk ve doğru bir şekilde işleme ve saklama özellikleri nedeniyle, kısa sürede günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline geldiler. Bilgi üretimi ve dolaşımı hızlandı. Bu gelişmeler sayesinde, bir toplumun bütün bireylerinin bilgiye kolayca ulaşmaları ve onu tüketmeleri mümkün oldu.
Bilgi toplumunun oluşumunu hızlandıran bu gelişmelerin yanısıra, basımevlerinden uzay gemilerine kadar hemen bütün makina ve araçların kontrolünü de bilgisayarlar üstlenmeye başladı. Böylece insanlar uzun süre alan ve oldukça karmaşık olan yorucu ve bıktırıcı işlerden kurtuldular.
Ortaklık hisse senetlerinin ilk kez Borsa kotuna alınmasını, ortaklığın borçluluğu temsil eden menkul kıymetlerinin Borsa kotuna alınmasını ifade eder.
(a uzun) (i. A. «lika» dan masdar) (c. ilkâAt). 1. Koyma, bırakma, atma: Kayığı denize ilka etmek, kendini tehlikeye ilka etmek; ateş, fitne ilka etmek. 2. c. Kötü sözlerle zihin çelme, aldatma, kandırma: Birtakım ilkaâte kapıldılar. Ilkait-ı bed-hâhâne = Kötü maksatlı kandırmalar.
(i. A. masdar) (aygır). 1. Dişisini gebe bırakma, dölleme, (botanik) 2. İncir ve hurma gibi ağaçların çiçeğine erkeğinin tohumu gidip meyve vermesini sağlama.
(Tür.) 1.Kendisinden türetilen ilk madde. 2.Temel düşünce, temel kanı, umde, prensip. 3.Temel bilgi. 4.Öncül. 5.Davranış kuralı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
(geum urbanum): Gölgelik yerlerde yetişen sarı çiçekli bir çeşit bitkinin, karanfil kokulu köküdür. İlkbahar ve yaz aylarında toplanıp, kurutulur. İçeriğinde tanen vardır. Kullanıldığı yerler: Mide ve bağırsak bozukluklarını giderir. İshali keser. İştah açar. Ağrıları dindirir. Sinirleri kuvvetlendirir.
i. süt. milk fever tıb. loğusa kadınlarda sütün gelişi ile meydana gelen hafif ateş. milk leg filibit. milk of human kindness insanın tabii şefkati. milk of magnesia İngiliz tuzu karışımı, bir çeşit müshil. milk run (argo) tehlikesiz uçuş (bomba uçaklar
s. süt gibi, süte benzer; sütlü; uysal, yumuşak. Milky Way astr. samanyolu, samanuğrusu, hacılaryolu. milkiness i. süt gibi olma; aşırı uysallık, yumuşak huyluluk.
İlk gemi, Van gölünde, 16. yüzyılda, Osmanlı ordusunun Doğu seferi sırasında bir yeniçeri askeri tarafından yapılmıştı. Bu sanatkar asker sonralarda adını yaptığı eserlerle duyuracak olan Mimar Sinan’dı.
(hi.). 1. I. Osman’ın kurduğu devlete mensup: Osmanlı dili, Osmanlı devleti, Osmanlı askeri, Osmanlıların ahlâkı. 2. mec. Cesur, cömert, mert, baba karakterli: Osmanlı adamdır, tam Osmanlıdır. 3. Eskiden paşalar maiyetinde bulunan. 4. Tavla oyununun bir çeşidi.
(i.). 1. Osmanlılara ait: Osmanlıca dil, kıyafet. 2. Osmanlılar’a mahsus tarz ve usulde veya bunların dilinde: Osmanlıca söylemek, yaşamak, oturmak. Osmanlı dili, Osmanlıca = Batı Türkçesi,
Farsça “yeni gün” anlamına gelen Nevruz Osmanlı’da da şenliklerle kutlanırdı. Baharın başlangıcı kabul edilen Nevruz ile birlikte herkes birbirine Nevruziye denen kıymetli hediyeler verir, yine Nevruziye denen içinde sandal ağacı, anber, gül suyu, zencefil gibi türlü baharatların bulunduğu çok kuvvetli ve nefis bir macun özel olarak hazırlanarak padişaha ve devlet büyüklerine ikram edilirdi.
