Türkçe Sözlük
(i.). 1. Yaşın zıddı, rutubeti çekilmiş, Ar. yâbis, Fars. huşk: Kuru ağaç, kuru ot, kuru çamur. 2. Yağmur yağmayan, susuz: Kuru ova, kuru arazi. 3. Arık, zayıf, etsiz: Kupkuru bir adam. 4. Döşenmemiş, çıplak, açık: Kuru tahta, kuru yer. 5. Sade, katıksız: Kuru ekmek. 6. Başka bir mevsimde yenmek üzere güneşte kurutulmuş: Kuru meyve, kuru balık, kuru üzüm. 7. Sıvı salgısı olmayan. Kuru öksürük = Balgamsız. 8. Kar ve yağmuru olmayan: Kuru hava, kurusoğuk. 9. Kurşunu olmayan, kurşunsuz: Kurusıkı. 10. Boş, asılsız, nâfile, tesirsiz ve sebepsiz: Kuru söz, kuru lâf, kuru gösteriş, kuru patırdı. 11. Harçsız: Kuru duvar. Kuru başına = Yalnız, Fars. bî-kes. (denizcilik) Kuru havuz = Gemilerin tamiri ve temizlenmesi için sokuldukları havuz ki, gemi girdikten sonra suyu tulumba İle alınıp gemi kızakta kalır. Kuruda kalmak — Cezirde gemi oturmak. Kuruda = Yerde, karada, (denizcilik) Kuru direk = Fırtınalı havada yelkensiz olarak rüzgârın şevkine tâbî olmak. Tuzu kuru = İşi sağlam, şüphe götürür hâli olmayan. Kurukuruya = Boşuboşuna, büsbütün nafile. Kurukahve = Pişirilmemiş, kavrulmuş kahve tozu. Kuru keçik = Uyuz hastalığı. Gülkurusu = Gül kurusunun rengi.
Türkçe Sözlük
by NedirSor