(i.).
1.İnsanda ve hayvanlarda görme organı, Osm. Alet-i bâsıra, Ar. ayn, Fars. çeşm, dîde: Göz eçmak, göz kapamak, kara göz, elâ göz, gözün akı, karası, gözbebeği. 2.Görme, Ar. rü’yet, bâsıra: Gözü açık, gözü keskin.
3.Menbâ, kaynak, bir suyun yerden kaynadığı yer, kaynak, Ar. ayn: Su gözü.
4.Delik, çukur: Bal gümecinin gözleri; iğne gözü. Göz göz = Delik, delik.
5.Çekmece: Masanın gözündedir.
6.Taksim, bölük: Beş göz mağaza: O değirmenin üç gözü vardır.Terazi kefesi: Terazi gözü.Kemer: Köprü gözü.Nazar, kötü bakış, Fars. çeşm-i bed: Göze gelmek, göz değmek.Gözde olma, makbûl olma: Dünya gözümde yoktur. Bir şey gözüne girmiyor.Teveccüh, sevgi, muhabbet: Göze girmek, gözden düşmek, gözden çıkmak. Göz atmak: İşaret etmek. Aç göz = Hırs, tamah, doymazlık. Aç göxlü = Tamahkâr, haris. Göz açmak sa
1.Doğmak, dünyaya gelmek.
2.Rahatlanmak, teneffüs etmek: İşten göz açamadım.
3.Dikkat etmek, ihtiyat üzere bulunmak: Gözünü aç. Gözlerini açmak =
1.Hayran olmak, hayrette kalmak.
2.Alıştırmak, uyandırmak, ikaz etmek. Gözlerini dört açmak =
1.Fazla dikkat etmek, ihtiyat üzere bulunmak.
2.Hayrette kalmak. Açıkgöz = Uyanık, fırsatçı. Gözü açık, gözü ardında = İsteğine erişememiş; arzusuna erişemeden ölmüş. Göz açıklığı = Zekâ, uyanıklık. İlk gözağrısı =
1.Birinci defa olarak çekilen aşk.
2.İlk evlât. Göz akı = Gözün beyaz kısmı. Göz almek = Gözü kamaştırmak. Gözotu = Ar. Haşîşe-tülayn (bitki). Öküzgözü = Arnika (bitki). Göz önü = Huzur: Göz önünde, huzurda. Gözevl = Gözün çukuru, Fars. hâne-i çeşm. Göz etmek = İşaret etmek. Göz ısırmak = Tanır gibi olmak. İki gözü iki çeşme = Çok ağlamayı anlatır. Göze batmak = Kıskançlığı mucib olmak. Gözbağı = Sihir, büyü. Gözbağcı = Büyücü, Ar. sehhâr, Fars. efsûnger. Gözbebeği = Gözün asıl gören merkezi ki, içinde karşıya gelen şahsın resmi görünmekle böyle adlandırılmıştır. Ar. insân-ül-ayn, Fars. merdümek-i çeşm. Göz belermek = Hiddetle bakıp tehdit etmek. Gözboncuğu = Nazara karşı takılan mavi boncuk. Gözboyamak = Dalavere ederek aldatmak, kandırmak, iğfal etmek. Bingözotu = Mahmûde denilen bir cins bitki. Patlak göz =
1.Bozulup dışarı fırlamış göz.
2.Tabiî olarak dışarıya fırlamış çıkıntılı göz. Gözü p«k = Cesur, yiğit. Göz pınarı = Gözün burun tarafındaki ucu. Gözde tütmek = Fazla istenmek, hasret duymak, imrenmek. Göz çıkarmak =
1.Kör etmek, gözünü sakatlamak.
2.Zarar vermek, bozmak, halel getirmek. Gözden çıkmak = Artık arzu olunmamak, bıkılmak, soğumak. O kadar hevesle yaptırdığım ev, istediğim gibi olmadığı için gözümden çıktı. Göz hapsi =
1.Kimse ile görüşmemek üzere bir odaya hapis ve tevkif.
2.Bir kimseye, gözünü ayırmadan bakma. Göz hekimi = Göz doktoru. Ar. kehhâl. Horoz gözü = Bir cins papatya. Gözdağı = Tehdit, korkutma. Dört gözle beklemek Sabırsızlıkla beklemek. Gözünü dört açmak = Pek ihtiyatlı davranmak. Göz değmek = Nazar isabet etmek. Göz demiri = (denizcilik) Geminin baş tarafında bulunan ve her vakit kullanılan büyük demir. Gözden düşmek = Teveccühü kaybetmek, itibarsız olmak. Göz dönme