(A.). Bizzat kendi işi için, vekâlet yoluyla olmayarak: Hem kendi tarafından asâleten, hem filan tarafından vekâleten tebrike geldim. Şimdiye kadar vekâlet etmekte iken bu defa asâleten memur oldu.
(i.). Asâletli, soy ve neseb sahibi, necib, asil. Osmanlı devrinde resmî yazışmada büyükelçilere ve Hıristiyan büyüklerine, devlet adamlarına ve prenslerine denirdi.
1.Çeyrek, dörtte bir. Ar. rub: Bir lelemanın çeyreği. 2.Saatin dörtte biri, on beş dakika: Her çeyrekte bir hap almalı, oraya ancak bir saat, bir çeyrekte gidilir.
3.Mecidiye denen gümüş sikkenin dörtte biri ki, beş kuruşluk bir gümüş sikkedir: Bunu bir çeyreğe aldım. bk. Çeyrek.
2.Açık yerleri gece aydınlatmak için kullanılan Alet ki, yere dikilmiş demir bir direğin ucundaki kafesin içinde çıra veya yağlı paçavra yakmakla olur (dilimizde daha çok ikinci mânâya gelir).
i. satış, satım, satma; satılış; talep, revaç; alışveriş; mezat. sales clerk satış memuru, tezgâhtar. sales resistance alıcının isteksizliği. for sale, on sale satılık. put up for sale satılığa çıkarmak. saleable bak. salable.
(sahlep): Salepgiller familyasından; tel köklü otsu bir bitkidir. Kökünde 2 tane yumru vardır. Gövdesi, dik ve silindirimsidir. Çiçekleri salkım veya başak şeklindedir. Kullanılan yeri köklerindeki yumrularıdır. Yurdumuzda bir çok çeşidi vadır. Salep yumruları müsilaj, glikoz ve uçucu bir yağ taşır. Kullanıldığı yerler: Göğsü yumuşatır. Öksürük ve bronşitte faydalıdır. Kabızlığı giderir. Basur memelerinde faydalıdır. Zihni çalışma gücünü arttırır. Kalbi kuvvetlendirir. Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur. Vücudun ısınmasını sağlar. Cinsel gücü artırır.
1.Dört işlemin toplamının neticesi, karacümle: Bu rakamların yekûnu ne etti?
2.Hep, bütün, cümle, tekmil: Bunun yekûnu iki yüz liralık bir iştir. Cem’an yekûn = Diğer yekûnların yekûnu, evvelce ayrı ayrı toplanmış rakamların yekûnu. Yekûn çekmek = Nefes almadan birçok lâf edip aralıkta durmak veya sözü bitirmek.