(i.). Çift süren ve araba çeken öküzlerin boynuna geçirilen ağaç çerçeve ki, boylu boyuna üstüne konan ağacına sapanın ve arabanın oku bağlıdır, mec. Tahakküm, kahır, tasallut: Boyunduruk altında olmak = Tahakküm çekmek, kahır görmek. Zapt ve işgal altında kalmak, esaret.
Cilt yırtılmadan altındaki bir kılcal damarda görülen kanama halk arasında çürük denir. Tıp dilinde ise ekimoz denir. Bu gibi durumlarda yapılacak ilk iş, çürüğün üzerine soğuk su ile kompres yapmaktır. Ayrıca aşağıdaki reçetelerde uygulanır.
Tedavi için gerekli malzeme : Alabalık.
Hazırlanışı : Küçük bir alabalık, uzunlamasına kesilip, çürüğün üzerine sarılır.
(i.). 1. Yaş yerde durmaktan lifleri tutmaz ve kokmuş şeyin hali: Meyvenin, tahtanın, kumaşın çürüklüğü. 2. Bir dâvâ veya bahsin zayıf olması. Ar. mecrûhlyyet, merdûdiyyet: Bu sözün, bu dâvânın çürüklüğü meydandadır. 3. Bir isteğin gerçekleşmesi, tahsil ve geri alınmasının zor olması, bataklık: Veresiyenin çürüklüğü müsbettir. 4. Süprüntü ve leş gibi şeylerin çürümek üzere atıldıkları çukur, mezbele: Çürüklüğe atmak. 5. Cenazelerin birbiri üzerine atıldıkları fukara mezarı, umumî ve müşterek kabir.
(i.). 1. Sığırların boyunları altından geçip boyunduruklarına sokulmuş olan yarım halka şeklinde eğik ağaç. 2. Boncuk ve çıngırak tasması. Hayvanın boynundaki, tasma gibi halka.
İster Sony Cyber-shot fotoğraf makinenizden VAIO dizüstü bilgisayarınıza fotoğraf aktarın, ister tüm müzik kütüphanenizi bir Sony WALKMAN® mp3 veya mp4 çalara kopyalayın, ‘Sürükle ve bırak’ özelliği, taşınabilir cihazlar arasında dosya aktarımının kolay bir yoludur. Örneğin, Windows Media® Player ile tek yapmanız gereken, albüm veya şarkıları seçip müzik kütüphanenizden sürüklemek ve WALKMAN® arayüzüne bırakmaktır.
(i.). T. Ciğerde olan balgam veya gıcık üzerine insanın elinde olmadan ve sesli bir nefesle onu çıkarmaya çalışması: Öksürük gelmek, tutmak. 2. Ekseriye soğuktan gelen göğüs rahatsızlığı, öksürme: Bir öksürüğe tutuldum, öksürüğü vardır. Öksürükotu = Devetabanı, farfara otu.
Çoğunlukla, göğüs, boğaz veya karın boşluğunda meydana gelen bir rahatsızlığın belirtisi olarak ortaya çıkan öksürüktür 3 grupta toplanır.
- Kuru öksürük : Nezle, boğaz iltihabı, bademcik iltihabı, fazla sigara içmek, sindirim bozuklukları, gastrit, ishal, kabızlık, bağırsak solucanları, kalp hastalıkları ve ses tellerinin hastalanmasından kaynaklanan öksürükler balgamsızdır, yani kuru öksürüktür.
- Nöbet şeklinde gelen öksürük : Bu çeşit öksürük, boğmaca veya ciğer şişmesi; gırtlak veya hava borusunun tahriş olması, veya astımdan kaynaklanır. Bu çeşit öksürükte pek az balgam görülür.
- Balgamlı öksürük : Bu çeşit öksürük, sık sık tekrarlar. Hastada hırıltı vardır. Balgam çıkarır ve nefesini dışarı vermekte zorluk çeker. Balgamlı öksürük; Bronşit, astım, sinüs iltihabı, müzmin sinüzit, kalp hastalıkları veya tüberküloz’un bir işareti olabilir. Öksürük, nasıl olursa olsun, ihmal edilmemesi ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Tedavi amacıyla aşağıdaki reçeteler uygulanır.
Tedavi için gerekli malzeme : Şalgam suyu, bal.
Hazırlanışı : Bir su bardağı şalgam suyuna, 2 tatlı kaşığı süzme bal konur. 5 dakika kaynatıldıktan sonra sıcak sıcak içilir.
(tussilago farfara): Bileşikgiller familyasından; yurdumuzda gevşek topraklı ve nemli sırtlarda yetişen çok yıllık otsu bir bitkidir. Yaprakları dairemsi-köşeli, etlice ve alt yüzü sık tüylü, beyaz görünüştedir. Yapraklarında müsilaj, acı bir glikozit, tanen, inülin, şekerler ve fitosterol vardır. Çiçeklerinde de aynı maddeler ve bunlara ilave olarak da uçucu bir yağ vardır. Ev ilaçlarında yaprakları ve çiçekleri kullanılır. Kullanıldığı yerler: Öksürüğü keser. Balgam söker. Diğer solunum yolu hastalıklarında da yumuşatıcı olarak faydası görülür.
(f.). 1. Kaldırmaksızın yerde çekerek götürmek: Ayağından tutup sürükledi. 2. Zorla, ruhsuz bir kalıp çekercesine çekip götürmek, taşımak: Bu adamcağızı yanında neye sürükleyip duruyorsunuz?
(i.) (musiki). Presto, sür’at11. YûRÜK, YÖRÜK (i.). 1. Çabuk ve iyi yürüyen, İyi yol alan: Yürük at, yürük vapur. 2. Bir yerde durmayıp yürüyen halk, göçebe, Ar. bedevî, Fars. hayme-nişîn. Anadolu’da koyunları çok bazı Türkmen aşiretlerine denir. 3. Vaktiyle yeniçeriye yardımcı yaya askerî bölükleri.