(f.). 1. Nazar ve müşahede olunmak: Buradan denize bakılır. 2. Nazar-ı itibare alınmak, dikkat olunmak: Dostlar arasında öyle merasime bakılmaz; bir bakımla bakılırsa ve (sadece) bakılırsa bu, daha iyidir. 3. Hizmet olunmak, yapılmasına çalışılmak ve ihtimam olunmak: Bu hayvana iyi bakılmıyor; bu çocuklara bakılmak lâzım gelir. Yüzüne bakılmaz, yüzüne bakılır şey değildir = Pek çirkindir.
(f.). 1. Dışarıya nakledilmek, dışarı atılmak: Bu havada evden çıkılmaz. 2. Yola girişilmek, gidilmek, hareket olunmak: Yarın kaçta çıkılacaktır? 3. Yukarı gidilmek, yükselmek: Bu merdivenden üst kata çıkılır. Bu dağın tepesine çıkılamaz.
(f.). 1. Vurularak çakılmak: Bu toprağa kazık kakılamaz; bu kapıya bir çivi kakılmış. 2. (madenî eşya) Arkadan vurularak kabartma yapılmak: Bu kutunun kapağı fena kakılmış. 3. Tahta vesaireye altın, gümüş tel ve pulları veya çivileri sokularak süslenilmek.
(f.). 1. Etmek, eylemek, yapmak:, bildirmek, yazmak (daha çok yazı dilinde kullanılır). 2. Edâ ve İfâ etmek: Namaz kılmak; daha öğleyi kılmadım; ikindiyi kıldıktan sonra gideceğim.
(f.). 1. Daralmak, darlaşmak, tazyik olunmak: Bu çanta bundan fazla sıkılmaz. 2. Sıkıntı çekmek: Bugün çok sıkıldım. 3. Utanmak, mahcûb olmak: Sıkılmaksızın söylüyor. 4. Darlık çekmek, sıkıntıda olmak: Çok sıkılıp kendisine müracaat edersem reddetmez. İç sıkılmak = Kederli ve sıkıntılı olmak. Can sıkılmak = Bir şeye üzülmek.
(f.). 1. Asılmak, bağlı olmak: Bu balta nereye takılır. 2. Konulmak, asılmak: Yüzük bu parmağa takılmaz. 3. İlişip kalmak, gecikmek: O işe takıldı kaldı. 4. Eğlenmek, eğlence yoluyla alay etmek: Herkese takılmayı çok sever S. Yapışıp ayrılmamak, arkası sıra gitmek: O da bize takıldı.
catch. consort. dabble. jest. joke. kid. lodge. rally. rib. tag. tease. trip. to be tangled up. to attach oneself to a person. to annoy with ridicule. to deride. banter. to be attached. to be fastened. to get caught. to catch. to banter. to chaff. to josh
break down. cave. cave in. collapse. come down. crack up. crumble. drop down. fall. fall down. fall over. fall to pieces. founder. go to pieces. go to ruin. shipwreck. tumble. tumble down. wither away.
collapse. fall. to collapse. fall down. to become decrepit. to scram. to be demolished. to be wrecked. to be destroyed. to be ruined. to fall down. to come down. to give way. to crumble. to clear out.
cave. collapse. come to the ground. decay. fall. fall about one's ears. fall down. fall in. founder. go. to go to ruin. to be ruined. tumble. tumble down. wrack and ruin. to go to wreck and ruin.