Aslında en çok merak edilen paraşütün icadından çok, onunla havadan ilk kimin atladığıdır. Kim böyle bir şeyi ilk defa denemeye cesaret etmiştir? Sanıldığının aksine paraşüt uçaktan sonra değil, yaklaşık bir yüzyıldan fazla bir zaman önce, balonla hemen hemen aynı tarihlerde ama çok ayrı çalışmalarla icat edilmiştir.
Paraşüt fikri eski Çin’e kadar gider. Günümüzdeki paraşüte benzer bir şeyler geliştirilmiş ama oyuncak olmaktan öteye geçememiştir. Leanorda da Vinci’nin de bu konudaki çalışmaları biliniyor. Bu fikri hayata ilk geçiren kişi ise Fransa’da 1783 yılında Louis-Sabestian Lenomand olmuştur.
Lenomand 4.5 metre yükseklikteki bir ağaçtan, omuzlarına birer adet bir çeşit şemsiye bağlayarak ilk deneyimini yapmıştır. Ancak o, buluşunu o seviyedeki bir yükseklikten, yangın çıkan bir binadan atlayarak kaçmak için düşünmüştü.
Ciddi anlamda ilk atlamanın şerefi ise Fransız Andre-Jackques Garnerin’e aittir. 1769 Paris doğumlu Garnerin Fransız ordusunda 1793 yılında müfettiş olmuş, İngiltere’de iki yıl hapis yatmış ve dönüşünde 1797 yılında ilk atlayışını 1.000 metreden bir balondan yapmıştır. Bu ilk paraşüt şemsiye şeklindeydi, çapı yedi metreydi ve ketenden yapılmıştı. Garnerin daha sonra birçok gösteri atlayışı yapmış, hatta bir keresinde 1802 yılında İngiltere’de 2.400 metreden atlamıştır.
Önceleri ketenden yapılan paraşütler, sonraları ipekten yapılmaya başlanıldı. Uçaktan ilk atlayışı gerçekleştiren ise 1912 yılında, ABD Kara Kuvvetleri’nden Yüzbaşı Albert Berry oldu.
Birinci Dünya Savaşı başlarında uçaktan paraşütle atlamanın pratik olmadığı görüşü hakim olduğundan, sadece gözetleme balonlarında görevli olanların, uçak saldırılarından kaçışlarında çok yaygın olarak kullanılmıştır.
Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru paraşütün uçak pilotlarının da can dostu olduğu anlaşılmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nda ise uçak ebatlarının büyümesi ve teknolojilerinin gelişmesi ile insanların ve birliklerin yere indirilmeleri dışında silahları indirmek, mahsur kalan birliklere ikmal malzemesi göndermek, ajanları indirmek gibi birçok alanda kullanılmışlardır.
Aslında en çok merak edilen paraşütün icadından çok, onunla havadan ilk kimin atladığıdır. Kim böyle bir şeyi ilk defa denemeye cesaret etmiştir? Sanıldığının aksine paraşüt uçaktan sonra değil, yaklaşık bir yüzyıldan fazla bir zaman önce, balonla hemen hemen aynı tarihlerde ama çok ayrı çalışmalarla icat edilmiştir.
Paraşüt fikri eski Çin’e kadar gider. Günümüzde ki paraşüte benzer bir şeyler geliştirilmiş ama oyuncak olmaktan öteye geçememiştir. Leonardo da Vinci’nin de bu konudaki çalışmaları biliniyor. Bu fikri hayata ilk geçiren kişi ise Fransa’da 1783 yılında Louis-Sabestian Lenomand olmuştur.
Lenomand 4,5 metre yükseklikteki bir ağaçtan, omuzlarına birer adet bir çeşit şemsiye bağlayarak ilk deneyimini yapmıştır. Ancak o, buluşunu o seviyedeki bir yükseklikten, yangın çıkan bir binadan atlayarak kaçmak için düşünmüştü.
Ciddi anlamda ilk atlamanın şerefi ise Fransız Andre-Jack-ques Garnerin’e aittir. 1769 Paris doğumlu Garnerin Fransız ordusunda 1793 yılında müfettiş olmuş. İngiltere’de iki yıl hapis yatmış ve dönüşünde 1797 yılında ilk atlayışını bin metreden bir balondan yapmıştır. Bu ilk paraşüt şemsiye şeklindeydi, çapı yedi metreydi ve ketenden yapılmıştı. Garnerin daha sonra birçok gösteri atlayışı yapmış, hatta bir keresinde 1802 yılında İngiltere’de 2 bin 400 metreden atlamıştır.
Önceleri ketenden yapılan paraşütler, sonraaları ipekten yapılmaya başlanıldı. Uçaktan ilk atlayışı gerçekleştiren ise 1912 yılında, ABD Kara Kuvvetleri’nden Yüzbaşı Albert Berry oldu.
Birinci Dünya Savaşı başlarında uçaktan paraşütle atlamanın pratik olmadığı görüşü hakim olduğundan, sadece gözetleme balonlarında görevli olanların, uçak saldırılarından kaçışlarında çok yaygın olarak kullanılmıştır.
Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru paraşütün uçak pilotlarının da can dostu olduğu anlaşılmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nda ise uçak ebatlarının büyümesi ve teknolojilerinin gelişmesi ile insanların ve birliklerin yere indirilmeleri dışında silahları indirmek, mahsur kalan birliklere ikmal malzemesi göndermek, ajanları indirmek gibi birçok alanda kullanılmışlardır.
(i.). 1. Köpekgiller familyasından, postundan kürk yapılan köpekten küçük ve kideden büyük meşhur yırtıcı hayvan ki, hilekârlıkla şöhreti olup hakkında birçok masallar anlatılır. 2. mec. Hilekâr.
(paris incompleta): Zambakgiller familyasından; nemli ortamlarda yetişen, 20 - 50 cm boyunda, çok yıllık bir bitkidir. Yaprakları pürtüksüz, tam, koyu yeşil renkli ve saplıdır. Ezilince fena bir koku çıkarır. Lezzeti acıdır. Çiçekleri küçük, beyaz veya sarımsı renklidir. Meyveleri, leblebi büyüklüğünde, sarıda kırmızıya ve siyaha kadar değişen renktedir. Zehirlidir. Kullanılan kısımları kurutulmuş yapraklarıdır. Kullanıldığı yerler: Uyku verir. Sinirleri teskin eder. Fazlası zehirler. Haricen kullanılır. Ağrıları dindirir.
Sultan Abdülaziz yenilikçi bir padişahtı. Yapmış olduğu Avrupa seyahatinde gördüğü demiryollarına çok imrenmiş, İstanbul’a dönüşünde İstanbul – Edirne demiryolunun yapımı için bir demiryolu şirketine yetki vermiştir. Ancak yapım sırasında demiryolunun Topkapı Sarayı’nın bahçesinden geçmesi gündeme gelince çevresindekiler bu duruma karşı çıkmışlardı. Bu itirazları tebessümle karşılayan Abdülaziz “tren saraydan değil isterse üstümden geçsin yeter ki bu demiryolu yapılsın” diyerek bu konudaki isteğinin ne denli güçlü olduğunu gösterdi.
Türkiye’nin ilk heykeli 10 metre uzunluğundaki Osman Gazi büstüdür. Bu büst 1914-1918 arasında Sivas Valisi Muammer Bey’in girişimiyle Hafik-Zara yolu üzerinde yapılmıştır. Gericiler heykeli protesto ederek törene katılanları „Taş Dikenler’ olarak adlandırmışlardır. İlginç olan, açılış törenini devrin müftüsünün yapmış olmasıdır. Bu heykel 1937’de yine Sivas Valisi Nazmi Toker tarafından kaldırılmıştır.